Sağlık ANALİZ

Sağlık ANALİZ

Mail: saglikanaliz@gmail.com

Mevla’m ne eylerse güzel eyler!

MERSİN’DE BAŞ DÖNDÜREN YÜKSELİŞLER ve DÖNMÜŞ BAŞLARIN KÖR TOPAL YÜRÜYEN İŞLEYİŞLERİ (!)

Oyunun adı boşluk doldurma. 

Kanunun boşluklarından kurnazca yararlanma. 

Şampiyon bizde.

Yani MERSİN’DE…

Başlangıç noktası KESK üyesiyken memur sene geçiş noktası. 

Başladı.

Zıp zıp zıp sırayla her kanuni boşluktan faydalanıldı. 

Belediyede zabıtayken, sağlık bakanlığında memur, sonra hastane müdür yardımcılığı görevlendirme, görevde yükselme arkadan dolanıldı. 

Hülle desen hemen uygulandı. 

Sonra il müdür yardımcılığına atama, tenzili rütbe kadrolu hastane müdür yardımcısı, sonra asaleten kadrolu hastane müdürü oldu. 

Şimdi de bir boşluk hadi bir zıplayış daha.

Hem hastane müdürü hem sendika başkanı… 

En başta kendinin sonra da herkesin başı döndü bu hızlı yükselişten. 

Her şey kitabına uydurulmuş. 

Ortada suç da yok. 

Her şey yasa ve yönetmeliklere uygunmuş muş gibi yapılıyor ama “ETİK” değil.

Hastane müdürlüğüyle sendika başkanlığı bir arada yürümez diyorum.  

Tekrar, tekrar yazıyorum. 

Kimse ayranım ekşi demiyor. 

Bana takmış diyor. 

Kardeşim senden bana ne neden sana takacağım?

Şu sendikanın başkanı buymuş bana ne. 

Ben mi gelip sendika başkanı olacağım, hastane müdürü olacağım?

Allah’ına kurban olduğum, yerinde gözüm mü var?

Ben bilmediğim işe soyunmam. 

Allahtan korkarım. 

Yetim hakkı var. 

Art niyet olmasa da bilmeden hata da yapsam. 

Korkarım kul hakkından. 

Bildiğim, yapabileceğim işe talip olurum. 

Ben iki işi bir arada yapılamayacağını söylüyorum. 

Sendikal çalışmalardan dolayı hastanedeki çok önemli görevinizi layıkıyla yapamayacağınızı ve sağlık hizmetinde aksama yaşanacağını söylüyorum. 

Bakın görevinizde hatalar yapıyorsunuz. 

Bakın sendikal çalışmayı da hakkıyla yapamadınız, aksadı. 

İki büyük hastanede sizin sendikanız yetkili sendika olamadı. 

Kişisel hırs, makam, şöhret tutkusu kişiye, kuruma hem üyelerine zarar verir.

Mesleğinde ehil ve kabiliyetli olmak için bilgi birikimi, deneyim gerekir. 

Zıplana, zıplana gelinen o makamlarda. 

Bu kadar kısa zamanda siz dolduramazsınız içinizi. 

Başkaları size unvanları doldurdu da doldurdu. 

Dışarıdan dolumla uçan şey de doldurucu olmayınca söner. 

Bu balona hava veren ne jan janlı bir başkanlık mı acaba? 

Sendika başkanlığı olmasa hastane müdürlüğü yapamaz mısınız? 

Kendi işinizi hallettiniz diyelim. 

Bu ne hırs ki sendika aracılığıyla tüm Mersin Sağlıkta etkili olmaya çalışıyorsunuz? 

Mersin Sağlıkta sadece tek bir sendika aracılığıyla, o sendikanın belirlediği yöneticilerle sağlık faaliyetleri yürütülüyor. 

Sivil toplum kuruluşu olan sendika kamuya yönetici ve yetkili aramakla, atamakla uğraşıyor. 

Sayın Sağlık Bakanımız. 

Mersinde sağlık, sendikal bir elit kesimin iktidarına teslim edilmiştir. 

Sendika yöneticileri kendilerini iyi bir yerlere kapağı atmak için çabalamakla meşguller.

Sadece son yıldaki atamalara bakınız. 

O sendikanın başkanı Mersin Devlet hastanesi müdürü o sendikanın eski başkanı başhekim yardımcısı, Kadın Doğum Çocuk Hastanesinin müdürü, Tarsus Devlet Hastanesinin müdürü, Toros Devlet Hastanesinin müdür adayı olan satın alma sorumlusu hep aynı sendikada etkili kişiler. 

Ne yazarsak yazalım. 

Yanlışlarıyla, yanılgıdan sahtekârlığa kadar  olsun ne olursa olsun bu kişiler özel bir 'dokunulmazlık zırhı' altındalar. 

Tüm bu atamalardaki kişilerin etnik kökeninin benzer olması da kamuoyunda sıkça konuşuluyor. Sendika misyonu çalışanların hak hukuk mücadelesinden çıktı da bir de ETNİK  yapılanma mücadelesi içinde diye soruluyor. 

Ancak bu işlemlerle mensubu oldukları sendikaya da zarar vermeye başladılar. 

Deniz durgun görünse de altı çok dalgalı. 

Sendika üyeleri bu durumu anladılar, gördüler. 

Üyelikten ayrıldılar. 

O nedenle 2 büyük hastanedeki memurlar temsil hakkını bu sendikaya vermediler.

Sendikal zırha bir örnek vermek istiyorum.

Daha önce yazdım. 

5.7.2007 günü Bakanın onayı ile işleme giren ve Teftiş Kurulu Başkanı Muhammet Gedik’in imzası ile Bakana sunulan bu raporu Başmüfettişler NİHAT ÜNVER VE MUSA ALTINTAŞ yapmışlar. 

Soruşturma TOROS DEVLET HASTANESİNDE GEÇİYOR, MDH DE GEÇİYOR. 

20.6.2007 tarihli ve 78/14, 67/14 sayılı tazmin raporu ve idari rapor düzenlendiğini, O raporun 39 uncu sayfasında Şu anda MDH de müdür olan, aynı zamanda sendika başkanı (!)  ŞEMSETTİN KARADOGAN hakkındaki SUÇLAMANIN gerçeğe aykırı belge tanzimi hususu olduğunun altını çizdim. Suçun işlendiği müfettiş tarafından ifade edilmiştir. 

Bu belge herhangi bir belge değil. 

İş deneyim belgesi. 

İhalelerde kilit bir belge…

Bir Firma, iş deneyimi kadar büyüktür. 

O oranda ihalelerde iş yapar, katılım yapar. 

Bir Firmaya hak etmediği tutarda iş deneyim belgesi düzenlemek. 

Haksız kazanca zemin hazırlamak oluyor. Bu işlem Müfettişin raporda tespit edilmiş, sendika başkanı bay Şemsettin Karadoğan gene efsunlanmış gibi küçük bir disiplin cezası almış, gene zıplamış.

Ancak bu olayın başka boyutları da vardır. 

Firmaya hak etmediği oranda belge verdiğinde... 

Firma hak etmediği bu yüksek tutarda iş deneyimi kullanıyor. 

Bunun vergisi ne oluyor. 

O tutarın vergisi devlete ödenmemiş oluyor. 

İşler karışık ki ne karışık bu iş deneyim belgesi düzenlenilirken ortada döndüğü söylenen o döneme göre yüksek miktardaki paranın ise kimler tarafından değerlendirildiği konusu halen konuşuluyor. 

Yalan yanlış işler Bağdat’tan döndü. 

Bu olay anlaşıldı. 

Firma ihale yasaklısı oldu. 

Birçok çalışan işsiz kaldı. 

Soruşturmalar, savcılıklar kamunun başka kurumları sizin yüzünüzden uğraştı durdu.

Müfettişin raporda tespit ettiği suç ise Türk Ceza Kanunu’nun 339–349. maddeleri arasında Evrakta sahtekârlık suçu. Sahtekârlık suçu kamunun güveni aleyhine işlenen suçlardandır. Şemsettin KARADOĞAN sorumluluğunda hazırlanan belgeye imza atan diğer görevliler ağır suçlamalarla gerekli işlemler yapılmıştır. 

Müfettişler tarafından diğer görevlilerin aksine sayın sendika başkanının hafif bir disiplin işlemiyle uyarılmasının anlamı nedir? 

Bir kimsenin cezaya muhatap olması için cezai ehliyete sahip olması gereklidir. Bu kişinin cezai ehliyeti mi yoktur. 

Diğer görevlilerden farkı nedir? 

Cezai ehliyeti yoksa hastane müdürlüğünü nasıl yapıyor? 

Kendisi hastanenin tahakkuk memurudur. 

O kadar önemli bir görev, her evrakı kontrol eder ve uygunluk verirse ödeme yapılabilir.

Böyle ağır bir görevi nasıl yürütebiliyor?

Aynı hastanenin eski müdürü Gültekin Arsoy ödeme evraklarını iyi kontrol etmediği için görevden alındı, görev yeri değişti. 

Ayrıca adam Milyarlarca zimmetle suçlandı. 

O kişi sizden daha az iş bilen daha az çalışkan daha az dikkatsiz değildi.

Görevinizin maddi manevi sorumluluğu ağır. 

Bu kişiyi anlıyorum. 

Başkanlıkta ısrar ediyor, sendikal zırhı bırakmak istemiyor. Etrafına da kendine yakın kişiler yerleştirerek zırhını genişletiyor. 

Ne olacak işte eftik, geftik soruşturmacılarla rahatını sürdürecek. 

MDH de yemek ihalesinde yazdım.  

Şerh düşülen satın alma kararı ile haklarında diyet uzmanlarınca tutanak tutulan tutanak sonucunda katılmadığı ihale komisyon toplantısına sonradan bu müdürün imza atığını defalarca yazdım. 

Gene aynı şekilde gerçeğe aykırı belge düzenlenmişti. 

Burada da ayar mayar yaptılar disiplin cezası falan diye konuyu geçiştirdiler.

Üstelik defalarca konuyu gündeme taşıdığım halde ve ısrarla ihbar telakki edecek hususları yazarak bildirdiğim halde bu yemek işi meselesi ve soruşturması alel acele Kaymakamlıkça kapatıldı. 

Aynı kişinin makamda tutulması ısrarının nedenini bir türlü anlayamıyorum. 

Yapılan işlemler ortada, yasal mevzuat ortada, akıl yolu ortadayken. 

Sağlık Bakanlığında Şemsettin Karadoğan’dan iyi iş bilen, dürüst, çalışkan müdürlük yapacak bir başkaca kişi yok mudur? 

Veya sendikada bu kişiden daha iyi başkanlık yapacak bir üye yok mudur?

Yanlışlar birbirini tekrar ederek gidiyor. 

Tutarsızlık, sorumsuzluk, ortalıkta sahtekarlık boyutuna varan yanlış işler var. 

Bu olaylar ise biz yazıp ihbar etmemize rağmen, açılan inceleme soruşturmalarda iyi niyet, anlayış, hoşgörü, sehven adı altında kapatılıp gidiyor. 

Bu yanlışlardan acı duyması, önlem alması gerekenlerse sadece izliyor ve yanlışlara ortak olmaya devam ediyorlar sessizce.

Mersinde vatandaşların kamu hizmetlerine karşı çok ciddi bir güven sorunu var.  Liyakatsizlik, usulsüzlük, yanlış işlemler, kamu zararları belgeli, ispatlı. 

Açın sadece benim yazdıklarımı okuyun durum ortada. 

Vatandaş devlete güvenmek istiyor. 

Dürüst memurlar istiyor. 

Mevkisinin sorumluğunu taşıyacak kişiler istiyor.

Bu güveni kim tesis edecek. 

Halkın seçtiği vekiller mi? 

Yoksa Zaten kendi oluşturduğu kadrolarla sayesinde güven kaybının kaynağı olan bu sendika yöneticileri mi? 

Maddi (evrak) anlamındaki sahtekârlığını yazdığım kişilerin fikri sahtekârlığı yapmayacağına güvenebiliyor musunuz? 

Başkanlar, yöneticiler, Resmi işlemlerde şöyle böyle bir yolunu bulur. 

Kendi getirdiğiniz kadrolara kendinizi aklatabilirsiniz… 

Az buz cezalarla sıyrılabilirsiniz. 

Belki siz hülle yoluyla gelmeseydiniz bu göreve; yerinize görevde yükselme sınavıyla biri gelecekti. 

Onun sayesinde bir hayat kurtulacaktı belki. 

Bunun vebalini kabul ettiniz mi.?

Ya etik ya itibar onlar ne olacak?

Toplumda nasıl aklanacaksınız?

Sizlere bakıyorum İslamı dilinizden düşürmüyorsunuz… 

İslâmî geleneğimizde "topluluğun efendisi onlara hizmet edendir" şeklinde ifade edilen bir özdeyiş vardır. 

Topluluğun efendisi, başkanı, yöneticisi onlara hizmet ederse bu unvanı ve makamı hak eder, etmezse yalnızca adı başkan, efendi vb. olur ama kendisi bu unvanların insanı olamaz, bu unvan ve makamların hak ettiği saygı ve itaati hak edemez.

Ben kamu adına konuşan bir gazeteciyim. 

Arzum ve dileğimdir. 

Siyasetçi yemeklerinde, açılışlarında, şurada,  burada yalakalık yapan, boy gösteren, aman dileyen ‘’el öpen, diz çöken’’ değil, bilgisi, kişiliğiyle, dürüstlüğüyle "eli öpülen, önünde diz çökülen" kamu yöneticiler görmek istiyorum.

Kamudaki güvensizliğin etik boyutunu ve hükümetin bu güveni sağlamak amacıyla yaptığı yasal düzenlemeleri… 

Sendika başkanının hastane müdürü olmasının etik tartışmasını başka bir yazımda ayrıca yazacağım. 

Kıssadan hisse; Abdulkadir Geylani hazretlerinin tavsiyesidir.

Aceleci olma

Ey oğul!

Aceleci olma. Zira acele eden hataya düşer, teenni eden de isabet eder, hedefine ulaşır. Acele etmek şeytandandır, şeytanın işidir. Teenni etmek de Allah'tandır. Çok kere seni aceleciliğe sevk eden şey, dünyalık toplama hırsıdır. Rızık ve dünyalık hususunda kanaat sahibi ol. Zira kanaat tükenmez hazinedir.

Sadece kısmetine ve eline geçene razı ol. Kısmetinde olmayandan da geri dur. Helal ve meşru olandan ayrılma. İşte o zaman zengin olursun. Allah'tan başka hiçbir şeye ihtiyaç duymazsın. Kalbin mutmain olur, sükûnete kavuşur, özün saflaşır, berraklaşır. Zararlı duygu, temayül ve ihtiraslardan arınırsın. Böylece dış gözünde dünya, kalb gözünde ahiret, sır gözünde Allah'tan başkası değersiz olur.

Bilmem bir şey çıkarabildiniz mi?

Bir olay daha aktarayım:

Bayezid-i Bestamî hazretleri. Büyük velilerden. Bir gün tımarhanenin önünden geçiyor. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla bir şeyler dövdüğünü görüyor: 

-Ne yapıyorsun? 

Hizmetçi: 

-Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum. 

-Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin? 

-Hastalığını söyle. 

-Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum.. 

-Ben günah hastalığından anlamam... Ben delilere ilâç hazırlıyorum.. 

Parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli,(!) Bayezid-i Bestamî hazretlerine: 

-Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim, diye seslendi. 

Bayezid-i Bestamî hazretleri, delinin yanına sokularak: 

-Söyle bakalım, benim derdime çare nedir? dedi. 

Deli(!) şu ilâcı tavsiye etti: 

-Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır... Kalb havanında tevhîd tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, gözyaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir... Akşam-sabah bol miktarda ye... O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmaz, dedi. 

Bu güzel ilâcı öğrenen Bayezid hazretleri: 

-Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmişler, deyip oradan ayrıldı.

Bilmem anlatabildim mi?

Bu günlük de bu kadar.