Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

İŞSİZ GENÇ İSTEMİYORSAK..

İŞSİZ GENÇ İSTEMİYORSAK EĞİTİMDE ATILIM ŞART

Bugünün çocukları, geleceğin gençleri olacak. Onları geleceğin dünyası için doğru eğitiyor muyuz?

Bugün geçerli olan koşullar, yarın yerlerini başka koşullara bırakacak.

Yeni meslekler ortaya çıkıyor, çocuk ve gençlerimiz o mesleklere doğru yönlenecekler. Aksi takdirde çok sayıda mesleksiz gençler, “Her işi yaparım abi..” çizgisinde dolanıp duracaklar.

Okuduğunu bile anlamayan öğrenciler, geleceğini nasıl kurabilir..

Eğitim sistemi, neredeyse her yeni Milli Eğitim Bakanı değiştiğinde değişiyor. Böyle olunca da çocuklar ve gençler, sık sık karşılarında yeni uygulamalar buluyor. Veliler ise çoğu zaman şaşkınlık yaşıyorlar.

Kısaca eğitim sistemi ülke gündemini her daim meşgul ediyor.

Geçen hafta içinde Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği TÜSİAD da eğitim sistemimizi masaya yatırdı.  

TÜSİAD, OECD ile işbirliği içinde yaptı toplantısını. Amaç, geçtiğimiz haftalarda açıklanan OECD PISA 2022 sonuçlarını değerlendirmekti.

“Eğitime Bakış: PISA 2022 Sonuçlarının Ekonomik Kalkınma ve Geleceğin Çalışma Hayatı için Önemi” başlıklı bir konferans düzenlendi.  
Etkinliğin açılış konuşmalarını OECD Türkiye Direktörü ve OECD İstanbul Merkezi Başkanı Achraf Bouali  ile TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan yaptı.

MEB’E UYARI: ATILIM ŞART

TÜSİAD, ekonomide etkili olan büyük grupları ve profesyonelleri çatısı altında toplayan bir iş örgütü.

Yani bir anlamda donanımlı gençlerin çalışmak isteyebilecekleri firmaları barındırıyor.

Öyleyse Turan’ın konuşmasına yer verelim:

Kalkınma Planlarımız dahil olmak üzere tüm politika belgelerimizde ve özel sektör olarak gelecek vizyonlarımız ve programlarımızda, teknoloji ve inovasyona dayalı, katma değer yaratan bir ekonomi olma hedefi çiziyoruz.

Yapay zeka ve teknoloji çağında ülkelerin eğitim sistemlerini yeniden değerlendirdiği, özel bir dönemden geçiyoruz. Ülkemizin görece genç nüfus avantajını lehimize çevirmek için eğitimde atılım yapmamız şart.”
Tuna meselenin özüne PISA’dan girdi ve gerçeği şöyle açıkadı:
“15 yaş grubuna odaklanan PISA sonuçlarını, gelecekteki işgücünün niteliğine dair bir işaret olarak da değerlendirmeliyiz. PISA bir röntgen çekiyor. PISA'dan gelen semptomları ciddiyetle ele almalıyız.

“21. yüzyılın teknoloji ve inovasyona dayanan ekonomisi için üst düzey becerilere sahip gençlerin oranını OECD seviyesine çekmemiz kritik önemde. Bu kapsamda iş dünyası olarak, yeni müfredat değişikliğinin, PISA'nın da işaret ettiği alanlarda ve 21. yüzyılın gerektirdiği yetkinlikleri kazandırmaya odaklı şekilde hazırlanmasını bekliyoruz.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında olduğu gibi, eğitimi, dezavantajlara rağmen koşulları eşitleyen bir kaldıraç olarak konumlamak gerekiyor. Eğitimi hem bireyler hem de toplum için ekonomik ve sosyal kazanımları olan bir noktaya tekrar çekmeliyiz.”
Turan ne demek istiyor?

Yarınlarda gençlerin işsiz kalmaması için Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Müfredatı değiştirmesi” yanında güncellenmesinin gerekliliğini de vurguluyor.

Yine Turan eğitimde eşitlenmeden söz ediyor.

Oysa Millî Eğitim Bakanlığı, 10 tarikat ve cemaat vakfıyla protokol imzalıyor. Ve bu protokollerin de içeriğini açıklamıyor hala.

Bildiğimiz gibi tarikat ve cemaatlar çocuk ve gençleri kendi alanlarına çekmek için yurtlar çalıştırıyor.

O yurtlarda kalanları da dinsel eğitime aşırı düzeyde yönlendirerek pozitif eğitimden uzaklaştırıyor. Çünkü, tarikat ve cemaatler kız - erkek ayrımıyla iki cinsi birbirinden yalıtıyorlar.

Şeyh nasıl isterse, sadece itaatkar ve biatçı müritlere prim veriyorlar. Ayrıca bu oluşumlarda çocuk ve gençlere yönelik normal olmayan sapkınlar da sık sık kamuoyunun gündeminde yer tutuyor.

HEM İYİ HEM DE KÖTÜ HABER 

Açılışın ardından PISA araştırmasını yürüten OECD Eğitim ve Beceriler Direktörü Andreas Schleicher, “OECD PISA 2022 Sonuçlarından Çıkarımlar: Dünya Ekonomileri için Beceri Temelli İnsani Gelişmeye Yönelik Temel Bulgular” başlıklı konuşmasında, Türkiye'nin, son yirmi yılda eğitimde en hızlı ilerleme kaydeden OECD ülkeleri arasında yer aldığını dile getirdi. Ancak, modern iş piyasalarının beceri taleplerinin hızla dönüştüğünü ve Türk öğrencilerin öğrendiklerini tekrarlamanın ötesinde bilgilerini yaratıcı bir şekilde yeni durumlara uygulayabilme yeteneğine sahip olmaları gerektiğini söyledi.

PANDEMİ, DEZAVANTAJLI ÖĞRENCİLERİ OLUMSUZ ETKİLEDİ

Konferansta Eğitimde İyi Uygulamalar başlıklı konuşmasıyla yer alan Avrupa Eğitim Vakfı (ETF) Politika Danışmanlığı ve AB Programları Başkanı Georgios Zisimos, COVID-19 pandemisinde, dezavantajlı öğrencilerin avantajlı yaşıtlarına kıyasla kalitede daha belirgin bir düşüş yaşadığını, bunun da öğrencilerin başarılarındaki eşitsizlikleri artırdığını belirtti. Eğitim ve öğretim reformlarında daha kapsayıcı bir yaklaşım gerektiğini söyleyen Zisimos, Avrupa Eğitim Vakfı (ETF) ve Türkiye'deki paydaşları arasındaki işbirliğinin çok ileri düzeyde olduğunu belirtti.

Eğitim ve öğretimin uluslararasılaştığını, bu durumun, ülkelerin ve kurumlarının ortaklık ve işbirliği yeteneğine ve kapasitesine bağlı olduğunu dile getirdi.

MATEMATİKTE GELİŞME KAYDEDİLDİ

Bu arada Schleicher, 81 ülkeden 15 yaş grubundaki öğrencilerin matematik, fen okuryazarlığı ve okuma becerilerini değerlendirdiklerini belirtirken şöyle konuştu:

 “Matematik alanını 2003 yılından beri ölçüyoruz. OECD ülkelerindeki öğrencilerin matematik yetkinliklerinde 2018 yılından beri bir düşüş yaşanıyor. Ancak Türkiye bu alanda olumlu gelişme kaydetti. Eğitimde kalite ve nitelik anlamında da gelişme kaydeden ülkelerden biri. Bu şekilde çok fazla ülke yok.

CEP TELEFONU OKULDA KAPATILMALI

Okullardaki dijital araç kullanımının performansa etkisini de değerlendiren Schleicher, şöyle devam etti:

“Birçok ülkede öğrencilerin çoğu elinde cihaz olmadığında kötü hissediyor. Türkiye ve Malezya bu konuda zor durumda. Öğrencilerin yüzde 70’i ‘elimde telefonum olmadığında üzülüyorum ve sıkılıyorum’ demiş. Öğrenci gergin hissettiğinde de sonuçları iyi olmuyor. Ayrıca okulda akıllı telefonlarını kullanan öğrencilerin diğer öğrencilere kıyasla dikkatinin daha fazla dağıldığı belirlendi. Bu konuda telefonların okullarda tamamen yasaklanması gerektiğini düşünüyoruz.

Bu arada, Türkiye’de öğrenciler okula karşı büyük bir aidiyet hissetmiyor. Bu alanda çalışmalar yapılmalı. Ayrıca Türkiye’de çocuklar okulda kendilerini çok güvende hissetmiyor. Bu sebeple okulda öğrenmeye ayırdıkları kapasite de azalıyor.”

Bence bu aidiyet hissi, en önemli konulardan birisi. Çünkü öğrenciler eğitim gördükleri okulu sevmeli ve benmsemeli ki, mutlu bir öğrencilik yaşayabilsin.

Temel eğitim sisteminin 4 + 4 +4 şeklinde düzenlenmesinin de öğrenci üzerinde etkisi mevcut. Çocuk 4 yıl ilkokulda, 4 yıl ayrı okul, yani ortaokulda ve son 4 yılını da ayrı bir lisede okuyor.

Milli Eğitim Bakanlığı, acaba uygulanan sistemin başarılı olup olmadığı yönünde bir ölçüm analizi yapıyor mu?

Sözün özü; EĞİTİM her zaman gündemimizde olacak. Çünkü hala genç bir ülkeyiz….