TERS MANTIK – DÜZ MANTIK
Türkçeyi doğru kullanıyoruz mu, yoksa işimize geldiği gibi eğip büküyoruz mu?
Özellikle siyasetçiler, doğru ifadede büyük hatalar yapıyor. Ters mantık devreye giriyor çoğunlukla…
Mesela iktidar temsilcileri, sorumluluk alanlarına giren konularda dahi konuşurken, topu veya suçu muhalefete atmakta ustalık gösteriyorlar.
Oysa mantık ve ters mantık günlük konuşmalarda ve belirli teknik bağlamlarda kullanılan terimlerdir. İki bağımsız biçimsel sistemden ziyade, farklı akıl yürütme veya uygulama yönelimlerini ifade ederler.
Mesela; Enflasyon ve hayat pahalılığı konusundaki konuşmalarda, iktidar 3 - 4 yıldır, “gelecek yıl enflasyon düşecek..” cümlesini her daim kullanırken, muhalefet “Düşmüyor, düşmeyecek. Gereken reformlar yapılmıyor” diye itiraz ediyor.
Tartışmanın ana mantığı, gıda enflasyonuna gelip kilitleniyor. Çünkü, en yüksek enflasyon oranı gıdada yaşanıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in göreve gelmesinin ardından geçen 23 ayda ancak yüzde 37,86 seviyesine gerileyebilen yıllık enflasyon, Arjantin’le yarıştan vazgeçmiyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) üyeleri içinde Türkiye, gıda enflasyonunda da birinciliğini koruyor.
Şimşek göreve geldiğinde yüzde 52,52 (TÜİK rakamı) olan gıda enflasyonunun yüksek seyrine devam etmesi ise pembe mantık tablosunun inandırıcı olmadığını gösteriyor.
TÜİK’in güvenilir olmayan resmi oranları ile dahi dünyada gıda fiyatlarının en çok yükseldiği ülkelerden olma özelliğini kaybetmeyen Türkiye, en yakın ‘rakiplerine’ de fark attı. OECD ülkelerinin güncel gıda enflasyonu verileri de, ülkedeki krizi gözler önüne seriyor. Türkiye’yi 2’nci sıradan takip eden Japonya’da güncel gıda enflasyonu yüzde 8,8, Norveç’te 7,5, Kosta Rika’da 6,8 olarak hesaplandı. Türkiye’nin aylık gıda enflasyonu, en yakın ülkenin yıllık oranlarını geçti. Daha önce gıda enflasyonu ile mücadele eden Meksika’da yıllık oran yüzde 3,2 olurken Finlandiya’da bu oran yüzde 1,6’da kaldı.
GİZLİ DOLARİZASYON YAŞANIYOR..
Başta gıda enflasyonu olmak üzere perakende sektöründe adeta fiyat etiketlerinde “dolara endeksli” bir yönelim gerçekleşiyor.
Bugün 1 dolar 42 lira 36 kuruştu. Biliyorsunuz dolar gerçek fiyatında değil. Bastırılmış dolarla idare ediliyor. Bıraksalar alıp başını gider tabii ki.
Neyse, bugün manava gittim, bir demet ıspanak 45 lira, bir kilo elma 99 lira, bir kilo domates 45 – 65 lira arası, 1 demet maydanoz 20 lira, bir kilo havuç 44 liraydı.
Ete, peynire ve süte girmiyorum bile.
Tamam, dünya fiyatları ile sebze ve meyve yiyelim de bizlerin maaşları, dolara endeksli değil ki..
Türk lirasıyla kazanıp dolara göre alışverişi nasıl yapalım değil mi?
Türkiye’de gıda maliyeti Ekim 2025’te önceki yılın aynı ayına göre yüzde 34.87 artmış. Yani, elimizdeki 100 liranın 35 liraya yakın tutarını sadece gıdaya veriyoruz..
Sadece gıdaya para vermiyoruz, kendi evimizde otursak bile ısınmaya, giyime, kültürel ve sosyal ihtiyaçlarımıza da pay ayırmak gerekiyor. Çoluk çocuğumuzun okul ve eğitim harcamalarına da odaklanıyoruz aynı zamanda.
Bu alanlarda da lira kazanıp dolara göre masraflar yapıyoruz.
Asgari ücret 22 bin lira civarında. Acaba en az 30 bin liraya çıkabilecek mi?
30 bine çıksa bile yetmez, yetemeyecek..
MUHALEFET NE YAPMALI?
Gerçi ana muhalefet partisi CHP, başta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu başta uzun süredir hapse atılan belediye başkanları ve diğer temsilcilerini özgürlüğe kavuşturmakla uğraşıyor ancak hayat devam ediyor.
Enflasyonla ve hayat pahalılığıyla mücadele için en çok mitinglerde sesini çıkarsa da “asgari ücret” in yükseltilmesi için daha çok çabalaması gerekiyor.
Hükümete daha çok baskı yapmalı. Asgari ücret için daha görünümlü kampanyalar düzenlemeli.
Bu anlamda da asgari ücretle çalışanlar için Türk lş ve diğer sendikalarla paslaşmalı…




















