Sağlık ANALİZ

Sağlık ANALİZ

Mail: saglikanaliz@gmail.com

Sağlık Bakanlığının yetkilileri siz bilirsiniz (!)

Bu sütunlarda MERSİN SAĞLIK teşkilatı ile ilgili ve ayrıca Mersindeki sağlık sorunlarıyla ilgili çok sayıda yazılar yazdım. Ama Bakanlık tınlamadı gitti (!) Önemli değil, yazmaya devam edeceğim.
Bu arada bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bildiğiniz üzere yasalar ve yönetmelikler ile bu konudaki örf ve adet bellidir. Kurumların amirleri, idarecileri, kendi kurumları ile iş yapan müteahhit firmalar ve tüccarlar ile (yani akçeli iş yapanlar, taahhütte bulunanlar, ihalelere katılanlar, ihale alanlar) çok yakın temas içine girmezler, özel bir hususiyet içine girmezler, içkili lokantalarda, restoran ve eğlence yerlerinde sık görünmezler, çünkü suç oluşturur. Suça zemin hazırlar. Bu böyledir.
Fakat şimdilerde SOSYAL PAYLAŞIM SİTELERİ mevcut...
İnternet ortamında.
İster inanın, ister inanmayın, girin bu paylaşım sitelerine Mersin’deki tüm sağlık kurumlarının Başhekim, Başhekim Yardımcıları, Müdür, Müdür yardımcıları ve ihalelerde rol alan başkan ve üyeler, satın alma komisyonu mensupları, saymanlar, sayman yardımcıları gibi il müdürü ve yardımcıları gibi, bunların “arkadaş” olarak kendilerine seçtiklerine, abone oldukları isimlere, yazıştıkları, beğeni yaptıkları kişilere, yorum yazdıkları kişilere bir göz atın…
Amanın…
Kimler yok ki!
Diyeceksiniz ki ne var?
Elbette bir şey yok.
Ama eğer kurumun amiri ise, tahakkuk memuru, satın almacısı, müdürü, başhekimi ise bunun Facebook veya Twitter hesabında arkadaş olarak seçtiği ve zaman zaman mesajlaştığı isimleri kontrol altına alır takip ederseniz, neler görürsünüz neler…
Bizden söylemesi.
Hatırlatması..
İzlemek, takip etmek, ilgili ve yetkililerin işi…
Hastanelerde iş yapan taşeronların, taşeronların yanındaki idari kadroda çalışanların, o taşeron şirketlerde gözüken TEMİZLİK, BİLGİ İŞLEM gibi dallarda çalışan elemanların kimlerin arkadaş kadrosunda olduklarını, kimlerle nasıl mesajlaştıklarını, ne gibi bir özel ilişki içinde olduklarını fevkaladenin fevkinde bir şekilde gözlerinizle görürsünüz ve şaşarsınız.
Ve umarsız ve arsızca, fütursuzca killerin nasıl ne işlerle meşgul olduklarını ortaya çıkartırsınız.
Bu arada kurumlardaki idari kadroların, muayene ve kontrol teşkilatı başkan ve mensuplarının, satın alma komisyon başkan ve üyelerinin kendi kurumları ile ticari iş yapan, ihale alan, ihalelere katılan firma ve sahipleri ile yöneticileri ile nasıl haşır neşir olduklarını da görürsünüz. NEDEN bazı hastanelerde ve sağlık kurumlarında taşeron firmaların yıllardır aynı kaldığını, bir türlü değişmediğini, yada ismin değişip firma sahiplerinin yine orada yuvalandığını ve bir türlü oradan çıkmadıklarını çözersiniz. Girin kontrol edin.
Şimdi diyeceksiniz ki, “yahu başka işimiz mi yok”… elbette var. Ama bu dediğim meselede çok önemli. Özellikle devletin ilgili ve yetkili birimlerinde oturan, teknik ve fiziki takip yapanlar bu alana kayıp, sosyal paylaşım sitelerini didik, didik incelesinler, Kimin kimle nasıl bir ilişki içine girdiğini gözleri ile görsünler. Ondan sonra neden sağlık alanında yazılanların ardı arkası gelmiyor, kavrarlar. Satın almacıların, başkan ve üyelerinin, doğrudan temin memurlarının bir anda hayatlarının nasıl değiştiğini, altlarına araba, ev, yaşam sitilinin nasıl değiştiğini, müfettiş incelemesine gerek kalmadan, bu sosyal paylaşım sitelerindeki arkadaş çevreleri ve yazışmaları, paylaşımlarından yakalarlar.
Firmaların, müteahhitlerin, taşeronların, siyasi kadrolar ile ildeki siyasi yöneticiler ile aynı zamanda hastane ve sağlık alanındaki yöneticiler, amirler ile nasıl bir ilişki içinde olduklarını gözleri ile görürler.
Ama tabi görmek isterlerse…
Görmezlerse, bizim gibi gören birileri çıkar ve günü gelince de ilgililerden bunun hesabını sorar.
Devletin ilgili birimleri herhalde bunların sosyal paylaşım sitelerindeki arkadaş, abone listelerini ve mesajlaşmaları ile yazışmalarını takip ediyordur.
Ben araştıran ve yazan bir kişi olarak bunlarla ilgili yazdığım yazılarda neden bir sonuca ciddi bir şekilde varılmıyor diye düşündüğümden, tek tek araştırıp, bunların arkadaş listeleri, abonelerini, mesajlaşmalarını, yazışmalarını, tarih ve saatlerini mümkün olduğunca tespite çalışıyorum.
Benim vatandaş olarak imkânlarım sınırlı.
Ama devletin imkânları oldukça büyük...
Bunları takibe alsınlar, bakın hangi olayları, nasıl, kendiliğinden çözecekler…
Neyse…
1 haftadır bir kurumumuzun Başhekim ve müdürünü ısrar ve inatla cep telefonlarından, makam telefonlarından arıyorum.
Adamlar telefona çıkmıyorlar, bakmıyorlar.
Numaram ceplerine çıktığı halde geri dönmüyorlar da.
Acaba niye?
Şahsen benim bundan duyacağım bir utanç yok.
Çünkü bu kurumların yöneticileri ile çıkar ilişkisine, maddi bir ilişkiye hiçbir zaman girmedim, girmem.
Ama bu tür olumsuzlukları, yanlışlıkları, hainlikleri, ahlaksızlıkları, devletin tokatlanmasını, tırtıklanmasını, görevi ihmal, kötüye kullanma suçlarının içine giren meseleleri yazdıkça, bu çıkarcı bürokrasi kadrosu size sakıncalı muamelesi yapmaya başlar ve yapar. Hep böyle olmuştur. Ve bu çıkarcı hırsız takımı, diğer doğru çalışanlara manevi baskı yapmışlar, benim etrafımdan çekilmeleri için üzerlerinde siyasi ve makamsal baskı kurmuşlardır. Hakkımda türlü çeşitli tezgâhlar geliştirmeye yönelik çalışmalar yapmışlar, çıkar çevrelerini, taşeron firmaları üstüme salmışlardır. Bir yanlışa düşsünde tutuklatalım diye.
Bu arada güce tapanlar ve güçten korkanlar bizimle araya mesafe koymaya başlamışlardır ve yan çizmeye başlamışlardır. Kaçarlar. Çünkü çoğu makam ve mevki büyütme peşindedir. İçlerinde çoğunluğu belki dinlenirim diye telefona çıkmaz, çıkanlar kendince tedbirli konuşurlar, siz “a” dersiniz o “b” der ne konuştuğunuzu kendinizde anlamazsınız. İlişkiler bu şekle dönüşür. Eğer bir mahkemeniz veya hakkınızda şikâyetçi olan var ise, bunlara baskı yapan tipler tüm etki ve yetkileri ile o işlere bakanlara etki etmeye, size karşı yönlendirmeye, size karşı olumsuz fikir sahibi olmalarına çalışırlar. Ve bu gayri ahlaki, gayri kanuni çalışmayı adet haline getiren pislikler bir araya gelip, memleketi kurtarmak da sana mı kaldı gibi cümleler kurarak arkamdan alay ederler. Yanlarına aldıkları ucuz çıkarcı, üç beş medya mensubu ile de beni vebalı gibi göstermeye çalışırlar. Böyle olmuştur ve olmaya da devam edecektir. Önemli değil. Ben kendimi biliyorum.
Esas mesele, bu kendini bilmez, ne yaptığının farkında olmayan, günü kurtarma peşinde olan, makam derdinde olan, siyasiler ile el ele vererek devletin kaynaklarının heba edilmesine göz yumanların halidir.
Elbet bir gün gelecek bu işlerin hesabı sorulacaktır. Tozlu raflarda bekleşen dosyalar indirilip tek, tek sorulacaktır. Bu devlet 1980 inhesabını şimdi soruyor. Varın hesabı siz yapın. Ve bekleyin ve görün… Bakın ne denli haklı yazılar yazdığımızı göreceksiniz.