Dr.Binhan OĞUZ

Dr.Binhan OĞUZ

Mail: binhanoguz@gmail.com

TÜRKİYE BİR GÜN SÜTLÜ ÜRÜNLERDELERDE REKABETÇİ OLUR MU?

Bu maliyetler ile ‘Süt’ üretmek

Yıllardır çözülemedi ülkemizin süt, peynir sorunu….Türkiye’de üretilen sütün kalitesinin düşük, süt ve süt ürünleri tüketiminin yetersiz olmasına ve aynı zamanda bu ürünlerin özellikle yakın rakip AB ülkelerine göre daha pahalıya satılmasına hep içerlemişizdir…Geçen ay TUİK süt ve süt ürünleri istatistiklerini açıkladı ve inek sütü üretiminin öncekiyılagöreyüzde33azaldığını öğrendik…Medya’dan da mutlaka içiniz sızlayarak besicilerin süt veren ineklerini kesime gönderdiklerini izlediniz…

Yemde önlenemeyen maliyet artışları yüzünden uzmanlara göre sütün litre maliyeti 8,5 TL  ve çiğ süt fiyatı 7,5 TL olmaya devam ediyor….Az hesap bilen dahi açmazı görüyor; süt üretmek mümkün değil….2016 yılında hazırladığım Süt ve Sütlü ürünler raporunda ‘Maliyetin önemli olduğu çiğ sütte fiyat belirlenirken dünyada standart olarak kabul edilen, 1 litre sütle 1.5 kilogram yem alınmasını sağlayan süt-yem paritesinin dikkate alınması istenmektedir. (Yem Süt Paritesi)‘ diye yazmışım…AB’de Nisan 2015 de 31.59 euro cent yani yaklaşık 93 kuruş olan çiğ süt ile yetiştiricinin 1 kilo 700 gram yem aldığına yine aynı çalışmada yer vermişim oysa ülkemizde  bugün 1 litre süt, 1.3 kilo yeme denk sanki…yani üreticinin yaşaması mümkün değil…Peynir, yoğurt gibi sütlü mamul yapan  sanayicinin nasıl ayakta kalacağı da meçhul…

Sütün çabuk bozulan bir ürün olması, taşınmasının özel koşullar gerektirmesi, tüm dünyada üreticileri maliyeti düşürebilmek için geleneksel olarak hammaddenin yakınlarına konumlanmaya ve bölgedeki tüketicileri hedeflemeye yöneltmiştir.

Sanayicinin rekabetçi süte erişmesi
Bu vesile ile, 6 yıl önce yazdığım bir noktayı da Haber Analiz okurunun dikkatine sunmak isterim: ‘Türkiye’deki süt ürünleri üreticilerinin süt toplama maliyetleri de uluslararası standartlara göre yüksektir.’ Sanayiciler için en temel maliyet kalemi olan süte ulaşmak için AB’deki süt toplayıcıları ortalama 90 km civarında bir alan içerisinden süt toplarken, Türkiye’de bu mesafe 600-650 km’ye kadar çıkmaktadır; Türkiye’de, süt toplamanın bu kadar uzak mesafelerden yapılması ve akaryakıt fiyatlarının yüksekliği nedeniyle rekabet gücü yok olmaktadır doğal olarak…

Ayrıca, Türkiye’de üretilen sütün kalitesindeki düşüklük, süt ürünleri üreticilerinin üretim maliyetlerini arttırmaktadır; Türkiye’deki sütün kalitesi de düşüktür ve uluslararası standartların gerisindedir. Söz konusu durum Türkiye’deki çiğ süt kalitesinin rekabet içerisinde olduğumuz AB sütüne göre yağ değeri ve protein oranı açısından daha düşük kalitede olmasından kaynaklanmaktadır. AB süt kalitesine göre Türkiye’deki süt kalite ortalama %20 gibi farklı olup bizde daha düşük değerlere sahiptir. Türkiye’de de Sütte Yıllık Ortalama protein değeri 2.8% yağ değeri ise 3.50% olurken Almanya’da 3,4 ve 4; Belçika’da bu oranlar 3,4 ve 4; Fransa’da 3,1 ve 3,7; Hollanda’da 3,5 ve 4,3; Polonya’da 3,3 ve 4; İsveç’te 3,4 ve 4,2; İngiltere’de 3,3 ve 4 Şeklinde olup 2016’da AB’ye ortalaması proteinde 3,47, yağda 4,41 şeklindedir. 2021 Aralık ayında ticari süt işletmeleri tarafından toplanan inek sütü yağ oranı ortalama %3,5, protein oranı ise ortalama %3,2 olarak tespit edilmiştir.[1] Altı çizilen bu süt kalitesindeki düşüklük, peynir, tereyağı ve yoğurt yapımında daha çok süt kullanımını gerektirmektedir. Buna ek olara sanayici kaliteli süt satın almak için ilave pirim ödemektedir.

Bu rekabet kaybı ortamında, özellikle AB gibi ülkelere ihracatta şap, veba bruselloz, tüberküloz gibi hayvan hastalıklarıyla mücadelenin de ek maliyetleri getirdiği bilinmektedir.

Kısaca, Türkiye’de süt sektörünün karşılaştığı en önemli sorunlar; üretim maliyetinin yüksek oluşu, küçük ölçekli işletme yapısı, ürün kalitesinin düşük olması, ihracatın yetersiz olmasıve pazarlama sorunuolarak tespit edilmiştir;  bu arada Türkiye’de süt üretimi sektöründe göze çarpan en önemli sorun da özellikle haksız rekabete yol açan ve insan sağlığı açısından da sakıncaları bulunan kayıt dışı üretim yapısının yaygınlığıdır; üreticiden alınan süt miktarının, üreticinin eline geçen süt bedelinin, işlenen sütün süt ürünlerine dağılımının, kapasite kullanımının, karlılık ve verimlilik durumlarının tam olarak bilinememesi süt işletmelerinin mevcut durumunun ortaya konulmasını ve sektörün doğru yönlendirilmesini engellemektedir.Ancak, sektörde güvenilir olmayan istatistikler ve üretim ve tüketim miktarlarının bir kısmının kayıt dışı olması nedeniyle gerçek üretim ve tüketim miktarı tam olarak belirlenememektedir yani, TUİK süt üretim verileri gerçeği yansıtmadığından kayıt dışı üretim tahminleri çeşitlidir. (% 60’lara yakın tahminler mevcuttur)

Süt ve sütlü ürünler sektörünün çözüme kavuşması

Dünyada süt işleyen firmaların yarısı kooperatif, diğer yarısı ise şirketlerden oluşmaktadır. Türkiye’de ise neredeyse tamamı şirketlerdir.Türkiye’de yılda kişi düşen başına düşen süt miktarı 146 litre bu oran Avrupa Birliği ülkelerinde 342,5  litre, ABD’de ise 292 litre civarındadır.[2] İç piyasada tüketim böyle düşük olunca, sütlü ürün yapan bu şirketlerin mutlaka ihracat gerçekleştiriyor olması lazım; ihracatta rekabetiliğin ön şartı ise çiğ süt tedariğinde fiyat ve kalite açısından üstünlük kurabilmiş olmaktan geçmektedir. ‘Yine bir kısır döngü’ dediniz değil mi? İşte bu yüzden ülkemizin pazar payı, 2021 yılı Dünya süt ürünleri  (Peynirler, lor, süt tozu, süt, tereyağı, peynir altı suyu, yoğurt)  ihracatının %0,35`ine denk gelmektedir.[3]Türkiye sahip olduğu %2.41’lik sağılan hayvan varlığına rağmen üretim ve ihracat içerisinde dünyada yeterince söz sahibi olamamaktadır. Genel olarak ihracat rakamları süt tozu dışında dışında çok düşüktür…Türkiye`nin toplam ihracatı 452 milyon dolardır ve Türkiye değer bazında 26. sıradaki dünya ihracatçısıdır.  Türkiye`nin ihracat yaptığı ürün grupları arasında en büyük kalem %40`lık pay ve 178 milyon dolarlık tutar ile süt tozudur. Bu grubu %34`lük pay ve  152 milyon dolarlık ihracat değeri ile peynirler ve lor grubudur.  Peynir altı suyu ve tereyağ Türkiye ihracatında sırasıyla %18 ve %4 ihracat payına sahiptirler. Yoğurt ve süt da Türkiye`nin ihraç ettiği ürünler arasında ancak daha az ağırlığa sahip GTIP lerdir.

2014 yılı itibariyle Türkiye süt ve süt ürünleri grubunda en önemli ilk 5 alıcı ise sırası ile Mısır, Irak, Cezayir, Çin ve BAE olurken, Mısır Türkiye’nin toplam ihracatından %15,6 ve Irak %14,5 oranında pay almıştır.

Türkiye’nin ihracatında Orta Doğu ülkeleri ağırlıklı yer bulurken, dünya toplam ithalatında ilk 5’e giren ile Almanya, Fransa ve Hollanda ve Belçika`nın Türkiye ihracat sıralamasında ilk 15 ülke arasına bile giremediği görülmüştür.

Süt ve Sütlü Ürünler sektöründe küresel düzeyde rekabetçi olabilmek ve pazar payını arttırabilmek için damak tadını ve yeme - içme kültürüne uygun olmasının yanı sıra maliyetleri, dizayn ve kaliteleri uygun ürünler ile pazara giriş yapmak gerekmektedir. Süt ürünleri ihracatının artması ile şirketlerimiz:

Türkiye’de üretilen çiğ süt kalitesinin AB düzeyinde olmasına katkıda bulunacak,

 “Süt ve Süt Ürünleri fiyatlarının dünya fiyatları ile rekabet edebilirliğini sağlamış olacak,

Türk menşeili süt ürünlerinin, global piyasalarda talep gören, bazı ülkelerde karşısına çıkan ithalat engelleri aşılmış, global rakiplerin üretmiş olduğu ürünler ile aynı şartlarda rekabet edebileceği bir altyapı oluşturulmasına katkıda bulunmuş olacaklardır…Bizlerde, tüketici ve vatandaş olarak, çiğ süt fiyatlarına destek olmadığı için süt veren ineklerin kesime gittiğini görerek hayıflanmayız…sorunlar geride kaldı diye şükür ederiz…

[1] https://data.tuik.gov.tr/

[2] Türkiye Et, Süt ve Gıda Üreticileri Derneği’nin (SET-BİR) araştırması

[3] BM Trademap kaynaklarına göre