ŞARKI YARIŞMASI'NDAN ÖĞRENMEK
YUNAN’IN TÜRKLERİ KÖTÜLEMESİNİ EUROVİSİON ŞARKI YARIŞMASI'NDAN ÖĞRENMEK
Avrupa Yayın Birliği (EBU) ve İsviçre Yayın Kurumu'nun organize Eurovision Şarkı Yarışması 13-17 Mayıs 2025 tarihlerinde İsviçre'nin Basel kentinde yapıldı. Bilindiği üzere Türkiye bir süreden beri bu yarışmaya katılmıyor.
Türkiye’yi ilgilendiren konu, Yunanistan’ın yarışmaya “Asteromata" şarkısıyla katılmış olması.
Şarkının Yunan basınında Pontus Olayı’ndan ilham alınarak yazıldığı iddia edilmesinin ardından TRT’in besteyle ilgili inceleme başlatmış olduğunu medyadan öğrendik .
Şarkıyı dile getiren Klavdia, Yunanistan devlet kanalı ERT'de katıldığı bir programda "Benim ailem Pontus kökenli, onlar mülteci ve bu yüzden şarkıyla bağ kuruyorum. Büyükannem bana hikâyelerini anlattı, ailesinden bahsetti, o dönem nasıl sürgün edilip Sovyetler Birliği'ne gittiklerini aktardı. "demiş.
Şarkının ilk satırları şöyle: “Tatlı annem, benim için ağlama/Siyah giyseler bile/ bedenimi parçaladım/ Alevler onu yenemez/ Ateşin kırlangıçları/ Denizler geçse de/ Onun için kök salıyorum.”
İzin verirseniz Pontus Olayı’nı çok özetle anımsatmak isterim.
Pontus Olayı Ne?
Pontus Olayı, Kuzey Anadolu'da bağımsız bir Pontus Rum Devleti kurmak amacıyla çıkarılan bir ayaklanma. 1904'te kurulan Pontus Rum Cemiyeti ile Mukaddes Anadolu Rum Cemiyeti; I. Paylaşım(Dünya) Savaşı sonunda Batum'dan İnebolu'ya kadar uzanan Kastamonu, Çankırı, Yozgat, Sivas, Tokat, Amasya, Çorum, Gümüşhane ve Erzincan'ın bir kısım toprakları üzerinde bir Rum devleti kurmak için faaliyete geçmişlerdi.(*)
Pontusçular, I. Paylaşım(Dünya) Savaşı sırasında Rus ordularının bıraktığı silahlarla donatılıp Britanya İmparatorluğu ve Yunanistan Devleti’nden silah yardımı gördüler. Yunanistan'dan gelen gönüllülerin de katılımıyla Pontus Çetecilerinin sayısı 25 bini buldu.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Pontusçu faaliyetlere karşı Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) başkanlığında TBMM hükümeti de önlemler almak zorunda kalmıştı. Pontusçu çetelerin özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki gasp, yaralama, yakma, kadın ve kızların ırzına geçme ve öldürme gibi eylemleri üzerine TBMM, çeteciler ile mücadelede Merkez Ordusu’nu görevlendirmişti. Merkez Ordusu, iki yılı aşkın bir süre Rum çeteleri ile mücadele etmiş ve 1923 yılı Şubat ayında isyan tümüyle bastırılmıştı.
Günümüzde Pontus Olayı’na Yunanistan Nasıl Bakıyor?
Yunanistan’da Pontus Olayı,”Pontus Soykırımı İddiası” olarak iç ve dış siyasetinin bir aracı.
2010 yılının Eylül ayında “Anadolu Rumlarının Türk Devleti Tarafından Soykırıma Uğratılmalarının Yıldönümü” adı altında çeşitli etkinlikler düzenledi. Dönemin Yunan Meclis başkanı Filippos Petsalnikos’un "Soykırım, Yunan varlığının silinmesi için yapılan ve 1922'de zirveye ulaşan sistematik bir çabanın sonucuydu" şeklinde bir açıklama yaptı.
Pontus Soykırımı iddiaları ile yetinmeyen Yunanistan, buna bir de 1922’ye atfen “Anadolu Helenizminin Soykırıma Uğraması” gibi bir yapay gündem yaratmıştı.
Böylelikle Türkiye’nin Rumlar üzerinde yalnızca bölgesel değil, bütünsel bir soykırım yaptığı şeklindeki tezlerini güçlendirmeyi hedeflemişti. Pontus, Anadolu ve Trakya’da Rumlar üzerinde sistematik bir soykırım uygulanmış gibi gösterilmeye çalışılmakta ve Türkiye’ye mal edilmek istenmektedir.
Yunan siyasetçileri, sol ve sağ demeksizin Pontus Soykırım iddiasını sürdürmektedirler.
Örneğin dönemin Yunanistan Başbakanı Aleksis Tsipras, Yunan Parlamentosu’nun 1994 yılında yasalaştırdığı “19 Mayıs Pontus Soykırımı anma günü”nde: “Kurbanlarımızı onurlandırmak bizim görevimizdir, buna ek olarak, tarihi bilgileri ve anıları da birer itici güç haline getirmek de görevimizdir… Bu, şok edici bir insanlık trajedisidir ve bugün Yunan hükümeti intikam değil, adalet istemektedir.”demişti.
Şimdiki Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis da , 6-8 Aralık 2019 tarihleri arasında düzenlenen ‘Uluslararası Soykırım Suçu Konferansı’”nda, Pontus Soykırım iddialarını uluslararası kamuoyunun gündemine getireceklerini belirtmişti.
Yunanistan, özellikle gerilim zamanlarında Pontus Olayı’nı bir tehdit malzemesi olarak kullanmaktan kaçınmamakta. Pontus Olayı’nı da gündeme getirerek Türkiye’yi itibarsızlaşmak, daha doğrusu kötüleme doğrultusunda malzeme yapma düşüncesi, ne yazık ki Yunanistan’da süreğen(kronik) bir durumdur.
Türk kamuoyunu yeterince bilmeyebilir.
Yunanistan’da şu anda 55 adet” Sözde Pontus Soykırımı Anıtı “var. Bunlara İstanköy’de de bir anıt eklenmiş.
“Pontus Olayı” Bahane, Sorunlu Türk-İlişkilerinin Temelinde Megali İdea Düşüncesi Var!
Türk-Yunan ilişkilerinde geçmişten gelen sorunlar ve travmaların oluşturduğu Yunan algısında olumsuz Türk İmgesinin temelinin ise “Megali İdea”yı istedikleri ölçüde gerçekleştiremediklerinden kaynaklandığı söylenebilir.
Bilindiği üzere Megali İdea; Yunanistan’da ülke içinde birliği sağlamak,ancak daha sonra yöneticileri tarafından “topraklarını genişletmek” ve “boyunduruk altındaki kardeşleri kurtarmak” amacıyla kuşaktan kuşağa aktarılan bir siyasi-sosyal ve kültürel bir yaklaşım.(**)
Bu kapsamda; Yedi Adalar, Teselya, Epir, Makedonya, Trakya,Batı Anadolu,Ege Adaları, Onikiada, Girit ve Kıbrıs ile Pontus olarak tanımlanan Doğu Karadeniz bölgesi gibi yerler, Yunanistan’a katılması düşünülen bölgeler idi.
Günümüzde de Yunanistan Devleti’nin Türkiye’ye karşı genişleme politikasının en belirgin konularından birisi, Ege Denizi’nin paylaşımıyla ilgili. Başbakanı Kyriakos Mitsotakis,22 Mayıs 2025 tarihinde Yunan SKAI Radyosu’na vermiş olduğu bir demeçte, Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki karasularını 6 deniz milinin ötesine genişletilmesini Türkiye’den talep edeceğini bildiriyor.Bilindiği üzere TMMM,1995’te bu genişlemeyi, savaş nedeni(casus belli) olarak kabul edeceğini oybirliği ile karara bağlamıştı.
Sonuç olarak Yunanlarda oluşan travmaların, Yunan siyasetçilerince Batı’yı Türkiye’ye karşı kışkırtma ve de kötülemenin de birer aracı olarak sahneye çıkarmış oldukları gözlemlenmekte.
Bu kışkırtma ve kötüleme, emperyal güçlerin de işine gelmektedir. Türkler ve Yunanlar arasındaki gerilimi, kimi zamanlar kavgayı, emperyal güçler de olabildiğince beslemektedir.
Bu da göz önüne alınması gereken önemli noktalardan birisidir.
Çünkü emperyal güçler, silah sanayicisidirler. Silah sanayilerinin ayakta kalabilmesi için gerilimin sürdürülmesi gerekmekte ve bunun için her iki ülkeye silah pazarlamaktadırlar.
Özün özü; Türk-Yunan Dostluğu nasıl kalıcı olabilir sorusunun, birbiriyle bağlantılı birçok yanıtı vardır. Dostluğun sürekli ve kalıcı olma durumu, ağırlıklı olarak Yunan halkına ve devletinin yaklaşımlarına bağlıdır. Ayakları sağlam yere basmayan dostluk söylemleri kimseyi yanıltmamalıdır.
Bir temel gerçeğin Yunanistan tarafından kabul edilmesiyle barış kalıcı olabilir. O da, barışın karşılıklı çıkar ilişkileri üzerine kurulmasından geçmektedir.
Bütün bunları gerçekleştirerek dünden bugüne Türk-Yunan ilişkilerini kalıcı dostluğa dönüştürmek kolay bir süreç değildir.
Ancak başka çare de yoktur.
Dostluğun inşa edilmesinde öncelikle her iki halkın entelektüeline(aydınlarına )büyük görevler düştüğü açıktır.
Yunanistan’da Türklere bakış açısından iki grup entelektüel olduğu gözlemlenmektedir. Bu entelektüel gruplardan birinin Türklere olumlu, diğerinin olumsuz baktığı, ancak ikinci grubun daha kalabalık ve güçlü olduğu söylenebilir.
Her iki halkın aydınlarının kuracağı dostluk köprüsü,iki devlet arasındaki gerginliğin sıkıntısını çekmiş ve çekmekte olan toplumların,daha doğrusu azınlıkların bir yandan kendi kültürlerini koruması ve geliştirmesine, bir yandan da silahlara ayırmak zorunda bırakıldıkları kaynakları ülkelerinin bayındırlık işlerine ayırmasına hizmet edebilir.
Son bir söz.
Yunanistan Batı Trakya ‘da olmak üzere Rodos ve İstanköy adalarında yaşamakta olan Türklere karşı bir kültürel yok etme politikası uygulanmakta.
Batı Trakyalı Türkler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının tam aksine Türk kimliklerini kullanamıyorlar, okullarına giderek sınırlamalar getiriliyor. Özgürce kendi din adamlarını seçemiyorlar.
Rodos ve İstanköy adalarında yaşamakta olan Türklerin durumları daha vahim. 1972 yılından itibaren çift dillilik temelinde eğitim veren okullar kapatılmış durumda. Türk olduklarını söylemekten bile kaçınıyorlar, korku egemen olmuş.
Bunların yanı sıra Batı Trakya ile Rodos ve İstanköy’de Türk kimliğinin aidiyet simgeleri olan Osmanlı Türklerinden kalan mimari eserler, hunharca yıkılmaya maruz bırakılıyor.
Turist olarak Yunanistan’a gidenler bu konuları da bilsinler isterim.
(*) Bakınız: Cin,T., “Yunanistan’ın “Pontus Soykırım” İddiaları ve Türkiye”. https://Dergipark.Org.Tr/Tr/Download/Article-File/754143. s.,27-73;
Tağmat,Ç.D,2021“Pontus Soykırım İddiası” Üzerine Yunan Tezleri ve Gerçek”, Kaymakçı, M., C. Özgün, N. Erdem (Ed.,) "Yunan Algısında Türk İmgesi(Kökenleri ve Dostluk İçin Kültürel Çıkış Yolları(İç.;)" Rodos,İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Yayınları.s.,296-314
(**)Bakınız: Erdem,N.,2021 “Megali İdea Hayali”.Kaymakçı, M., C. Özgün, N. Erdem (Ed.,). "Yunan Algısında Türk İmgesi (Kökenleri ve Dostluk İçin Kültürel Çıkış Yolları(İç)" Rodos,İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma DerneğiYayınları.s.,241-273