Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

OY YOKSA DA HİZMET ZORUNLU

Önümüzdeki en acil konu yerel seçimler. Dileyelim ki, sağ salim bu seçimleri atlattık.

Seçimlerden sonra yapacak çok işimiz var. Sadece ekonomiyi düze çıkarmak değil, dezavantajlı kesime de sosyal meselelerde yardımcı olmak gerekiyor.

Kalkınma ve refahı yükseltmek yerelden başlıyor. Yerel yönetimlerin güçlü ve yatırım yapabilir potansiyelde olması işin olmazsa olmazı. Çünkü. Belediyeler halka en yakın konumda. Merkezi otorite, “Benim belediyem, muhalefetin belediyesi” diye düşünmeden “Başında kim olursa olsun, tüm belediyeler halkımın belediyesi” zihniyetiyle hareket etme kabiliyetine sahip olmalı.

Diyelim ki, Çanakkale’ye yıllardır özlemi duyulan güzel bir köprü yapıldı. Yerel seçimlerde AK Parti’den aday olan kişi Başkan seçilmedi. CHP’den, İYI Parti’den veya TİP’den aday olan kişilerden birisi seçildi.

Ne yapılacak, iktidar buna kızıp Çanakkale Köprüsü’nü yıktıracak mı?

Böyle bir şey olabilir mi?

Olamaz tabii ki, Hazine ülkenin ve milletin Hazinesi. Devletin tüm gelirleri o Hazine’de toplanıyor.

Devlet tarafsız ve kapsayıcıdır. İktidarlar ise geçicidir.

Seçimlerde katılımcı demokrasi bilincinin yerleşmesi için tarafsız ve kapsayıcı şekilde faaliyet gösteren kurumlara ve STK’lara ihtiyaç bulunuyor. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyebilecek özgül ağırlığı yüksek kişilerin temsil ettiği sivil toplumculara özlem duyuluyor.

HAKSIZ REKABET İNSANA SAYGIYI BOZAR

Bu arada, seçimlerin güvenlikli ve haksız rekabeti önleyici şekilde gerçekleşmesi seçim sonrasında huzurumuzun eksilmemesi açısından çok önemli.

Seçimler öncesinde gerek iktidarın gerekse muhalefet partilerin liderleri ve başkan adaylarının tavrına ve tarzına bakıldığında “haksız bir rekabet”in işlediğine tanık oluyoruz.

İktidar partisi, güç gösterisi ve yapılan konuşmalarda psikolojik üstünlüğü sağlamak için partili Cumhurbaşkanlığı sistemini de kullanarak muhalefet partili adayları sindirme, oyların kendilerine verilmesini sağlamak adına vatandaşlara gözdağı verme, oy yoksa yatırım da yok diyebilme cesaretini kendisinde fazlasıyla bulabiliyor.

Vatandaşın kafası bu anlamda karışabiliyor. Özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’de acayip taktikler uygulanıyor.

Hadi seçimlere kadar “Burası Türkiye, oy almak adına her şey mübah” diyerek dayanalım olan bitene, ancak 1 Nisan sabahı özellikle iktidar partisi tarafsız hizmete hazır olabilmeli.

Tarafsız hizmet anlayışı özellikle yerel hizmette çok önemli bir çıpa olacaktır. Vatandaşlar yine ayrımcı, kutuplaştırıcı yaklaşımlara muhatap olursa mutsuzluk ve hoşnutsuzluk duyguları onları çok incitecektir.

10 YILLIK GÖNÜLLÜ HİZMETİN ETKİSİ

Bakın seçimlerin gönüllü ve objektif gözlere, gözetimlere ihtiyacı var. Türkiye’de katılımcı demokrasi bilincinin yerleşmesi için tarafsız ve kapsayıcı bir şekilde faaliyet gösteren, kurulduğu 2014 yılından bu yana yerel ve genel seçimlerle birlikte toplamda 11 seçimde görev alan ve bu yıl 10. yaşını kutlayan Oy ve Ötesi Derneği, dur durak demeden çalışıyor.

31 Mart Yerel Seçimleri'ne dair plan ve hazırlıklarını geçenlerde bir toplantı ile paylaşan Oy ve Ötesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Bilgiç ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orkun Erbil, seçimler kapsamında gerçekleştirilecek eğitim ve gönüllü müşahit organizasyonu faaliyetleri hakkında bilgiler paylaştı. 
Seçimlere dair çalışmalarına hız verdiklerini aktaran Oy ve Ötesi Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Bilgiç, 31 Mart Yerel Seçimleri'nde yürütecekleri faaliyetlere ilişkin şunları söyledi: “Oy ve Ötesi olarak 11 seçimdir sandıklarda görev alıyoruz ve bu konuda oldukça tecrübe edindiğimizi söyleyebiliriz. Bu sene diğer seçimlerden farklı olarak, edindiğimiz tecrübeler doğrultusunda gücümüzü ve koordineli çalışma becerimizi en iyi örgütlenebildiğimiz illerde kullanma kararı aldık.  Bu doğrultuda 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri'nde 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı İkinci Tur Seçimleri'nde sandık başına gönüllü sayımızın en fazla olduğu iller başta olmak üzere toplam 49 ilde sandık müşahitliği organizasyonu yapacağız. Bu 49 il, 28 Mayıs'taki gönüllü sayımızın yüzde 95'inin yer aldığı iller olarak değerlendirilebilir. 50 bin gönüllü ile 182 bin sandıktan veri elde etmeyi hedefliyoruz. 53 milyon 525 bin oyuna sahip çıkacağız. Bu kapsamda müşahit olarak yer alacağımız tüm illerde yoğun bir katılım ve destek bekliyoruz.” 

Oy ve Ötesi Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Orkun Erbil ise, “Kayıtlarımızı 24 Şubat itibariyle açtık. Müşahit eğitimlerimiz ise Mart başı itibariyle başlayacak. Seçime çok az bir zaman kaldığı için yoğun bir eğitim sürecimiz olacak. Bu nedenle bu sene eğitimlerimizi online ağırlıklı düzenleyeceğiz. Eğitimlerimiz Oy ve Ötesi gönüllüsü olan ya da olmayan herkese açık. Sosyal medya hesaplarımızdan eğitim tarihleri ile ilgili düzenli bilgilendirmelerimiz takip edilebilir. Bu süreçte demokrasiden taraf olan herkese katılıp gönüllü olmalarını, Türkiye'deki tüm seçim sandıklarından veri toplamada bize destek olmalarını öneriyoruz” diye konuştu. 

TUTANAKLAR ÇOK ÖNEMLİ
Oy ve Ötesi Derneği, her seçimde olduğu gibi bu seçimde de seçim yasaklarının sona ermesi ve sandık verilerinin paylaşılmaya başlandığı ilk andan itibaren sandık verilerinin analizini yapmaya başlayacak. Elde edilen sonuçlar resmi veriler ile karşılaştırılacak ve siyasi partiler ile paylaşılacak. Oy ve Ötesi gönüllüsü hukuk uzmanları, hem seçim sırasında gönüllü sandık müşahitlerine ve bina görevlilerine sahada eşlik edecekler, hem de vatandaşların hukuki süreçlere dair bilgi alabilmesi adına, derneğin kurduğu çağrı merkezi üzerinden hukuki destek sunacaklar.
Oy ve Ötesi Derneği Yönetim Kurulu üyelerinin sunumlarının ardından söz alan Siyasal İletişim Danışmanı Gülfem Saydan Sanver ise seçimlerin ve seçimlere katılımın önemine dair şunları söyledi: “Seçmenler gelecek için oy verirler. Kendi hayatları için oy verirler. Dolayısı ile geçmişin sorunları üzerinden değil, geleceğin umudu üzerinden yapılacak kampanyalar bu dönem yine büyük ivme kazanacak. Seçmenlere onların hayatlarını önemsediğini, yaşam şekillerine saygı duyduğunu, kentinin içerisinde bulunduğu sorunlara sadece hakim olduğunu değil, bu sorunları çözebilecek kudrette olduğuna ilişkin bir umut yaratan ve iletişimin bu denli çeşitlendiği ve kişiselleştiği bir çağda kendini farklılaştırabilen parti ve adaylar bu seçimlerde de bayrağı göğüsleyecek.”

ECZACIBAŞI GELECEĞİN MANİFESTOSUNU YAYINLADI

Yerel seçimlerin bazı kırılım noktalarını ortaya çıkaracağı kesin.

Paradigmalar her gün değişiyor. Teknoloji hayatımızın ortasında. İpuçları ve geleceğin nasıl şekilleneceğine dair işaretleri gözlemleyen STK’lar bazı gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya başladı.

Mesela, TBV’den ilginç bir saptamayı gelin paylaşalım…

“Daha iyi bir yaşam için teknoloji” amacıyla çalışan ve başkanlığını Faruk Eczacıbaşı'nın yaptığı Türkiye Bilişim Vakfı, geleceğin paradigmasının oluşturulmasına rehberlik etmek amacıyla bir manifesto yayınladı. Manifestoda yeni paradigmanın hikayesinin sürdürülebilirlik olduğunun altı çizildi.
 
Dünyanın, özellikle teknolojik değişimlerin getirdiği “disruption (kırılım)” dalgasıyla sarsıldığı vurgulanan manifestoda, internetin hayatımıza girmesiyle, dünyayı birbirine bağlayan ağlar aracılığıyla şekillenen yatay gelişmeler ile bilgi teknolojileri ve özellikle yapay zekânın öncü konumda olduğu dikey gelişmelerin girift ilişkisinin, bugünün rekabet dünyasını karmaşık ve mevcut sistemle denetlenemez konuma getirdiği, özellikle kamu otoriteleri tarafından uygulanan ve dönüşümlere yetişemeyen denetim mekanizmalarını artan bir hızla yıprattığı ifade edildi.
Bu gelişmelerin sonucunda ise endüstri dönemi paradigmasının dışında yeni vizyonların (hikayelerin) önceliklendirilmesi gerektiği ve yeni paradigmanın temel taşının sürdürülebilirlik olduğu belirtildi.

Bu arada, “Toplumları dönüştürmek için bilinçlenmenin rolü kritiktir. Bireylerin ve toplumların yeni paradigmaya uyum sağlamaları için eğitim ve farkındalık artırılmalıdır” denilerek şu noktalara dikkat çekildi;

-     Genç (fluid mind) ve deneyimli (crystallized mind) zihinlerin birlikte yeni fikirler yaratmasına ve uygulamasına olanak tanınmalıdır.

-     Çalışmaların bilimsel ve veriye dayalı yapılması özellikle önemlidir. Verilerin tanımı gereği geçmiş kaynaklı olması kabulüyle hareket edilmeli ve veri kirliliğinden kaçınılmalıdır.

-     Küresel katılımcılık gözetilerek ve gezegenin bütünlüğü ele alınarak sürdürülebilirlik temelinde küresel bir kurumsallaşma modeli üzerinde çalışılmalıdır.

-     Özellikle ekonomi ve yönetişim sistemlerinde geçmiş temel performans göstergeleri (GNP, GDP vb.) yerine sürdürülebilirlik esaslı yeni endeksler oluşturulmalı ve kullanılmalıdır.

-     Daha sürdürülebilir, küresel, yeni, dinamik ekonomi, hukuk ve yönetişim modelleri ve kurumları geliştirilmeli ve denetim mekanizmaları oluşturulmalıdır.

-     Bu manifesto, geleceğin paradigmasının oluşturulmasında rehberlik etmek amacıyla hazırlanmıştır. Sürdürülebilirlik, işbirliği ve yenilikçilik temelinde, akıl karışıklığını aşarak yeni bir geleceğe birlikte adım atmak için çağrıda bulunmaktadır.”