Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

MARMARA’YI ATIK DENİZİ YAPTIK HEMEN ÇÖZÜM ZOR

Aslında Marmara Denizi’nin kirlendiği uzun yıllardan bu yana biliniyordu. Biyolojik arıtma sözde vardı ama özde yoktu.

Yazık olur demedik, bu güzel iç denizimizi “Atık Denizi” gibi kullandık.

Atık tesisleri kağıt üstünde var görünüyordu ama çalıştırılmıyordu.

Uzmanlar ise Marmara’nın mutlaka korunması gerektiğini, yoksa bir gün gelecek onu kaybedebileceğimizi anlatıp duruyordu.

Başta devlet yetkilileri, belediyeler, sanayi tesislerinin sahipleri, hatta hepimiz kulağımızın üstüne yatıp durduk.

Ve felaket geldi, kapıya dayandı.

Marmara Denizi, geçen yıl sonundan bu yana su yüzeyini ve derinlerini saran “deniz salyası” yani müsilajla boğuşmaya başlayınca jeton düşmeye başladı.

Anladık mı durumu, yok tam anlayamadık.

Taa ki, sahilleri kapsayan deniz salyası, gözümüzün önünde hareketini hızlandırınca “Eyvah” demeye başladık.

Uydu görüntüler, havadan alınan manzaralar gündeme pat diye düşünce ne yapacağımızı şaşırdık.

Mesela, Marmara’nın dibindeki müsilajı görüntüleyen Prof. Dr. Mustafa Sarı, anlatıp durdu:

“Deniz salyası, aşağıdaki bütün organizmaların dip yapısına çöküp kalın bir tabaka oluşturmaya başlamış durumda. Süngerlere, mercanlara, denizde bulunan sarı, beyaz, siyah ve kırmızı mercanlara zarar vermiş durumda. Büyükada’da bulunan proje ekibimden Serço Ekşiyan ve Ateş Evirgen de daldılar. Dalışları esnasında kırmızı mercan alanlarının öldüğünü, ne yazık ki belgeleyip görüntülediler.”

Yine “tık” olmadı.

Deniz salyası her geçen gün etkisini artırdı, Erdek, Yalova, Mudanya, Gemlik, Gebze ve Gelibolu sahillerini de kapladı. Turizm denilince 50 yıl önce ilk akla gelen bu güzel beldeler, elimizden kayıp gidiyordu.

Erdek’te yaşayan bir arkadaşımız telefonda konuşurken, “Burada deniz bembeyaz, mavi renk ortadan kayboldu” diye yakındı geçen gün. 

Marmara, adım adım ölüme gidiyordu.

Siyasetçiler, çok meşguldü.. Vatanı kurtarıyorlardı her zamanki gibi..

Oysa, “Cennet Vatan”ın, “Mavi”si, deniz canlılarıyla yok oluyordu.

YİNE GEÇ KALDIK

Hayat boşluk tanımaz, deniz salyası da tanımıyor, Marmara’nın her yerinde sümüksü tülünü örüyordu.

“Ankara’da kimse var mı?” diye seslenirken, nihayet Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un sosyal medya hesabından ses geldi.

Kurum, deniz salyası meselesi için 4 Haziran’da Çalıştay yapılacağını, 6 Haziran’da da Kocaeli’nden “Marmara Denizi’ni Koruma Eylem Planı”nı kamuoyu ile paylaşacaklarını söyledi.

Kurum, üç tarafı denizlerle çevrili diye sürekli övündüğümüz Türkiye’nin mavi’lerini tehdit eden deniz salyası’nın ortaya çıkardığı sorunlarını “ortak akıl”la çözüleceğini duyurdu.

Turizm mevsimi gelip çatmış, deniz salyası, başta güzelim İstanbul kıyılarını kaplamış, biz yeni çözüm arıyoruz.

Sizce geç kalmadık mı?

Bu kirli salyadan şipşak kurtuluş çabucak olamaz ki.

Neyse, yine de sevindik, sonunda harekete geçildi diye.

Kurum’a göre çirkin görüntülü salya, küresel ısınma sonucu deniz suyu sıcaklığındaki yükselme, denizlerdeki durağınlık ve kirliliğin müsilaja yol açan nedenleri olarak ortaya çıkmıştı.

Ve de 300 kişilik ekiple Marmara Denizi’nde 91 noktayı, karada da tüm arıtma tesislerini ve kirlilik kaynaklarını denetlediklerini belirten Kurum, işi halledeceklerine inanıyordu.

Çalışmaların yerel yönetimler ve üniversitelerle birlikte yürütüldüğünü ifade eden Kurum, bu konuda da belediyelere büyük işler düştüğünü anlattı.
Hadi bakalım, ortak akıl artık harekete geçsin.

BÜYÜK İHMALİN BEDELİ VAR

İklim değişikliği ve iklim krizinden kurtuluş yok. Büyük bütçeler, uzmanlar ve sürdürülebilirlik lazım.

Bugüne kadar denizlerimize kötü davrandık. Bunun bedeli de büyük olacak kuşkusuz.

Prof. Dr. Mustafa Sarı, son durumu anlatırken içim sızlandı.

Bakın, Sarı kaybettiklerimize ve kaybedeceklerimize nasıl dikkat çekiyor:

Deniz salyası, denizin atmosferle olan ilişkisini kesiyor. Suyu ısıtıyor ve böylece oksijeni tüketiyor.

O bölgelerdeki balıkları öldürüyor.

Mesela, birkaç hafta evvel Bandırma sahilinde her türden binlerce balık öldü. Salya ile su ağırlaşıyor ve dibe çöküyor. Dipde yaşayan organizmalar olan sünger, mercan yengeci, deniz patlıcanı, pina, midye, istiridyeleri öldürüyor.

Büyükada kırmızı mercan yatakları ölmeye başladı. Balıkçı bundan etkilendi, eko sistem de etkilendi.

Şimdi yaz geldi insanlar denize girecek. Şu an girebilecekler mi, girmeyecekler mi belli değil. Turizm etkilendi.

Denizcilik sektörü de etkilendi.

Uluslararası ticaretin yüzde 85’i deniz ticareti ile yapılıyor.

Marmara Denizi, kuzey - güney hattında çok önemli kritik bir geçiş bölgesi.

Bu gemilerin damıt ve soğutma suları var. Bu sistemlerin hiç birisi misülaja göre değil.

Marmara Denizi’nde bir sürü gemi bu nedenle durmuş durumda.

Diğer taraftan bölgede bir sürü termik santral, doğalgaz dönüşüm istasyonu, santralleri ve deniz suyunu kullanan fabrikalar var. Deniz suyunu kullanan kim varsa sistemleri misülaja uygun değil. Hepsi etkilenmeye başladılar.

Ve işin özeti; Bir litrelik Marmara suyuna tek damla bile  atık atmamamız gerekiyor.