Mustafa GÖKTAŞ

Mustafa GÖKTAŞ

Mail: mustafagoktas006@gmail.com

Makam Odası İsrafı

Bugün sabah bir kardeşimiz bana bir görsel atmış.

Bu makam odası, şunun, bu makam odası da Japon imparatorunun diyor ve resim koymuş.

Şunun dediği yer ülkem ve bizim bir devlet idarecimiz.

Lüks, şaşa, alaylı, halaylı, şatafatlı…

Dinimiz İslam dini.

Sözde dinimizin gereklerini yaşıyoruz.

Araf süresi 31. Ayet ne diyor: Ey Âdemoğulları! Her namaz kılacağınızda güzelce giyinin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.

Kim bu ayete uyuyor, kim dinimizin gereklerini yerine getiriyor?!

Yapmayın Allah aşkına!

Ben bu resmi paylaştım.

Bir hocamız bana dönüş yaparak “abim benim, sen birde gel okulların müdür odalarına bak” dedi.

Bir başkası, “Hacım sen birde il müdürü ve yardımcıları ile şube müdürlerinin oturdukları odalara bak” dedi.

Bir diğeri, “Belediye Başkanları, Başkan yardımcıları, belediyeye bağlı şirketlerin genel müdürleri ve yardımcılarının odasına bak” dedi.

Hele biri Mersin’den yazmış. Diyor ki, “Hoca adı sanı duyulmayan il müdürleri ve yardımcıları var. İlçe müdürleri var, müftülükler var, sen resmi kurum ve kuruluşları bir gez de bak neler göreceksin. Bir il müdürü var mersin de kendisine ait 4 makam odası var dördü de lüks döşeli” dedi.

Neyse…

Devlet işi kamunun işi.

Atamız dedemiz kamunun kaynakları için canını vermiş. Yememiş yedirmiş. İçmemiş, içirmiş kamu malını korumuş.

Şimdikiler ise çarçur etmek için heba oluyorlar.

Acaba neden?

Ne kadar çok harcarsan, cebine o kadar çok haraç mı giriyor?

Nedir seni bu denli kamu kaynağını israf etmeye yönelten?

Bir yıl geçmiyor makam odalarının tefrişi yenileniyor…

Bu ülkenin o kadar çok eksiği gediği, yapılacak işi dururken, makam odalarına harcanan paranın ne gereği var, neden ve ne için harcanır?

O makamlarda oturanlar o harcamayı kendi cebinden yapar mı?

Hani diyor ya, devletin makamıdır, en iyisi olsun.

İyi de o makama getirdiğiniz kişilerde en iyisi olsun!

Ehliyet ve liyakat aranmadan getirilen bu tipler, geldikleri yerlerde senin benim paramı, yetimin şehidin hakkını çula çapuda, koltuğa, sehpaya harcıyor…

Hastanede müdür adam.

Süper lüks oda yapmış kendine.

Kendi parası ile mi yapmış?

Hastanedeki müdürün şaşalı makam odasına ne ihtiyacı var?

Okul müdürünün, tapu müdürünün, ilçe müdürünün, nüfus müdürünün, milli eğitim müdürünün, vali yardımcısının, kaymakamın, belediye başkanının, yardımcılarının, genel müdürün, müsteşarın, bilumum devlet kademesindeki amir ve memurun makam ve çalışma odalarının bu denli şatafatlı, dayalı döşeli olmasının ne manası var?

Kimin parasını kim için ne için harcıyorsunuz?

Çulun üzerinde oturun, tahta sandalyenin üzerinde oturun demiyoruz.

Ama yapılan israfın da haddi hesabı yok.

En büyük KUL HAKKI.

Milletin parasını acımasızca, hoyratça, kendi arzu ve isteğiniz doğrultusunda harcıyorsunuz.

Evinize bir sandalye yada koltuk alırken kılı kırk yarıp eliniz cebinize giderken titriyor.

Devletin malı deniz’mi?!

Günah değil mi?!

Hangi merhamet ve vicdan ölçüleri içinde yapıyorsunuz bunu!

Ben hakkımı helal etmiyorum.

Benim gibi hakkını helal etmeyenlerde dile getirsin.

Kamu kaynakları israf edilmesin.

Önüne gelene makam odası ve makam arabası…

Özellikle makam odaları ve makam araçları için bu denli lüzumsuz ve hoyrat harcamaların önü kesilsin.

Bizim kesimizde oh ne güzel hayat!