Mustafa GÖKTAŞ

Mustafa GÖKTAŞ

Mail: mustafagoktas006@gmail.com

Adalet, Adalet, Adalet...

Ülkemizde, ne yazık ki, Adalet, eşitlik ve hakkaniyetlik ölçüsünde cereyan etmiyor.

Verilen kararları, yaşanan olayları hep birlikte izliyor ve gözlüyoruz.

Siyaset kurumu ayrıcalıklı kesimler yaratmaya devam ediyor.

Yasalar, kanunlar, mevzuatlar, toplum içinde ayrıcalıklı insanlar yaratmamalı, yasalar ve kanunlar herkese eşit uygulanmalı.

Memurun dokunulmazlığı var.

Vekilin dokunulmazlığı var.

Aklınıza gelmeyecek kamu kurum kuruluşu çalışanının dokunulmazlığı var.

Normal bir vatandaş, herhangi bir suça karışsın, “gel buraya” diyen devlet, memuru ve kamu çalışanı aynı suçu işlesin yâda suça karışsın, “gel buraya“ demiyor...

Önce mevzuata göre çalıştığı kurum tarafından idarece inceleniyor, gerek görülürse kişiyi adalete teslim ediyorlar.

İdare gerek görmez ise savcılık harekete geçemiyor.

Bu dokunulmazlık işi koktu.

Rezalet hale geldi.

Uygulamanın cılkı çıktı.

Bu işin yeniden ele alınıp düzenlenmesi şarttır.

Kürsü dokunulmazlığı hariç her yerde, herkesten dokunulmazlık kalkmalıdır.

Siyaset Emniyete, adalete gölge düşürmemeli, bu kurumlar, yaptıkları iş, verdikleri kararlar, uyguladıkları yöntemler ile ulvi ve kutsi hale getirilmelidir.

Toplumda saygınlıkları ve itibarları arttırılmalıdır.

Herkes de güven duygusu oluşturmalıdır.

Şahsa göre adalet ve uygulama olmamalı.

Anayasa’nın başına hukuk devleti yazmakla hukuk devleti olunmuyor.

Yargılamada polisin belirleyici olduğu sisteme hukuk devleti değil polis devleti denir.

Barış ve güvenliğin tek teminatı özgürlüktür.

Özgürlüğün sigortası devletin varlığı, birliği, adaletin hak ve eşitlik ilkesine bağlı olarak herkese adil dağıtılmasıdır.

Bu nedenle, Devlet yönetiminde ve kamusal hayatta gömleğin ilk düğmesi adalettir, hukuktur!

Daha yeni yılın başındayız.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ, ADALETİN ADİL VE EŞİT DAĞITILDIĞI, SAYGININ, SEVGİNİN, VİCDAN VE MERHAMETİN, PAYLAŞMA VE DAYANIŞMANIN ARTTIĞI, TÜM DÜNYA MİLLETLERİ VE DOĞA İÇİN, BARIŞ VE HUZURUN VUKU BULDUĞU, SAĞLIĞIN BOL, UMUTLARIN YEŞERDİĞİ bir 2024 için hepimiz el ele vermeliyiz.

Anlayacağınız, Osmanlı döneminde ki Karakuşi Kadı adaletinden kurtulmalıyız...

Hikâye şudur:

Bir gün Karakuşi Kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş.

Vitrinde güveç içinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var...

Karakuşi Kadı, fırıncıya "Ben bunu aldım" demiş.

Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş.

Az sonra ördeğin sahibi gelmiş: "Hani bizim ördek?"

Fırıncı boynunu büküp "Uçtu" deyince iş kavgaya dönüşmüş.

Kavga sırasında fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmaya başlamış...

Gayrimüslim de peşinde kovalıyor...

Bir duvardan atlarken, bilmeden öteki taraftaki hamile bir kadının üstüne düşmüş.

Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş.

Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği Yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış...

Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı''nın karşısına çıkarmışlar.

Kadı sırayla sormuş...

Ördeğin sahibi: "Bu adam ördeğimi iç etti" diye şikâyet etmiş.

Karakuşi Kadı, fırıncıya sormuş: "Ne yaptın bu adamın ördeğini?"

Fırıncı: "Uçtu" demiş.

Kadı, kara kaplı defterini açmış: Ördeğin karşısında "tayyar" yazılı. Tayyar "uçar" anlamına gelir. "O halde ördeğin uçması suç değil" diyerek fırıncının beraatına karar vermiş.

Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş...

Onun şikâyetine de kara kaplı defterden bir madde bulmuş: "Her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla..."

Davacı "Ne olacak?" diye sorunca, Karakuşi Kadı: "Şimdi" demiş, "Fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız."

Tabii gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.

Çocuğunu kaybeden kadının kocasına da Karakuşi Kadı: "Tamam"'' demiş, "Karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak!"

Böyle olunca adam da şikâyetini anında geri almış; fırıncı bu davadan da kurtulmuş.

Kadı dönmüş Yahudi''ye: "Senin şikâyetin ne bre?.."

Yahudi ellerini açmış:

"Ne diyeyim kadı efendi" demiş, "Adaletinle bin yaşa sen emi!"