Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yeni süreçten ekonomik beklentiler neler?

BBC.TÜRKÇE DE Berza Şimşek YAZDI...
PKK'nın 12 Mayıs'ta silah bırakma ve kendisini feshetme kararı almasının ardından Türkiye'de yeni bir süreç başladı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da halkın yeni süreçten beklentilerinden biri bölgesel kalkınmanın gerçekleşmesi.
Türkiye'de Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'dan (GSYH) en düşük payları alan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri, sosyo-ekonomik gelişmişlikte de son sıralarda.
Türkiye'de hem en yüksek genç nüfus, hem de en yüksek işsizlik oranları Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde.
2024 yılında Türkiye'de işsizlik oranı %8,7 oldu.
İşsizlik oranının en yüksek olduğu il ise %18,3 ile Hakkari'ydi.
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) verilerine göre, Hakkari'yi %16,7 ile Van, %13,1 ile Ağrı ve Muş, %12,7 ile Batman izledi.
2024'te sadece işsizliğin değil, genç nüfusun da en yüksek olduğu il yine Hakkari oldu.
Van, Ağrı, Muş ve Batman da Hakkari'den sonra en yüksek genç nüfusa sahip iller arasında yer aldı.
Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya (GSYH) bakıldığında da bölge illeri son sıralarda.
2023 yılında il düzeyinde kişi başına milli gelirde 116 bin 767 TL ile Şanlıurfa, 110 bin 553 TL ile Ağrı ve 108 bin 21 TL ile Van son üç sırada yer aldı.
GSYH'den en yüksek payı alan ilk beş il, toplam GSYH'nin %54,02'sini oluşturdu.
'Doğu ve Güneydoğu Anadolu kademeli olarak geri kaldı'
BBC Türkçe'ye konuşan Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü'nden bağımsız araştırmacı Cuma Çiçek, Kürt nüfusunun yoğun olduğu illerin on yıllardır Türkiye'nin geri kalanına göre ekonomik olarak geride bırakıldığını savunuyor:
"1920'lerde sanayi işletmelerinde, Doğu ve Güneydoğu olarak tanımlanan bölgenin, nüfusuna yakın bir payı var. 1932'de hazırlanan birinci beş yıllık sanayi planından sonra kademeli olarak bölgenin geri kaldığını görüyoruz.
"[PKK'nın ilk saldırılarını düzenlediği] 1984'ten sonra ülkenin batısı ve doğusu arasındaki bu ekonomik eşitsizlik daha da ağır bir hale geldi ve özellikle Kürt bölgesinde hem firmalar bölge dışına gitmek zorunda kaldı, hem bölge potansiyeline denk bir yatırım payı alamadı."
Bölge halkı hükümetten hangi adımları bekliyor?
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde halkın ana geçim kaynağı tarım ve hayvancılık.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Diyarbakır Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Engin Yeşil'e göre, bölgenin kalkınması için en acil yapılması gerekenlerin başında, baraj projelerinin bitirilmesi geliyor:
"Silvan ve Dicle Kralkızı baraj projeleri var. Onlar bittikten sonra 3.350.000 dönüm [tarım] alanı sulamaya açılıyor. Bu barajların bir an önce bitirilmesi lazım. [İnşaatları] yıllardır devam ediyor; yüzde 18-20'si bitti.
"Şu anda çalışmalar hızlandırılmış ama 2030'a kadar biterse çok büyük bir ivme kazanılmış olur, bölge için de ülke için de."
Diyarbakır, 81 il arasında Türkiye'nin en büyük sekizinci tarım arazisine sahip. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın verilerine göre, kentte yıllık tarımsal faaliyet geliri 15,2 milyar TL.
Yeşil, "Son 1,5 yılda artan enerji, lojistik, nakliye gibi girdi maliyetlerinden ve yüksek faizlerden ötürü çiftçilerin zarar ettiklerini" söylüyor ve ekliyor:
"Devletin özellikle tarıma yönelik acilen bazı adımlar atması lazım. Hem girdilerin düşürülmesi, hem de yeni desteklerin açıklanması lazım. Mesela sulamada enerji bedelini düşürebilir."
Diyarbakır'ın nüfusu 1,8 milyon. Kentte nüfusun %59'u 30 yaşın altında.
2024 yılında Diyarbakır'da işsizlik oranı %10,5'ti.
Engin Yeşil, baraj projeleri biterse işsizliğin büyük oranda azalacağını düşünüyor:
"Buradaki bütün işsiz gençler Batı'ya çalışmaya gidiyor. Mesela Ege'ye, Karadeniz'e, Çukurova'ya, yurt dışına gidiyor. Ama bu barajlar bittikten sonra herkes kendi bölgesinde çalışacaktır."
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi de olan Engin Yeşil, tarım gelişirse sanayinin de gelişeceğini, sanayi gelişirse ihracatın da artacağını söylüyor. Bunun nedenini şöyle açıklıyor:
"Genelde sanayicilerin çoğu çiftçilikten gelmedir. Bu sadece Diyarbakır'da değil, Kahramanmaraş'ta da öyle, Adana'da da öyle, Gaziantep'te de öyle. Yani tarımda gelir kaynağı fazla olduğunda, sanayi yatırımına dönüşmüştür."
Engin Yeşil, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da kimi illerde bedelsiz Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) primi, arsa tahsisi, vergi ve faiz indirimi şeklinde yatırım teşvikleri olduğunu anlatıyor.
Yeşil, "Önemli teşvikler var ancak bölgenin ana pazarlama [alanına], limana ve birçok sektörde ham maddeye uzak olması maliyeti arttırmaktadır. Yine özellikle nitelikli işgücü en önemli sorunlarımızdan biridir" diyor.
Daha önce BBC Türkçe'ye konuşan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kaya, ihracatın artması için Suriye'de Kürtlerin kontrolündeki Kamışlı kentiyle ticarette de kritik öneme sahip Nusaybin Gümrük Kapısı'nın açılması çağrısı yapmıştı.
Kaya, "Bölgenin ihracatının yaklaşık yüzde 55'i Irak Kürdistan Bölgesi'ne yapılıyor. Suriye kapısı açılırsa aynı oran orası için de geçerli olacak ama Nusaybin kapısı kapalı" demişti.
Çatışma ve çatışmasızlık, ekonomik kalkınmayı nasıl etkiler?
Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü'nden Cuma Çiçek, "Ekonomik kalkınma ile çatışma ortamı ilişkili midir?" sorumuzu, barış çalışmaları alanının kurucusu kabul eidlen ve bu kavrama yönelik çalışmalarıyla bilinen Norveçli sosyolog Johan Galtung'un teorisinden bahsederek yanıtlıyor:
"Johan Galtung'a göre, fiziki şiddeti ortaya çıkaran iki şiddet biçimi var. Birincisi yapısal şiddet, ikincisi sembolik şiddet. Yapısal şiddetin iki yüzü var. Biri politik baskı, ikincisi ekonomik sömürü. Yani 'Bir yerde politik baskı ile ekonomik eşitsizlik ve sömürü yoğunsa, orada fiziki şiddetin ortaya çıkma potansiyeli yüksektir'.
"(Galtung) İkinci olarak da, ekonomik, dini, mezhepsel, etnik ya da toplumsal cinsiyet bazlı eşitsizliklerin normal olduğu hatta gerekli olduğuna dair her türlü bilginin, duygunun, normun üretimi olarak sembolik şiddetten bahsediyor. Yani ayrımcılığa dair meşrulaştırma süreçlerinin tamamı. Bunu bazen dille, bazen dinle, kültürle, medyayla yaparsınız.
"Şunu söylüyor, eğer fiziki şiddeti ortadan kaldırmak istiyorsanız yapısal şiddeti ve sembolik şiddeti ortadan kaldırmanız lazım."
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Üsküdar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak da, çatışma çözümüyle ekonomik kalkınmanın birlikte düşünülmesi gerektiğini söylüyor.
Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak, "Ekonomik kalkınmayı sağlamadan, çatışmayı çözemiyorsunuz. Çatışmayı çözmeden de ekonomik kalkınmayı sağlayamıyorsanız" diyor.
Kalkınmanın dünya çapında barış anlaşmalarının ana maddelerinden biri haline geldiğini söyleyen Kaynak, şu örnekleri veriyor:
"Kolombiya'da FARC ile yapılan barış anlaşmasında altı ana müzakere başlığı vardı. Bunun biri kırsal kalkınma üzerineydi.
"Filipinler'de [Moro İslami Kurtuluş Cephesi] ile yapılan barış anlaşmasının ana maddelerinden biri, ülkenin güneyinde olan ve görece daha yoksul olan Bangsamoro bölgesinin kalkınmasına ilişkindi.
"Endonezya'nın Açe bölgesindeki barış anlaşmasının en önemli maddelerinden bir tanesi ekonomik kaynakların bölüşümüydü."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 40 yıldan uzun süren çatışmaların Türkiye ekonomisine maliyetinin 2 trilyon dolara yakın olabileceğini söylemişti.
Demokratik Gelişim Enstitüsü (DPI), 2021 yılında hem doğrudan askeri harcamalara, hem yatırım ve turizm gibi potansiyel kayıplara bakarak bir rapor hazırladı.
Araştırmaya göre, Türkiye çatışmalar nedeniyle 4,2 trilyon dolarlık ekonomik kazançtan mahrum kaldı.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde silahların susmasının ardından atılacak kalkınma adımlarına ilişkin henüz kamuoyuna yansımış bir plan yok.
Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 14 Mayıs'ta yaptığı konuşmada bölgenin kalkınmasına vurgu yaptı.
Erdoğan "Girişimcileri kazan kazan anlayışı ile ülkemizin bakir bölgelerine yatırım yapmaya çağırıyorum" dedi, bölgenin "en gözde turizm destinasyonu" haline getirileceğini söyledi.
Diyarbakır Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Engin Yeşil de, "En stratejik yatırım hamlesi barış sürecidir. Bölgede oluşacak huzur ve güven ortamı hem halkımızın hem de yatırımcılarımızın geleceğe dair umudunu artıracaktır" diyor.
"Güvenliğin olmadığı ortamda kimse yatırım yapmaz" diyen Yeşil, şu örneği veriyor:
"Bugün Gaziantep yanı başımızda. Diyarbakır, Gaziantep'e 300 kilometrelik bir mesafede. Şu anda Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi'nin 240-250 bin çalışanı var. Diyarbakır Organize Sanayi Bölgesi'nde toplamda 25-26 bin çalışan var."
'Kayıt ve yasa dışı ekonomik sistem dönüştürülmeli'
Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü'nden Cuma Çiçek, bölgede yeni bir kitlesel şiddet hareketinin ortaya çıkmasını beklemiyor ancak ekonomik kalkınma gerçekleşmezse birkaç bin gencin örgütlendiği başka şiddet formlarının ortaya çıkma riskinden söz ediyor.
Çiçek, "Dolayısıyla bu riski ortadan kaldıracak adımlar atmak bence kritik" diyor, hem devletin makro politikalar geliştirmesinin hem de bölge belediyelerinin kaynakların eşit paylaşımını sağlamasının önemine dikkati çekiyor.
Prof. Dr. Deniz Ülke Kaynak ise Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde çatışmanın getirdiği kayıt ve yasa dışı bir ekonomik sistemin olduğunu vurgulayarak bunun dönüştürülmesi gerektiğini söylüyor:
"Kaçakçılık yapılıyor, uyuşturucu ağları var. Buradaki ekonomik sistemi neye doğru dönüştüreceğiz? Bunlar çok önemli."
Prof. Dr. Kaynak ayrıca Türkiye'nin dört yanının daimi olarak çatışmaların olduğu ama bir yandan da doğu-batı ve kuzey-güney koridorları arasında geçiş alanı oluşturan yerler olduğuna dikkati çekiyor, "Sınır ötesi, organize suçlar için elverişli olmamalı" diyor.
Kaynak, çözüm olarak komşu ülkelerle işbirliğini öneriyor:
"Sadece Türkiye'nin içindeki alanı steril hale getirmek değil, sınır ötesine de uluslararası işbirlikleriyle bu tür faaliyetler için kullanılamaz hale getirmek çok önemli."
Burak Abatay habere katkıda bulundu.
HABER VE KAYNAK: BBC.TÜRKÇE