DOĞRULUĞU VE DÜRÜSTLÜĞÜ İLE TANINAN FETİ YILDIZ'DAN ÖNEMLİ MESAJLAR

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili, bir ömrünü vatanı ve devleti için adamış olan, milletimiz için çok önemli hizmetlere imza atan Feti Yıldız, “Terörsüz Türkiye için Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları” temalı İstanbul bölge toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Feti Yıldız, “Terörsüz Türkiye için Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları” temalı İstanbul bölge toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Yıldız, toplantının Devlet Bahçeli’nin çerçevesini çizdiği komisyon kapsamında yapıldığını belirterek, toplantılarda Türkiye’nin terörle mücadelesi, toplumsal bütünleşme ve demokratikleşme konularının ele alındığını ifade etti.
Yıldız, Türkiye’nin PKK ve diğer terör örgütleriyle yürüttüğü süreci başarıyla yönettiğini vurguladı. Toplumun tamamını kapsayan hak ve özgürlüklerin genişletildiğini, vatandaşların devlete güveninin pekiştirildiğini kaydetti. Komisyonun öncelikli gündeminin infaz ve ceza hukuku reformları olacağını belirten Yıldız, mevcut infaz sisteminin karmaşık olduğunu ve uygulama birliğinin sağlanması gerektiğini dile getirdi.
“Adaletin temeli Allah’ın emridir”
Toplantıda ayrıca şehit ve gazilerin haklarının korunmasının MHP için öncelikli olduğu, hukukun üstünlüğü ve adaletin sağlanmasının temel hedeflerden biri olduğu vurgulandı. Yıldız, hukukun evrensel ilke ve esaslarına riayet edilerek adaletin sağlanmasının önemine dikkat çekti ve “Adaletin temeli Allah’ın emridir” ifadelerini kullandı.
İşte Yıldız'ın konuşmasının tamamı;
"Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin;
1 Ekim 2024 Tarihinde Gazi Meclis’te DEM Parti sıralarına yürüyerek eş başkan ve milletvekillerinin elini sıkmasıyla başlayan gelişmeler,
Aşamalı şekilde devamlılık arz eden siyasi bir sürece ve daha sonra bir devlet projesine dönüşmüştür.
Terörün Türkiye’nin gündeminden tamamen çıkartılması, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi,
Millî birlik ve kardeşliğimizin pekiştirilmesi, özgürlük, demokrasi ve hukuk devletinin var ise eksikliklerinin giderilmesi amacıyla;
Liderimiz tarafından çerçevesi çizilen komisyon;
TBMM’de temsil edilen siyasi partilere gönderilen bir yazı ile kurulmuş ve 05.08.2025 tarihinde çalışmalarına başlamıştır.
2’nci toplantı hepinizin bildiği gibi;
İçişleri Bakanı, Milli Savunma Bakanı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanının komisyonu bilgilendirmek üzere katılımları ile birlikte gizli olarak gerçekleştirilmiştir.
Bu toplantının kayıtları on yıllık gizli kalacaktır.
Komisyon toplantılarında söylenen her söz tutanak altına alınmaktadır.
Bu komisyonda; “demokratik sınırlar içinde” her partinin görüşlerini paylaşması, önerilerini sunması önemli bir fırsat
Türkiye’yi ve komşularını etkileyen, geleceğimizi şekillendiren 41 yıllık ağır bir sorunu ve etkilerini masaya yatırmış bulunuyoruz.
Ülkemizin enerjisini sömüren, sosyal maliyeti yüksek bir terör belasını tarihin çöplüğüne atmak için önümüzde büyük bir fırsat var.
Bu fırsat heba edilmeyecektir.
"Biz Türk Milletinden aldığımız yetkiyi Türk Milletinin gösterdiği istikamette kullanırız.
Aziz milletimiz her işimizin hakemi ve hakimidir.
Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği bütünlüğü karşısında koruma göremeyeceği açıktır.
Milliyetçi Hareket,
Hak ve hukuka saygılı,
Merhametli,
Yüksek ahlak sahibi,
Derviş gönüllü insanların merkezidir.
O merkeze dahil olanlar,
Türk milli menfaatlerini tartışma konusu yaptırmazlar.
Şahsi menfaat peşinde koşmaz, nefislerini öne çıkarmazlar.
Fanilik duygusuna aşına olup,
İnandığı gibi yaşarlar.
Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş sayılmazsınız.
Anayasamızın ilk 4 maddesi;
42. Maddesi,66. Maddesi, bizim kırmızı çizgimizdir.Bu maddeler tartışma konusu yapılamaz.
Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 tarihinde yaptığı çağrıdan bugüne kadar geçen sürede Terörsüz Türkiye yolunda çok önemli bir viraj geride bırakılmıştır.
Askerimize, polisimize, Korucularımıza, öğretmenimize
Terörden büyük bedel ödeyen masum insanlarımıza karşı sorumluluğumuzun gereğini ne ise onu yaparız.
Sükunetle düşünerek düşmanlık körüklemeye hevesli olanların tuzağına düşmeden zorunlu hukuki çerçeveyi belirleriz.
Türk Devleti, Askeri ve siyasi kapasitesini dost-düşman herkese gösteriyor. Ortadoğu‘da yaşanan gelişmelerin Türkiye için oluşturacağı tehditleri yok etmek için öncelikle, PKK’nın lağvedilmesi ve silahların bırakılması hedefine doğru 10 ay içinde önemli gelişmeler sağlanmıştır.
13 Yıl süren iç savaşın sonunda, 61 Yıl süren Baas rejimi ile birlikte 54 Yıl süren Esad iktidarı sona erdi.
Rejim karşıtı tutuklu ve hükümlüler serbest bırakıldı. Esad’ın ordusu dağıldı.
Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim 2024 de yaptığı tarihi çağrıyı, Ortadoğu’da nelerin olup bittiğini tam olarak kavrayamayanlarla zaman harcamak boşuna bir emektir. Beşar Esad “ 8 Aralıkta 2024 ‘de Şam uluslararası havaalanı üzerinden Suriye'yi terk etti. Esad ve ailesine Rusya'da sığınma hakkı verildiği duyuldu. Esad'ın kız kardeşinin soyundan gelen akrabaları da dahil olmak üzere geniş aile üyeleri Arap Emirlikleri’ne sığındı. Bir gün sonrasını bile göremeyen, Esat’tan randevu isteyen siyasetçiler var bu ülkede.
Terör ve çatışmaların sonlandırılması her ülkede farklı seyirler izleDİ
El Salvador, Guatemala, Güney Afrika, Tacikistan, Sierra Leone, Sudanın güneyi, Burundi, Endonezya ve Nepal gibi ülkeler uzlaşarak uzun bir zaman diliminde bu sorunu çözmeyi başardılar.
İngiltere’de İRA, İspanya’da ETA, Kolombiya’da FARÇ, Endonezya’da AÇE, Filipinler‘de MORO ile girilen pazarlıklar zaman zaman enfekte oluşmuş ve kötü sonuçlar alınmıştır.
Örgütün 12 Mayıs’ta kamuoyu ile paylaştığı fesih ve silah bırakma kararıyla önemli bir eşik aşılmıştır.
İngilizler, İRA sorununu ABD desteğiyle, İspanyollar, ETA’yı tasfiyeyi başta Fransa olmak üzere Avrupa Birliği’nin desteğiyle gerçekleştirdi. Biz bu süreci istihbarat servislerinin cirit attığı, her türlü entrikanın döndüğü Ortadoğu’da kimseden yardım almadan başarıyoruz. Bu süreç 2013-2015 tarihleri arasında ortaya konulan “çözüm sürecinin” 2024-2025 versiyonu değildir.
Toplumun tamamını kucaklayan,
Temel hak ve özgürlükler alanını genişleten,
Vatandaşların ülkeye aidiyetlerini ve devlete güvenlerini pekiştiren adımlar atılırken yeni bir dil inşa etmek zorundayız. Tam burada son günlerde sıkça yapılan bir tartışma üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.
Cezanın amacı;
Toplumu suçtan korumaktır.
Islahın amacı;
Hükümlü veya tutuklunun tekrar suç işlemesini önlemektir.
Bu iki amaç birlikte değerlendirilerek makul bir sonuca varılacaktır.
Tutuklama,
Yargılama sürecinin sıhhati ve maddi gerçeğin her türlü şüpheden uzak şekilde ortaya çıkarılması için şüpheli veya sanığın hürriyetinin tedbir olarak kısıtlanmasıdır.
Yapılan yargı reformlarıyla tutuklamalara dikey itiraz yolu getirilmiştir.
Tutuklama ağır bir tedbir olsa da kural olarak masumiyet karinesini ortadan kaldırmaz.
Tutuklamanın bir araç olduğu, geçiciliği ve orantılı olması izahtan varestedir.
Özgürlük ve güvenlik hakkıyla ilgili mevzuat ve uygulama temelinde birçok reforma imza atılmış,
Kişi güvenliğine saygı gösteren bir mevzuat oluşturulmuştur.
Önümüzdeki günlerde en çok duyacağımız şey infaz ve infaz hukukudur.
Her zaman söylediğimiz gibi yamalı bohçaya dönmüş infaz kanununu yeni baştan yapmalıyız.
İnfaz hukukunda temel amaç, hüküm giymiş suç faillerinin belirlenen ceza miktarına göre bir süre toplumdan uzaklaştırılması ve bu surette toplumun suç ve suçlulara karşı korunması,
Hükümlülerin yeniden suç işlemesinin engellenmesi, topluma kazandırılmalarının teşvik edilmesi ve kanunlara duyarlı hale gelmelerini sağlamaktır.
Dünyanın birçok ülkesinde hükümlülerin mahkûm oldukları hapis cezalarının bir kısmı ceza infaz kurumlarında, kalan kısmı ise topluma uyum sağlamaları amacıyla ceza infaz kurumları dışında infaz edilmektedir.
Şartlı tahliye ya da koşullu salıverilme olarak nitelendirilen bu müessese, ülkelerin ceza ve infaz politikalarına göre farklı koşul ve sürelerle uygulanmaktadır.
Örneğin, İngiltere, Finlandiya, İtalya ve Polonya'da kural olarak hapis, cezalarının yarısı ceza infaz kurumlarında infaz edilmekte iken, bu oran Belçika'da üçte bire kadar düşmektedir.
Ülkemizde kural olarak hapis cezalarının yarısı, bazı suçlar bakımından ise üçte ikisi veya dörtte üçü ceza infaz kurumunda infaz edilmektedir.
İnfaz Kanunumuzdaki bu karmaşık durumun giderilmesi ve uygulama birliğinin sağlanması konusunda büyük ihtiyaç bulunmaktadır.
Komisyon çalışmalarında öncelikli ele alınması gereken husus da budur.
Burada infazla ilgili anlattığım hususlar komisyonda dile getirilmiştir.
Yine bunların yanı sıra Türkiye’de bin yıllık kardeşliğimizin pekiştirilmesi, demokratikleşme ve temel hak ve özgürlüklere ilişkin birçok konu komisyonda gündeme gelecektir.
PKK’nın silah bırakması ve silahlarını yakması süreçte önemli adımlardır.
Şehitlerimizin, gazilerimizin ve ailelerinin hakları hiçbir zaman ödeneMEZ
Milliyetçi Hareket Partisi olarak;
Şehit ve Gazilerimizin haklarını, tüm hakların önünde görürüz.
Milliyetçi Hareket Partisinin temel amacı;
Meşruiyeti milli irade olan, insan odaklı, seviyeli, ilkeli, dürüst bir siyaset anlayışı ile adaleti ve hakkaniyeti esas alan bir yönetim anlayışını tesis etmek;
Toplumsal barış ve huzuru hakim kılmak,
Yüce Türk Milletinin milli ve manevi değerleri ile tarihi ve kültürel zenginliklerine sahip çıkmak,
Devletin, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, hak ve menfaatlerini korumak,
İnançlı, yüksek ahlaklı ve çağın gerektirdiği niteliklere sahip nesiller yetiştirmek,
Temel insan hak ve hürriyetlerini geliştirmek, hukukun üstünlüğünü hakim kılmak, demokratik standartları yükseltmek,
Hürriyet, adalet, hakkaniyet ve fırsat eşitliğini esas alan,
Milli, insani ve ahlaki değerlerin ön plana çıktığı siyasi ve toplumsal düzen ile kültürel iklimi tesis etmek,
Kardeşlik hukukunu ve dayanışma kültürünü geliştirmek, milli birlik ve bütünlüğü tesis etmek,
Türk milletinin maddi ve manevi gelişmesi önündeki engelleri kaldırmak;
Dengeli ve adaletli bölüşüm sistemine dayanan bir gelir dağılımı oluşturmak,
Barış, mutluluk ve adaletin hakim olduğu bir dünya nizamının tesisinde ülkemizin söz sahibi olmasını sağlamak suretiyle milletimizi çağın kudretli,
İtibarlı ve önder toplumlarından biri yapmak ve tarih sahnesinde ebedi kılmaktır.
"Muhalefet hukuk dahil tüm sistemi yanlış anlıyor, yanlış anlatıyor"
Muhalefet hukuk dahil tüm sistemi yanlış anlıyor, yanlış anlatıyor. Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah’a dua etmiş ve ’Ya rabbim bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim’ demiş... Dua tutmuş, Davut, kızının adını Ayşe koymuş...
Gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş.
Hz. Davut kızı yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken Azrail gökten bir keçiyle çıka gelmiş ve ’Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et’ demiş..."
Dinleyenlerden biri dayanamamış:
"Yahu bunun neresini düzelteyim…
Hz. Davut değil,
Hz. İbrahim,
Kız değil Erkek,
Ayşe değil İsmail,
Azrail değil Cebrail,
Kurban edilen de keçi değil, koç olacaktı!"
"CHP’nin söylemlerini düzeltmek zor"
CHP’nin söylemlerini düzeltmek zor.
Ceza muhakemesi, suça konu fiilin işlenip işlenmediği, işlenmişse failin kim olduğu ve faille eylem arasındaki bağın ne olduğunun tereddüde yer bırakmayacak şekilde tespit edilerek, eyleme uygun hangi yaptırımın uygulanacağı sorularının cevaplandığı ve bu surette maddi gerçekliğe ulaşmanın hedeflendiği uzun ince bir yolculuktur.
Son aylarda en çok duyduğumuz şey, masumiyet karinesi ve düşman ceza hukuku terimleridir.
Anayasa 38/4’e göre suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılmaz.
Söz konusu düzenleme bir karineyi ifade eder.
Karine aslında Ceza Muhakemesine yabancıdır.
Ceza Muhakemesiyle çelişmeyen ilke şüpheden sanık yararlanır ilkesidir.
Çoğu koruma tedbirinin özellikle kamu menfaati amacıyla hürriyeti kısıtlamanın, tutuklama koruma tedbirinin masumiyet karinesi ile ne ölçüde bağdaştığı aslında akademik bir tartışma konusudur.
Ceza Yargılamasında “ölçülülük” ilkesi ayaklar altında kalmıyorsa, mutlak zorunluluk yoksa tutuklama yerine başka tedbirler düşünülmelidir.
Tutuklulara Düşman Ceza Hukukunun uygulandığı iddiası iğrenç bir iftiradan ibarettir.
Türkiye’de düşman ceza hukuku yoktur.
Yeri gelmişken bir kez daha dile getirelim….
Hayati tehlikesi bulunan tutuklunun tedavisinin yapılması yasal bir zorunluluktur.
İnfaz daha sonra yapılabilir, yaşam hakkı tüm hakların önündedir.
Mutlak adalet; bir idealdir ve hukukun amacıdır.
Pozitif hukukun hedefinde ise; hatasız, kayırmasız adalet olmalıdır.
Maddi hakikate ulaşabilmenin yolu, hukukun evrensel ilke ve esaslarına riayet etmek suretiyle adaletsizlik kapısını kapatmaktır.
Hukuk kuralları yazılırken, evrensel ilke ve esasları gözetilmişse, kuralların iyiliğinde sorun yaşanmaz.
Bu kuralların nasıl uygulandığı yazılmasından daha mühimdir.
Adalet için söyleyeceğimiz ilk söz onun Allah’ın emri olduğudur." (TÜRKGÜN)