Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

TÜRK KAHVESİ HAKKINDA HER ŞEY

TÜRK KAHVESİ  HAKKINDA HER ŞEY: ÜNİVERSİTELERDE KÜRSÜ, İSTANBUL’DA MÜZE

Gündem her gün her an yoğunken, Türk kahvesinin geleceğinin tartışıldığı bir çalıştaya konuk olmak beni heyecanlandırdı.

Kahve bahane, sohbet şahaneydi. Büyüklerimiz, “Bir kahvenin 40 yıl hatırı vardır” demezler mi?

Üstelik de 5 Aralık Dünya Kahve Günü idi o gün.

Kalkıp çalıştayın yapıldığı Nişantaşı Üniversitesi’ne gittim..

Üniversite’nin çok uzun masalı Senato salonu kahve tartışmasına açılmıştı.

Hatta, “Kültürel Mirasımız Türk Kahvesi ve Geleneğinin Güncel Durumu” temalı çok konuklu toplantıda birkaç söz de söyledim.

Türk kahvesi, gezdiğim gördüğüm ülkelerde daima sevilen ve ilgi çeken bir üründü. Bu nedenle Kanada, ABD ve Avrupa ülkelerine giderken valizime fincanlar ve kahve paketleri koyardım. Kurukahveci Mehmet Efendi markasının klasik paketlerini tercih ederdim çoğunlukla…

Arkadaşlar, dostlar her zaman bu armağanlarıma bayılırdı.

Çalıştay günü, UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’nin 20’inci yılı, Türk kahvesi ve geleneğinin temsili listeye kaydının da 10. Yıldönümüydü.

A’dan Z’ye kahvenin durumu gözler önüne serildi. Bilmediğim çok şeyler de öğrendim.

ABD’de yaşayan minyatür sanatçısı Hasan Kale’nin kahve telveleriyle yaptığı Atatürk ve Kahve temalı tabloları birer birer gözümüzün önünden geçti. Doğrusu Kale, telve ile ulu önderimizin yaşamından kesitleri çok güzel buluşturmuştu.

TÜRK KAHVESİ DİPLOMASİ ARACI

İlk konuşmayı üniversitenin Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Göknur Akçadağ yaptı. Türk kahvesinin içecekten öte kültürel mirasımızın bir simgesi, gastro diplomasinin aracı ve kahvelerin de anası olduğunu söyledi.  Konuyu açarak çalıştayın amaçlarını anlattı. Daha sonra bir arada Türk kahvesiyle ilgili çalışmalar yapan TCL Vakfı üyelerinin yurt dışı gezilerdeki lobi faaliyetlerini ekrana getirdi.

Katılımcılar, kahveyle ilgili her alanda çalışan insanlardı. UNESCO Türkiye Grubu tam tekmil gelmişti.

Öncelikle UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. M. Öcal Oğuz, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, SOKÜM İK Başkan Vekili Prof. Dr. Metin Ekici, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu SOKÜM İK Üyesi Prof. Dr. R. Gülin Öğüt Eker, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Genel Sekreterliği Uzman Raportörü Dr. Azize Ökten, Kültür ve Turizm Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Genel Müdür Yardımcısı Levent Aydın ordaydı.

Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri, yemek uzmanları, kahve makinesi üreticileri, gastronomlar, Kahve Dergisi yöneticileri, kahve eğitimcileri, kültür – sanat yazarları, tanıtımcılar, kahve ile ilgili tanıtımcılarla birlikteydik.

UNESCO temsilcileri de Türk kahvesinin tarihçesini ve nasıl bugünlere gelindiğini aydınlatıcı bilgilerle dile getirdiler. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras listesinde 10 yıllık geçmişi olan kahvemiz için gerçekten çok çaba harcanmış bunu gördük.

Ve Türk kahvesinin kimliğimizi yansıttığını artık anlamış olduk.

Katılımcılar rahat bir atmosferde dileklerini, önerilerini sıraladılar, eleştirilerini yaptılar.

Mesela, küçük ev aletleri markası Arzum’un patronu Murat Kolbaşı,  üretilen kahve makinelerinin 550 yıldır içilen Türk kahvesi için inovasyon yarattığından söz etti. Dünyada küçük ev aletleri üretiminde 10 bin 200 marka olduğunu, bunun da 750 milyon insanda karşılığı olduğuna dikkat çekti.

Gerçekten Arçelik’in 2000’lerin başında öncülüğünü yaptığı Arzum markasının da da izlediği kahve makineleri, Kolbaşı’nın dediği gibi çok önemli bir gelişme oldu.

Türk yemekleri uzmanı ve yazarı Sahrap Soysal, kahve çeşitlendirmesi anlamında dibek kahvesinden de söz etti ve Türk kahvesinin tanıtımında yer alabileceğine değindi.

Koleksiyoner ve Sürdürebilirlik Akademisi YK Başkanı Murat Sungur Bursa, yurt dışındaki etkinliklerden söz etti ve en son yapılan Stockholm’deki girişimlerini anlattı.

Türk kahvesinin diplomatik toplantılarda dostluk ve barış için sıcak bir ortam sağladığına dikkat çeken Bursa, tanık olduğu anılarını da anlattı. TCL Vakfı’ndan yine eşi gibi koleksiyoner olan Nihal Bursa da ilginç gözlemler dile getirdi.

Türk kahvesi ile ilgili kitap yazan Beşir Ayvazoğlu, uzun yıllar geçse de yazdığı kitabın 40’ıncı baskı yapmasının kahvemize gösterilen ilginin çok canlı olduğunu ifade etti.

KAHVENİN ARKASINDA GÜÇLÜ BİR LOBİ VAR

Çalıştay’da gördüm ki, Türk kahvesinin arkasında çok güçlü bir lobi var. Hatta kahvenin çok da fanatikleri mevcut.

Olsun, olmalı tabii ki. Osmanlı döneminden 1500’lü yıllarda keşfedilen kahvenin ilk durağı başkent İstanbul. Kahvenin bugün de değişmeyen lezzet çizgisine ulaşması biraz zaman aldı.

Topkapı Sarayı’nda padişahların deneyinden geçip kahvehanelere ulaşmasıyla da çok yaygınlaştı…

Kahve dostluğun simgesi. Kahve denilince fincan o küçük şirinliği, desenleriyle içimizi ısıtır. Bir illüzyon oluşur karşılıklı kahve içerken.

Eskilerde kahve cezve ile pişirilirdi hem de köz haline gelmiş odun veya kömürün üzerinde. Yavaş yavaş pişerken, kahve kokusu insanları birbirine bağlardı.

Son 20 yılda teknoloji gelişti, cezveler yerini elektriklisine bırakırken, makinelerde de özellikle kalabalık davetlerde köpüklü ve leziz kahveler yapılabiliyor.

Kahve lobisi güçlü demiştim, gerçekten öyle.

Çalıştayda bunu fazlasıyla gözlemledim.

Konuşmacılar, Türk kahvesini yere göğe sığdıramadılar. Zaten birçok grup ve firma kahvemizin dünyada daha çok tanınması ve farkındalığını artırmak için canla başla çalışıyorlar.

KAHVE MÜZELERİ AÇILSIN

ÜNİVERSİTEDE KÜRSÜ KURULSUN

Çalıştay’da gündeme gelen ve hararetle tartışılan konular arasında kahve müzeleri kurulması ve gastronomi bölümleri olan üniversitelerde KÜRSÜ açılması da vardı.

Gözlemlediğim kadarıyla bu görüşler, olumlu bulundu.

Neden olmasın…

İlk müze de İstanbul’da kurulsun sonra da Ankara, İzmir derken Anadolu’ya yayılsın.

Müze derken, şu anda bazı kentlerde FİNCAN müzeleri mevcut..

Mesela İzmir Karşıyaka’da böyle bir müze var, içinde de kahve pişirme atölyesi bulunuyor.

Kahve kürsüsünün açılması da çok önemli.

Mesela, ilk adımı Nişantaşı Üniversitesi yapabilir. Onu, gastronomi bölümü olan diğer üniversiteler izleyebilir.

KAHVE PAZARINDA MİLYAR DOLARLAR DÖNÜYOR

Kahve ve lezzeti bizden sorulur da üretildiği kakao ağacı ne yazık ki tropikal ve sıcak ülkelerde yetişiyor. Kahve çekirdek olarak satılıyor.  

Bu ülkeler, milyarlarca dolarlık kazanca imza atıyorlar.

Küresel ısınmadan olumsuz etkilen sektörde, önde gelen üreticiler aynı zamanda sürdürülebilir bir ekosistem yaratmak için çaba harcıyor.

Dünyanın ortak içecek kültürleri arasında ilk sırada yer alan kahve, global ölçekte 460 milyar doları bulan pazar olarak karşımıza çıkıyor. Ulusal Kahve Derneği’nin (NCA) verilerine göre 125 milyon kişi, yaklaşık 11 milyon hektarlık alanda kahve üretimi yapıyor. Ve yaklaşık 60 kilogramlık 166 milyon torba kahve üretiliyor.

BREZİLYA LİDERLİK YAPIYOR
İklim değişikliği nedeniyle kaliteli kahve üretiminin yüzde 60’ının yok olma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirtilirken, Arabica türü kahvenin üretiminin 2050 yılına kadar yarı yarıya azalacağı öngörülüyor. Bu konuya çözüm üretmek için alternatif üretim modelleri üzerinde çalışılıyor. Bu çalışmaların da etkisiyle kahve üretiminde son 10 yıldır düşüş yaşanmadığı gibi, ortalama yüzde 1.5’lik artış da elde edildi.

Brezilya, kahve üretiminde birinci ülke ve gerçek bir güç merkezi olarak ön plana çıkıyor. Dünyanın en büyük kahve üreticisi olan ülke, tek başına dünya kahve arzının yaklaşık yüzde 40’ını üretiyor. Brezilya’yı sırasıyla Vietnam, Kolombiya, Endonezya ve Meksika takip ediyor.

Afrika ülkeleri, dünyadaki kahve üretiminin yüzde 12’sini gerçekleştiriyor. Kıtada, yüzde 39 ile Etiyopya ve yüzde 23 ile Uganda kahve çekirdeği üretiminde toplam yüzde 62’lik payla ilk iki sırada bulunuyor. Yüzde 13’lük paya sahip Fildişi Sahili ise üçüncü sırada yer alıyor.

YILDA 400 MİLYARLIK KAHVE TÜKETİLİYOR

Kahve dünyanın petrolden sonraki en büyük ticaret kalemi. Dünyada yılda 400 milyar, günde ortalama 2 milyar fincan kahve tüketiliyor.

Türkiye’de ise yılda yaklaşık 70 bin ton kahve içiliyor.

Ortalama bir yetişkin her gün 3 bardak kahve tüketiyor. Uzmanlar, yetişkinlerin günde 3-4 fincan kahve tüketmesinin sağlık açısından gerekli olduğuna işaret ediyor. Yani bir yetişkinin günde 400 miligram kafein almasının sağlıklı beslenme açısından da önemli olduğu ifade ediliyor.

10 AYDA 6 MİLYAR LİRALIK TÜKETİM

Kahvenin Türkiye’deki yolculuğu oldukça hareketli. İlk 10 aylık rakamlara göre 280 milyon dolar ödenmiş kahveye.

Bu rakam 6 milyar 300 milyon liraya denk geliyor.

Ne var ki, yüksek enflasyonla birlikte kahvenin fiyatı da çok yükseldi.

Bir fincan kahve eğer evde değil dışarıda içerseniz 40 liradan 60 liraya kadar değişiyor, hatta lüks restoran ve kafelerde 90 -150 liraya da ulaşabiliyor..