Dr.Binhan OĞUZ

Dr.Binhan OĞUZ

Mail: binhanoguz@gmail.com

2022 BAŞLARKEN

2022’ye siftah yazımı tam kurgulamıştım ki 24 Ocak tarihinin ülkemiz için ayrı bir önemde olduğunu tekrar yaşadık…uzun zamandır beklenen kar İstanbul’a düştü ama hafızalardan silinmeyecek olumsuzluklar İstanbul havalimanına ulaşımda ve içerisinde yaşandı…detaylar uzun uzun ehil ve ehil olmayan çoğu kimse tarafından kaleme alındı; zaten ülkenin açmazları ile dertlenirken bir yığın halinde izlediğimiz acizlikler, rezillikler içimizi dağladı resmen. Dünyayı kabul ettiğimiz ‘2 günlük’ havalimanımızın çatışı çökerken 2023 için Türkiye Uzay Ajansına atama yapıldığı bilgisi ile hayretler içerisinde kardan adamları soyanları, çalanları izlerken içimde duyduğum burukluk eşdeğerde diyebilirim ( hani denir ya ‘gülsem mi, ağlasam mı?’ )… bunun sosyolojik tercümesini buruk bir tebessümle arandım bu arada… Ama ülkemizi ve dünyayı bekleyenleri görmezden gelemeyiz…26 Ocak tarihi itibariyle AB’ye portakal, mandalina ihracatında resmi model sertifika gerekiyor olması ek külfetler demek olabilir mi diye düşünürken mandarin dahil birçok tarımsal ürünün ihracatına kısıtlama duyurusu yapan tebliğ resmen yayınlandı…

Ama esas temel konumuz COVID-19 2022’de dünya ekonomisini nasıl etkileyecek? Davos zirvesi olarak bilinen, Dünya Ekonomik Forumu (WEF), pandemi nedeniyle 2022 yazına ertelenmişti. Ancak, WEF, geçtiğimiz 11 Ocak’ta dünyayı bekleyen risklere dair 17. yıllık raporunu yayınlamayı başardı…Raporda, IMF ve Dünya Bankası’nın küresel ekonomik sıkıntı öngörülerinin yansımaları izleniyor.

2022 başlarken, COVID-19 ve ekonomik ve toplumsal sonuçları dünya için kritik bir tehdit oluşturmaya devam ediyor.

COVID-19’u kontrol etmek, zararları telafi etmek ve birleşik küresel riskler ile başa çıkmak için acilen işbirliği yapması gereken uluslararası toplum salgının yarattığı krizden çıkışta gözlemlenen ekonomik toparlanmadaki farklılıklar sebebiyle küresel bölünmelerin derinleştirme riski ile karşı karşıyadır.

Eşitsizlikler artacak, riskler şiddetlenecek

En yoksul 52 ülkede %6 aşılama oranı, 2020'de kamu borcunun GSYİH'ye oranı %97, aşırı yoksulluk projeksiyonlarında 51 milyon artış, Glasgow İklim Paktı'na uyumlu 197 ülke, uzmanların %84'ü dünya hakkında endişeli olmaya devam ediyor…

Aşı eşitsizliği (Dünya nüfusunun %20'sine ev sahipliği yapan en yoksul 52 ülkede, bu yazı yazılırken nüfusun sadece %6'sı aşılanmıştı.) ve bunun sonucunda ortaya çıkan eşit olmayan ekonomik toparlanma riski, sosyal kırılmaları ve jeopolitik gerilimleri bir araya getiriyor.

Bazı toplumlarda aşılamada hızlı ilerleme, dijitalleşmede atılımlar ve pandemi öncesi büyüme oranlarına dönüş, 2022 ve sonrası için daha iyi beklentilerin habercisidir. 2024 yılına kadar, gelişmekte olan ekonomiler (Çin hariç) pandemi öncesi beklenen GSYİH büyümesinin %5,5 altına düşerken, gelişmiş ekonomiler bunu %0,9 ile aşarak küresel gelir açığını genişletecek tahmini yapılmaktadır.

Diğerleri, başlangıçtaki aşı dozlarını uygulamak, dijital bölünmelerle mücadele etmek ve yeni ekonomik büyüme kaynakları bulmak için verilen mücadeleler sebebi ile yıllarca ezilebilir. Ülkeler içindeki ve ülkeler arasındaki eşitsizliklerin artması, yalnızca COVID-19'u ve varyantları kontrol etmeyi zorlaştırmakla kalmayacak, aynı zamanda dünyanın görmezden gelemeyeceği ortak tehditlere karşı ortak eylemi durdurma riskini de beraberinde getirecek gibi gözükmektedir.

Zira, pandemiden kaynaklanan ekonomik zorluklar devam ediyor. Görünüm oldukça zayıf: Örneğin, yazının hazırlandığı sırada, küresel ekonominin 2024 yılına kadar pandemi olmadan olacağından %2,3 daha küçük olması bekleniyordu.

Yükselen emtia fiyatları, enflasyon ve borç yükselen riskler arasında sayılabilir. Ayrıca, 2021'in sonuna doğru COVID-19 vakalarında bir başka ani artışla birlikte, pandemi, ülkelerin sürdürülebilir bir iyileşmeyi yapmasını da engellemektedir.

Bir yandan, düzensiz bir iklim geçişinin eşitsizlikleri şiddetlendireceği algılanmaktadır.

Diğer yandan, büyüyen dijital bağımlılık siber tehditleri yoğunlaştıracaktır.

Ayrıca, uzaydaki fırsatlar sürtüşmelerle kısıtlanabilir…

• Hızlandırılmış uzay aktivitesinin bir sonucu, yüksek çarpışma riskini arttırabilir zira faaliyetler uzay enkazı ve yörüngeleri etkileyebilir.

• Artan uzay aktivitesinin ayrıca bilinmeyen çevresel etkilere yol açması veya iklim değişikliklerine sebep olması, bunun da kamu maliyetlerini yükseltmesi beklenmektedir.

“Zorunlu göç” uzun vadeli önemli bir endişe kaynağı olmaya devam etmektedir.

2020'de, yalnızca çatışmalar nedeniyle dünya çapında yerinden edilmiş 34 milyondan fazla insan olduğu ve bunun tarihi bir zirve oluşturduğu akıllardan çıkartılmamalıdır. Bununla birlikte, birçok ülkede, pandeminin kalıcı etkileri, artan ekonomik korumacılık ve yeni işgücü piyasası dinamikleri, fırsat veya sığınma arayabilecek göçmenler için giriş engellerinin artması beklenmekte olup, göç baskıları, giderek artan bir şekilde jeopolitik bir araç olarak kullanıldığı için, uluslararası gerilimi de artıracaktır.

Hedef ülke hükümetleri, nüfusları arasındaki diplomatik ilişkileri ve ülke içerisindeki göçmenlere yönelik karşıtlığı yönetmek zorunda kalacaklar.

Epey iç karartıcı ama çok çok özetle Davos raporundan aktaracaklarım da böyle…

2022 ‘ye ilk adımları zor attık ama ülkemizin sağlıkla, sağlam ilerlediğini görelim…