MHP'li Feti Yıldız'dan Türk birliği vurgusu: 'Asil Türk soyunda cevher mevcuttur'
SİYASETMHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, "Bu gün için Türk Milliyetçilerini bekleyen kutlu görev Türk Birliğini kurmaktır. Asil Türk soyunda bu dileği gerçekleştirecek cevher mevcuttur" dedi.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, 1 Mayısta açıklamalarda bulundu.
Yıldız'ın açıklaması şu şekilde:
"Tabutluktan Türk Devletleri Teşkilatı'na uzanan kutlu yol.
3 Mayıs 1944 Milliyetçilik olayı:
İkinci Dünya savaşı yılları,tüm Avrupa ateşler içinde milyonlarca insan hayatını kaybetmiş, Avrupa'nın bir çok büyük şehri viran olmuş harabeye dönüşmüştü.
1944 yılında tanınmış Türk düşünür, şair ve yazar Nihal Atsız Boğaziçi lisesinde edebiyat öğretmeniyken Orhun Dergisini çıkarıyordu.
Nihal Atsız bu dergide Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na hitaben iki açık mektup yayınladı.
Siyasi tarihimizde önemli izler bırakan olaylar bu mektuplarla başladı.
Şükrü Saraçoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığı bir konuşmada, “Ben Türkçü bir Başbakanım, Türkçülük bizim için bir kültür meselesi olduğu kadar bir kan meselesidir” dedi.
Bu beyan matbuatta geniş bir yer buldu. Bu sözlere kayıtsız kalamayan Nihal Atsız; "Memlekette açıktan açığa Komünizm propagandası yapan dergiler çıkmaktadır. Bu dergiler Milli Eğitim Bakanlığının emriyle ve devlet parası ile satın alınarak bütün okullara dağıtılmaktadır. Ankara DTC Fakültesi, Devlet Konservatuarında ve daha bir çok mevkide memleketimizi Komünistleştirmek isteyen buralarda faaliyet ve çaba gösteren insanlar vardır.”
“Milli eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ya bunlan görmüyor ,o halde akıl kabul etmez derecede büyük bir gaflet içinde bulunmaktadır.
Yahut bilerek görerek bu işleri yaptırmaktadır ki, bu takdirde kendisi de ihanet halindedir. Milli eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel derhal vazifeden alınmalıdır, yada kendisi daha vatansever bir jest göstermeye davet edilmeli, hemen istifa etmesi istenmelidir."
Milli vicdanlarda bu açık mektup büyük akisler yaptı, memleketin bütün aydınları korkusuzca yapılmış bu politik çıkış karşısında heyecanla sarsıldı.
Hiçbir bakan bugüne kadar böyle aleni bir tenkit görmemişti.
Milli şef döneminde vekillere imalı bir söz bile söylemek kimsenin haddine değildi..
Bu cüretkarlığı yapan kişiye haddini bildirmek gerekiyordu.
Nihal Atsız Aleyhine kendisine vatan haini dedi diye Sabahattin Ali ye bir hakaret davası açtırdılar.
Davanın arkasında CHP vardı. Sabahattin Ali'ye izleyeceği yol anlatıldı. Partinin avukatına Atsız'a karşı suç duyurusunda bulunması için vekaletname çıkarıldı, Çarklar dönmeye başlamıştı.
Avukat ve savcı aldıkları talimat doğrultusunda Atsız Hoca aleyhine kamu davası açılmasını sağladılar.
Atsız duruşmada hazır bulunmak için gittiğinde Ankara garında yüzlerce üniversiteli genç çiçeklerle karşıladı. Gençler heyecanlı idi, Atsızın Ankara'ya geliş sebebi Üniversiteli gençler arasında hızla yayıldı.
Gençler bu korkusuz Türk aydınını yalnız bırakmak istemiyordu.
Bir çoğu Orhun dergisini okuyordu. Bu atmosfer içinde kalabalık gittikçe arttı, binlerce gencin haykırdığı “Kahrolsun Komünistler "sloganlarıyla yer gök inledi.
Gençler Atsızı misafir etmek için bir otele götürdüler.
Otelin önünde Nazım Hikmet ve Sabahattin Ali'nin kitaplarını yaktılar.
CHP iktidarını protesto ettiler.
Binlerce genç "Milliyetçi Türkiye" diye bağırıyordu.
Gelişmeler üzerine Milli Şef İçişleri Bakanını ve Başbakanı köşke çağırdı ve şiddetli bir şekilde azarladı.
Döneminde kim böyle bir gösteri yapabilirdi. Bu gençlerin haddini bildirmek gerekiyordu.
İçişleri Bakanlığından verilen talimat üzerine gençlerin etrafı polislerce sarıldı , tamamı dayaktan geçirildi ,yerlerde sürüklendi bazılan ağır şekilde yaralandı ve hastahaneye kaldırıldı.
Bir çoğu gözaltına alındı.
3 Mayıs 1944 de Nihal Atsız hakim huzuruna çıkarıldı hukuka ve usule aykırı bir şekilde tutuklandı.
Atatürk ve silah arkadaşlarının Devletin kuruluş felsefesi olarak belirlediği değerler suç olarak kabul ediliyordu..
Ne tutuklamalar ne dayak ne işkenceler Milliyetçi Gençleri yıldıramadı, yolundan döndüremedi. Gösteriler aralıksız olarak devam etti.
Olaylar sonrasında CHP İktidarı istifa etmek zorunda kaldı.
Milli Direnç karşısında tek parti iktidarının aciz kalmıştı.
Atsız'ın evinde yapılan aramalar sırasında Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş'in bazı yazı ve mektupları ele geçirildi.
Türkeş Erdekte görevliydi.
Evinde bulunan 500 kadar kitaba el konuldu . Kendisi Sıkıyönetim Komutanlığına sevk edildi ve Tophane'de bulunan Merkez Komutanlığı Cezaevinde bir hücreye konuldu..
Bu Cezaevinde her türlü suçlu bulunmaktaydı. Kaçakçılar, uyuşturucu kullananlar komünistler, casuslar katiller, hırsızlar...
Aylar geçiyor ancak hakim Huzuruna çıkarılmıyordu.
O günlerde Türk milliyetçiliğinin tehlikeli ve zararlı bir görüş olduğu CHP toplantılarda, gazetelerinde hemen her gün yazılıp çiziliyordu..
Hitler'in yenilgisi kaçınılmaz olunca Hitler'e övgü dizen gazeteler bir anda sövgü yarışına girişti. Türk Milliyetçileri için Hitler;
zaferler kazandığı veya yenildiği zamanda ayniydi. Şerefsiz bir katil ve insanlık düşmanıydı.
Türkeş Işıksız havasız lağım sularının aktığı hücrede geçirdiği günlerin sonunda hastalandı. günlerin çoğu aç ve susuz geçiyordu:
Türkeş'in sağlığı hızla bozuldu ve Cezaevi idaresi mecburen hastaneye kaldırılmasına karar verdi.
Sevk evrakında.
*Dikkat..... siyasi suçludur Türkçü ve Turancıdır. Başkalarıyla temas ve konuşma yapması yasaktır" yazılıyordu. Bu ifadeler bile CHP iktidarının Türk dünyasına bakışını yansıtmaya yeterliydi.
Tüm bu olumsuzluklar içinde kaldırıldığı hastanede Tabip tuğgeneral Fikri Akın adlı bir Türk subayı Alparslan Türkeş'e "Oğlum Türkçülük ,Turancılık diye bir suç olamaz üzülme senin tedavini burada yaptıracağım "dedi.
Bu yüce insan verdiği sözünü tuttu.
Alparslan Türkeş'i sağlığına kavuşturmak için gerekli tüm tedavileri eksiksiz uyguladı.
Bu sırada ülke ve dünya çapında haklı bir şöhret kazanmış olan ilim adamı merhum Prof.Dr. Zeki Velidi Togan Sansaryan handa işkence görüyordu..
Kendisine bazı yazılarınla mukayese yapacağız diye boş kağıdı imzalatmışlardı.
Bu boş kağıtlanın üzeri sorgucular
tarafindan doldurularak suç ikrarı olarak kul|anılmaya kalkışıldı. Zalimler hiçbir ahlaki disiplini tanımıyordu.
Sansaryan Han'ın hücrelerinde sadece Zeki Velidi Togan yoktu, yüzlerce vatansever agır sorgulardan,işkencelerden geçiyordu.
Bu gençlerden biri de Reha Oğuz Türkkan. İşkence aItında bir gözünü kaybetmişti.
İşkencecilerin başında sıkıyönetim Komutanı korgeneral Sabit Noyan, Savcı Kazım Alöç, polis müdürü Ahmet Demir bulunmaktaydı.
Türkçülük Turancılık suçlamasıyla tevkif ettikleri Askerleri Tophane'de bulunan merkez kumandanlığı emrindeki askeri ceza evinde tutuyorlardı.
Piyade Üsteğmen Alpaslan Türkeş, doktor binbaşı Hasan Ferit Cansever, Doktor Üsteğmen Feti Tevetoğlu, Teğmen Nurullü Barıman, Asteğmen Zeki Sofuoğlu tutuklu askerlerin önde gelen isimleriydi.
Emniyet Müdürlüğü'nde yani Sansaryan handa gözaltında bulunanların durumu Tophane Askeri cezaevinde bulunanlardan çok daha kötüydü. İsimlerini bugün hürmet ve saygıyla andığımız Türk milliyetçileri, tabutluk adı verilen bir yerde 2,5 metre yüksekliğinde beton duvar içinde, Tepelerinde üç adet 500 mumluk ampul, demir prangalarla kol ve bellerinden bağlı olarak duvara yapılmış oyuklarda tutuluyordu.
Tutuklamaların çoğu Mayıs ayı sonlarında yapılmış işkenceler Haziran ve Temmuz aylarında aralıksız devam etmişti.
CHP'nin tek parti yönetimi Türk aydınını ,milliyetçilerini tabutluklarda işkencelerden geçirdi.
Bu gençlerden bazıları ömür boyu sakat kaldı.
Tıp fakültesi öğrencisi Mehmet Külahlıoğlu bu gençlerden biridir.
Emniyet müdürü Ahmet Demir in işkence tezgahlarıdan geçenler arasında Hikmet Tanyu, Hamza Şadi Özbek, Mehmet Külahlı, Necdet Özgelen, Sait Bilgiç, Cemal Oğuz Öçal, Osman Yüksel Serden geçti gibi vatan evlatları bulunmaktadır.
Uzun çileli günlerden sonra nihayet duruşmalar başladı Memleketini ve milletini sevmekten başka hiçbir gaye gütmeyen temiz ve masum Milliyetçi Türk çocukları Milli Şef iktidarı savcılarınca hazırlanan iddianamelerde "vatan haini" gösterildi.
Mahkemeye verilen dilekçeler duruşma yargıcı Osman Cevdet Erkut tarafindan sanıkların yüzlerine atılıyordu.
Avukatla da sindirilmiş bir şey söyleyemez hale gelmişlerdi.
Sanıklar her şeye rağmen emniyet Müdürlüğünde işkence gördüklerini zapta geçirttiler.
1944 yılında Türkçülük Turancılık davası sebebiyle yüzlerce kişi gözaltına alındı. Ancak 23 kişi mahkemeye gönderildi.
Duruşmalar üç yıldan fazla devam etti. Heyetler değişti sonunda on kişinin mahkumiyetine, on üç sanığın beraatına karar verildi.
Ceza tertip edilenlerin başında Nihal Atsız gelmekteydi..Beraat edenler aleyhine devrin savcısı temyize
başvurdu.
Temyiz incelemesi sonunda Askeri Yargıtay beraat kararını ittifakla onaylandı ve tutuklu sanıkların derhal tahliyesine karar verdi.
Devletin Milli mücadele ruhundan ve Türkçülük Ülküsünden uzaklaştırılmasına sebep olan yöneticiler, devlete sızan dönme devşirme taifesinin yaptıkları, tek parti diktasının zulmü Tük Milliyetçileri tarafından asla unutulmadı.
3 Mayıs tutuklanan ve tek parti iktidarını protesto eden binlerce Milliyetçi gencin yürüyüşü ve dayanışması ilk defa 1945 yılında cezaevinde anılmaya başlamıştır.
Tutuklu on milliyetçi genç adam Cezaevinde kırık dökük bir masanın etrafında toplanıp 3 Mayıs anmalarını Türk Milliyetçilerine armağan etmiştir.
Zaman geçti devran döndü demir perde yıkıldı.
Sovyetler birliği çöktü.
O günlerin hayali gerçekleşti,
Asyada bağımsız Türk devletleri kuruldu.. Bu gün için Türk Milliyetçilerini bekleyen kutlu görev Türk Birliğini kurmaktır.
Asil Türk soyunda bu dileği gerçekleştirecek cevher mevcuttur. "
TÜRKGÜN
İlginizi Çekebilir
'Hiçbir şeyin garantisi yok' diyen Yapıcıoğlu’ndan PKK'ye çağrı
PKK’ye yönelik çağrı yapan HÜDA PAR lideri Yapıcıoğlu, “Elinde silah olanların silahlarını bırakmasını hiçbir şarta bağlamadan, bu şiddetin herkese zarar verdiğini bilerek bu silahları bırakması ve kendini lağvetmesi lazım” ifadelerini kullandı.
ENKS Sözcüsü Yusif: Şam'a gidecek komiteyi oluşturmak için toplanacağız
Şam iktidarıyla müzakereleri yürütecek komitenin henüz oluşturulmadığını belirten ENKS Sözcüsü Feysel Yusif, komitenin oluşturulması için ileriki bir zamanda bir araya geleceklerini söyledi.
Güney Kore'de 'siyasi fırtına' devam ediyor: Geçici Devlet Başkanı Han Duck-soo istifa etti
Güney Kore'de geçici Devlet Başkanı ve Başbakan Han Duck-soo, görevinden istifa ettiğini açıkladı. Geçen yıl azil süreciyle karşı karşıya kalan Han, Anayasa Mahkemesi kararıyla görevine dönmüştü. Başbakan Han'ın, 3 Haziran'da yapılacak olan devlet başkanlığı seçimlerinde aday olabilmesi için istifa ettiği düşünülüyor.
Erdoğan: “Emeklerini alın teriyle bereketlendiren çalışanlarımızın haklarını korumak temel önceliğimiz oldu”
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü münasebetiyle işçi ve işveren temsilcilerini kabul eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kabulde yaptığı konuşmada, “Emeklerini alın teriyle bereketlendiren çalışanlarımızın haklarını korumak bizim hep temel önceliğimiz olmuştur. İşçi ve işverenlerimizin refah seviyelerinin yükseltilmesi, sendikaların faaliyetlerini sürdürebilmesi için tüm imkânlarımızı seferber ettik” dedi.