Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

ZİLLER ÇALSA DA TRAVMA GEÇMEDİ

Okullar yüzyüze eğitime başladı, öğrenciler ve öğretmenler mutlu gibi görünse de pandemi sürecinin izleri hala yüzlere yansıyor.

Kolay değil, mektep tatili, iki yıla yakın sürdü.

Uzaktan eğitim ve öğretim (on-line) uygulansa da fırsat eşitliği tam sağlanamadığı için ebevynler, çocuklarını yönlendirmekte zorlandılar.

Uzmanlara göre anne ve babalar okulların açılmasını hem istedi hem de endişelendiler. Buna “endişeli ve çaresiz bir isteme hali” de diyebiliriz. Veliler, pandeminin çocukları üzerindeki etkilerini gördüler. Hem kendi ruh sağlıkları hem de çocuklarının gelişimsel sağlığı için eğitimin şart olduğunu biliyorlardı. Çünkü, okul dışında riskleri azaltacak bir destek mekanizmaları yoktu.

Neyse sonunda karar verildi ve orta öğretimde yüzyüze eğitime geçildi. Çünkü, eğitim asla feragat edemeyeceğimiz öncelikli konuların başında geliyor.

İlk haftanın izlenimlerine baktığımızda özellikle devlet okullarında henüz korona ile mücadele birçok açıdan yetersiz. Kalabalık sınıflara öğretmenler çare bulmak için zorlanıyor.

Sıraları sınıf odasının kenarlarına yerleştirerek ortada alan açmaya çalışıyorlar. Kovid -19 virüsünden koruma konusunda açılış ve kapanış zilleri sonrası aynı anda okula giriş – çıkışlarda çok yoğunluk yaşanıyor. Oysa sınıflar sırayla boşaltılırsa belki daha faydalı olabilir.

Velilerden aldığım bu izlenimlerin ardından, öğrencilerin okullar kapalıyken kayıplarını son yapılan önemli bir araştırmanın verilerinden yararlanarak açıklamakta büyük faydalar görüyorum.

Çünkü, dünya ile birlikte Türkiye de yaşanacak önemli krizlerle karşı karşıya. İklim krizi, orman yangınları, kuraklık ve sel baskınları gibi afetler getiriyor. Başımızda göç krizleri de var.

Ve tabii ki, salgın krizlerinin de süreceği varsayılıyor. Eğitim sistemimizin bu olası krizlere karşı çok ama çok kuvvetlendirilmesi gerekiyor. Çünkü her zaman EĞİTİM ŞART ve telafisi yok.

Sözünü ettiğim araştırma, iş dünyasının kurumsal anlamda yaptığı sonuçları ortaya çıkarmış. TÜSİAD, Kovid -19 salgınının dünyada ve Türkiye’de eğitim üzerindeki çok boyutlu yansımalarına yönelik durum tesbiti yapmak amacıyla hazırlanan “Türkiye’de Eğitim” başlıklı raporunu geçen günlerde bir toplantıyla açıkladı.

Baştan sona izlediğim tanıtımda salgınla beraber yüz yüze eğitime ara verilmesinin etkileri analiz edilirken oluşan riskler okul terki, öğrenme kaybı, çocuğun iyi olma hali ve çocuk koruma sistemi konuları bağlamında inceleniyor. Raporda ayrıca, salgın döneminde eğitimde yaşanan kayıpların küresel rekabet gücüne olası etkilerine de değiniliyor. Bu etkilerin 15 -20 yıl sonra iş gücü dahil her alanda ülkemizi etkileyeceği tahmin ediliyor.

Araştırma pandeminin ülkemizde başladığı 16 Mart 2020 ile 31 Mayıs 2021 tarihleri arasındaki durumları ele alıyor.

HATA YAPMA LÜKSÜMÜZ YOK

TÜSİAD Eğitim Çalışma Grubu faaliyetleri kapsamında, Eğitim Reformu Girişimi (ERG) iş birliği ile hazırlanan raporu, önce TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski ve derneğin Yönetim Kurulu Üyesi, Sosyal Politikalar Yuvarlak Masa Başkanı Elvan Ünlütürk anlattı.

Salgınla birlikte eğitim hayatı tüm dünyada büyük bir değişimin içinden geçiyor. Kaslowski, şu noktaların altını çizdi:

-       Türkiye, OECD ülkeleri arasında yüz yüze eğitimin yapılamadığı, okulların en uzun süre kapalı kaldığı ikinci ülke oldu. Araştırmalar, bu yüzden de okul terki ve öğrenme kayıplarında artışlar olduğunu gösteriyor.

-      Öğrencilerin zihinsel, sosyal ve duygusal gelişimi, psikolojileri, öğrenme kayıpları, beslenme ve sağlık açısından takibi, ihmal ve istismarın tesbiti ve müdahalesi ile gelecekteki İŞGÜCÜ potansiyeli gibi pek çok etkisi dikkate alındığında eğitim bir kriz anında dahi bir ülkenin feragat edemeyeceği en önemli konuların başında gelmeli.

-      Bu anlayışla, okuldan uzak kalınan sürecin yarattığı etkilerin en hızlı şekilde tesbit edilmesi ve telafi edilmesi yolunda veriye dayalı şekilde kararlı adımlar atılması son derece önemli.

-      Eğitim hepimizin bildiği gibi geri dönüşünü uzun zaman sonra aldığımız ama bir ülkenin geleceğini belirleyen en önemli yatırım. Bugün verilen eğitimin etkilerini, bundan 15 yıl sonra gözlemleyebileceğiz. Bu nedenle hata yapma lüksümüz bulunmuyor.

Gerçekten de bundan sonra eğitimde HATA yapma lüksümüz yok artık. Raporu bir dolu insan anlattı. Emeğe saygı çizgisinde isimleri de verelim. ERG Direktörü Işık Tüzün moderasyonunda gerçekleşen bölümde, rapor yazarlarından ERG Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık ve ERG Politika Analisti Ekin Gamze Gencer verileri paylaştı. ÖRAV Eğitim Koordinatörü Arzu Atasoy ve AÇEV Erken Çocukluk Eğitimleri Özel Projeler Direktörü Duygu Yaşar ise rapordaki bulguları yorumladı.

Sizler için nelerin ortaya çıktığını verelim ki, yazımı okuyanların zihinleri berraklaşsın.

Öncelikle, eğitim sistemimizi kırılganlıklara karşı orta ve uzun vadede güçlendirmemiz gerekiyor. Bu kırılganlığın, ekonomide,  sağlıkta, toplumsal cinsiyet eşitliğinde, toplumun üyelerinin esenliğinde daha başka krizlere yol açmamasını sağlamak için tüm paydaşlara düşen farklı roller var. Her alanda iş dünyası, akademi, sivil toplum ve diğer paydaşların katkı sunabileceği çalışmalar için önemli bulgular yer alıyor. Her kesim bence üzerine düşen görevleri yapmalı.

Virüs, dünyayı ve hayatın her alanını etkiledi ama bu etkiler ne yazık ki eşit dağılmadı. Kırılganlığı yüksek birey ve gruplarda etkiler çok daha şiddetli oldu. Öğrenciler ve öğretmenler başta olmak üzere ilgili tüm paydaşların etkin katılımlarıyla geliştirilecek araştırma ve politika önerilerinde bulgular değerlendirilmeli.

Her yaş grubu eğitim başta olmak üzere öncelikle okul öncesi eğitim çok zarar gördü. 5 milyon çocuğumuzun eğitimi bırakma riski bulunuyor.   

Yine, öğretmenlerin dijital okur yazarlık ve uzaktan eğitim tasarımı konusunda bilgi ve becerilerini geliştirme ihtiyaçları ortaya çıktı. Öğretmenler, öğrencilerine ulaşabilmek için daha önce kullanmadıkları teknolojik araçları keşfettiler. Aynı zamanda mesleklerinde yıllardır kullandıkları becerilerin ve bilgilerinin bir kısmının işe yaramayacağını, yeni bilgi ve beceriler öğrenmeleri, koşulların getirdiği duruma uyumlanmaları gerektiğini fark ettiler.

KISACA; Milli Eğitim Bakanlığı, bu önemli raporun da ışığında farklı araştırmalarla öğrencilerin okulsuz geçen 2 yıla yaklaşan pandemi sürecindeki kayıp istatistiklerini çıkararak, telafilerin nasıl yapılacağına yönelik orta ve uzun vadeli bir sistemle  hızla çalışması elzem hale gelmiş durumda.