İKTİDARLAR NEDEN GİTMEK İSTEMEZ?
İktidarlar gelir, iktidarlar gider…
Aslolan Türkiye’nin bekasıdır, yani vatanımızdır.
İktidarın değişimi sandıktan çıkan oylarla belirlenir.Seçilenler, çalışırlar, yenilikler, yatırımlar yaparlar, vatandaşın refahını yükseltirler ve yine seçimlerle değişirler.
Halklar değiştirir iktidarları…
23 yıldır AK Parti iktidarda. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hükümetleri çalıştılar, ülkeyi kalkındırmak için uğraştılar, beğenelim beğenmeyelim, başarılı veya başarısız işlere de imza attılar.
Ne var ki, onların da değişim zamanı geldi. Hayat böyle. Her hikayenin bir başı bir de sonu var. Bu dünya kimseyi, iktidarları da sonsuzluğa kadar aynı durumda bırakmıyor.
Güzellikler bile zaman geçtikçe soluyor.
Geçenlerde AK Parti Grup Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürekli CHP’ye yüklendi ve çok üst perdeden bu partinin liderlerine zehir – zemberek sözler söyledi…
Erdoğan “Sürekli tekzip yiyen, yalanlanan bir CHP Başkanı bizim işimize gelir. Biz CHP’ye umut bağlayan vatandaşlarımıza üzülüyoruz.Bakalım, Cumhurbaşkanlığı hevesi yolunda daha kaç CHP’li telef olup gidecek” diye konuştu.
Gerçekten bu sözleri çok ağır ve çok talihsizdi.
Monarşik yönetimlerde bile söylenmesi zordu. Sonuçta biz demokratik bir cumhuriyetiz değil mi?
Bununla da hep övünüyoruz.
Gerçi köprüden çok sular aktı. Demokratik ülkeler sıralamasında çok gerilere düştük.
19 Mart operasyonlarında Erdoğan’a rakip olan Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan ve her gün heybeden bir turp çıkarılan gelişmeler zincirinin son bulmasını diliyorum…
Türkiye, siyasi kimliğini bugüne kadar demokrasi şemsiyesiyle istikrarlı biçimde seçimlerle korudu. İktidarlar da rahatlıkla değişti. AK Parti de 2001 krizinin ardından sandıkta o günkü rejimle iktidar olarak siyasi sorumluluğu aldı.
Erdoğan, kendi sözüyle kendisini bağladı. Dönemlere uyulmadı. Yıllarca Başbakanlık yaptı ve yine istediği kadar Cumhurbaşkanlığı yapıyor belki de seçilirse yine yapacak.
Öyleyse neden siyasi yargıyı sopa gibi kullanıyor. Savcılar gelir, savcılar gider. Onlar da insan sonunda.
Şu “Aziz İhsan Aktaş filmi” de kabak tadı verdi artık.
Ne adammış, her yerde o var..
Her taşın altından çıkıyor.
Bu da yargıya güveni olumsuz etkiliyor…
TÜSİAD, ARAYA “ENFLASYON”U KOYDU…
Merak edilen TÜSİAD YİK toplantısı yapıldı.
Daha öncekitoplantıda hükümeti eleştirdiği için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hışmına uğrayan ve gözaltına alınan TÜSİAD’ıniki başkanı, yeni toplantıda ekonomik mevzularla ilgili görüşlerini açıkladılar.
Nedense TÜSİAD’ın ağır topları, İnterContinental Oteli’nde yapılan toplantıda pek görünmek istemediler.
Bir yandan siyasi kaos, bir yandan Erdoğan – CHP tartışması, yargısal operasyonlar, onları da çok tedirgin ediyor. Ancak yine de sahnede olmak istemediler.
Bu nedenle düşük profilli bir TÜSİAD toplantısı gerçekleşti diyebiliriz.
Bildiğimiz gibi TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ile TÜSİAD –YİK Başkanı Ömer Aras, kendilerine açılan DAVADAN sonra ilk kez bu toplantıda kamuoyunun karşısına çıktı.
Ömer Aras tek çıkış yolunun ENFLASYONU düşürmek olduğuna dikkat çekti ve 4 önerisini şöyle sıraladı;
“Ekonomik büyümenin bir miktar yavaşlamasını kabullenmeliyiz.
“Özel sektörde ve kamuda kaynakları verimli kullanmalı ve harcamaları kontrol altına almalıyız.
“Enflasyonist olmayan ADİL VERGİLENDİRME yapmalıyız.
“Ve en önemlisi beklentileri olumlu yönde geliştirmeli ve ekonomik dalgalanmaları yaratmamalıyız. Aksine istikrarlı bir ortam için alan açmalıyız.”
Enflasyonda geçen yılın sonunda dünyada 7’inci sırada olduğumuzu da belirten Aras, “Fiyat istikrarı ekonomimizin en önemli sorunu, bunu mutlaka çözmeliyiz” dedi..
Başkan Orhan Turan ise“Küresel sistemin radikal bir şekilde değiştiğine tanık oluyoruz” derken ABD’de yaşanan gelişmelerin tüm dünyayı etkilediğini söyledi.
Ekonominin sadece para politikasından ibaret olmadığını da belirten Turan, AB’nin yeni yapılanma sürecini dikkatle izlememiz gereğine dikkat çekti ve şöyle konuştu;
“Türkiye gibi bir ekonomi için sanayisiz bir büyüme modeli düşünülemez. Ekonomimizi daha rekabetçi kılacak yapısal dönüşümleri hayata geçirmeliyiz. Artık 30 yaşına gelmiş olan Gümrük Birliğide kesinlikle güncellenmeli..”
Klasik bir TÜSİAD toplantısından sizlere notlar aktardım…
Şimdi siyasetle başladık siyasetle bitirelim diyorum.
MUHALEFETİN DE HAYALİ VAR..
Bir büyük mesele var. O da iktidarların değişmesinin bir siyasi beleşçilikolup olmadığı…
En yukarıda sözünü ettiğim grup toplantısında Erdoğan, yine CHP’yi hayal kurmakla suçladı ve şöyle konuştu;
“Siyasi beleşçilikülkemizdeki muhalefetin tarzıdır, işidir. Bunlar ülkeleri, şehirleri için hiçbir hayalleri, projeleri olmadığı halde her seçimde iktidara gelme hayaline kapılırlar. Son seçimde gördüğümüz gibi sandıktan milletin tokadını yiyince başlarlar milleti aşağılamaya. Kendilerinin boş çuval gibi ayakta durmanın mümkün olmadığını görmek istemezler..”
Sayın Cumhurbaşkanı, siz Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin başındayken sürekli muhalefetin güçsüzlüğünden şikayet ediyordunuz. Özgür Özel geldi muhalefetin güçlendiğini gösterdi işte..
Hatta buluştunuz uzun uzun konuştunuz, şimdi de yine beğenmiyorsunuz.
Yerel seçimlerde gücünü de gösterdi CHP. Darılmayın ama Ekrem İmamoğlu, 3 kez yendi sizin parti adaylarını.
Seçimi kazanmak neden siyasi beleşçilik oluyor?
İktidar alındığında olmuyor da kaybedince mi oluyor?
Sözün özü;SANDIK bir an önce gelmeli, yoksa siyasi kaoslar bitmez.