Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

CEBİMİZDE PARA YOKSA TARTIŞMALAR BOŞUNA..

CEBİMİZDE PARA YOKSA TARTIŞMALAR BOŞUNA..

Ana sorunlar belli. Enflasyonla mücadeleyi kaybettikçe biz vatandaşların cebinde de geçinme, kaliteli yaşama, kaliteli beslenme ve sağlıklı bir şekilde hayatı sürdürmek zorlaşıyor.

Yani, satın alma gücümüz düşüyor. Pandemi süreci, Rusya – Ukrayna Savaşı,  ekonomideki yanlış sebep – sonuç tartışmaları yüzünden ödenen bedeller, günleri kazanmayı engelliyor.

Örneğin, Yap – İşlet – Devret modeliyle yaptırılan havaalanları, yollar, köprüler, şehir hastaneleri gibi yatırımlarla ilgili iddialar, iktidar tarafının bunlara verdiği cevaplar bir türlü vatandaşı ikna edemiyor.

“Devletin cebinden bunlar için bir kuruş çıkmıyor” tezine karşılık, firmalara verilen garantiler nedeniyle muhalefet tarafı, “Devletin cebinden çıkmıyorsa vatandaşın cebinden çıkıyor” cevaplarıyla iktidara gelince böyle yatırımları kamulaştıracağını ve parasal anlaşmaları bozacağını söylüyor.

Bunun da hukuksal sorunlar ortaya çıkaracağı belli.

Peki bu noktalara niye geliyoruz? Neden iktidar, şu “Yap - İşlet –Devret” modelini masaya yatırmıyor ve muhalefetle konuşmuyor. Bunun yerine bol bol kutuplaşmaya yönelik tartışmalar, günlerimizi dolduruyor.

Son tartışmalar biliyorsunuz, 1915 Çanakkale Köprüsü üzerine yoğunlaştı. Sosyal medyada 200 liralık otomobil geçiş ücreti bol bol köpürtüldü. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “200 liracık” diye nitelemesi de işi başka boyuta taşıdı.

Burada şunu söylemeliyim; Benzine ve motorine yapılan yüzde 95 ve kimi zaman bunu da geçen zamlar, orta direk ve dar gelirli arabalı vatandaşları düşündürüyor. Haklılar da..

Çanakkale’ye sık sık gitmeyenler için sorun yok. Feribot ve motorlar da kullanılabilir. Ancak, feribot seferlerinin azaltılması doğru bir seçim değil. 200 lirayı veremeyenler, bırakalım bu seçenekleri kullanabilsin değil mi?

TARIMIN UYUYAN DEVİ ZEYTİN

Son zamanlarda bir başka tartışma konusu zeytinliklerle ilgili oldu biliyorsunuz. Mermer ocağı açmak için zeytinliklerin feda edilmesi gerçekten mantıksızdı.

Yönetmeliklerin değiştirilmesi yanlış bir uygulamaydı. Bu konuyu geçenlerde katıldığım bir webinar’la aldığım bilgileri ileterek bağlamalıyım.

İstanbul Ticaret Borsası (İTB)’nin düzenlediği “Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor” toplantılarının üçüncüsünü zeytin ve zeytinyağı sektörü oluşturdu.     

İTB Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap, İspanya, İtalya, Fransa gibi zeytinyağı üretiminde öncü olan ülkelerin en 5 yıllık destek programları uyguladıklarına değinerek, “Bu sistemle sanayiciler ihracatta uzun soluklu hedefler oluşturabiliyorlar. Teşviklerin uzun vadeli olması ve sürekliliği hayati önemdedir” dedi. Buna hangimiz itiraz edebiliriz ki.

Eğer siz marka değil, dökme zeytinyağı ihraç ediyorsanız, büyük rakamlı ihracatlar mümkün olamaz.

Bir yandan da zeytin ağaçlarını mermer ocağı için gibi farklı nedenlerle sürekli yok etme yoluna giderseniz, “Türkiye zeytin ülkesi olamaz” tabii ki.

Üretim planı, progamlar ve istikrarlı destek lazım tarımdan para kazanmak için.

Zeytin ve zeytinyağı üretiminde de sürekli yap - bozlar içindeyiz.

Zeytin kutsal bir üründür. Tanrının 5 kutsal meyvesinden biridir. Anadolu ise zeytinin vatanıdır.

Bakın bu webinarda İzmir Zeytincilik Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Ünal Kaya, ülke topraklarında zeytin ağacı varlığı ve zeytin çeşitliliği konusunda yapılan araştırmalar hakkında bilgi verdi. Dr. Ünal Kaya, Türkiye’deki tescilli zeytin çeşidinin 100’e ulaştığını belirterek, şöyle konuştu: “44 türde tescil sürecine girdi. 1990 yılından beri melezleme çalışmalarımız sürüyor. Yaşlı ağaçlarımızın genetik olarak kaydı için çalışmalarımız sürerken personelimizin sürekli eğitim anlayışıyla gelişmesini sağlıyoruz. Zeytinyağı tadım panelleri düzenliyor, zeytinciliğin gelişimi için çalışıyoruz”

ZEYTİN İSTATİSTİKLERİ GÜVENİLİR DEĞİL

Marmara Birlik Genel Müdürü İsmail Acar ise zeytin konusunda iki birlik olduğunu belirterek, bunlardan Tariş’in zeytinyağı, Marmara Birlik’in ise sofralık zeytin konusunda uzmanlaştığını ifade etti.

Acar, Türkiye’de zeytinciliğin sorunlarının başında güvenilirliği olmayan istatistiki bilgiler olduğunu vurguladı ve şöyle konuştu:

“Bu nedenle zeytin varlığımız hakkında net bilgimiz yok. Veri eksikliği strateji oluşturmamızı engelliyor. Miras yoluyla bölünmüş zeytinlikler, hatalı ilaç ve gübre kullanımı, sulanabilir alanların düşüklüğü, üretim ihracat desteklerinin yetersizliğine yüksek girdi maliyetleri eklendi. Bu sorun üretimi tehdit eder boyutta”.

Ege Zeytin ve Zeytinyağı İhracatçıları Birliği Başkanı Davut Er, ihracatla ilgli sorunları ele aldı. Bakın neden ihracat artmıyor: “İhracatı geliştirmenin yolu istikrardan geçiyor. Sürpriz ihracat kısıtlamaları onarılması zor prestij kayıplarına yol açıyor. Örneğin, bağlantıları yapılmış, limana ulaşmış 30 bin ton yağımız şu anda bekliyor. Bu yağların ihracına izin verilmesi acil talebimiz. Öte yandan dökme yağ ile ilgili politikaların da gözden geçirilmesi gerekiyor. Catering firmalarının dökme talepleri ile paketlenmek üzere dökme ihraç edilen yağlar aynı kategoride değerlendirilmemeli. Türkiye’nin temel hedefi üretimi artırmak olmalı. Hepimizin hedefi elbette ambalajlı ürün satmak ama piyasa gerçeklerini de göz ardı etmemeliyiz. Örneğin dünya pazar lideri İspanya’da hiçbir yasak yok. Bizde de olmamalı”..

Uluslararası Zeytinyağı Jürisi Birsen Can Pehlivan ise butik zeytinyağı üretiminin önemine dikkat çektiği konuşmasında, üretimden işlemeye kadar kontrollü üretimin kaliteye doğrudan yansıdığını belirtti ve “Butik üretimde kontrol daha kolay mümkün olduğu için kaliteye ulaşılabiliyor. Son dönemde dünya piyasasında rekabet edebilir olduğumuz pazar, butik zeytinyağı pazarı… Butik üretimin Türkiye’deki payı yüzde 10 civarında. Eğer kontrollü üretimi yüzde 50’lere çıkarabilirsek rekabet gücümüz de katma değerli ürünlerimiz de o oranda artacaktır. Bu nedenle butik üretim özellikle desteklenmeli” şeklinde konuştu.

Ege Üniversitesi Bitkisel Yağ Teknolojisi Uzmanı Dr. Fahri Yemişçioğlu zeytinden elde edilen ürünlerde zeytin ve zeytinyağıyla sınırlı kalmanın ufkumuzu daraltacağını belirterek, “Zeytinin yaprağından da, meyvesinden de zeytinyağından çok daha katma değerli özel ürünler üretilebilir. Bu ürünlere odaklanmak için de akademinin sahadan uzak araştırma alışkanlığından kurtulması gerekir. Zeytinyağının bence en önemli sorunları dezenformasyon, isimsiz üretim, şoklara hazırlıklı olmamamızdır. Bu nedenle zeytin stratejik bir ürün olarak belirlenerek devlet kontrolünde planlamaya gidilmelidir” dedi.

İSTİB Zeytin ve Zeytinyağı Ticareti Komitesi Başkanı Osman Berberoğlu, konuşmasında zeytin çeşitliliğinin ve tür özelliklerinin doğru değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti ve “Verimli türlerin yaygınlaştırılması, endemik ve nadir türlerin de korunması gerekiyor. Verimli türlerle nadir türlerin karışımları katma değerli ürünleri oluşturuyor. Bu nedenle nadir türlerin korunması ve coğrafi işaret çalışmalarının yapılması gerekiyor” dedi.

Son söz; Biz zeytinden ve zeytinyağından ne kadar çok para kazanmayı düşüneceğimize tutuyoruz mermer ocağı açarak zeytinlikleri yok etmeye kalkıyoruz.

Aslında sadece zeytin konusunda değil, her konuda ana kök sebepleri konuşup bir sonuca varmayı ne yazık ki hala beceremiyoruz.