Prof.Dr.Mustafa KAYMAKÇI

Prof.Dr.Mustafa KAYMAKÇI

Mail: mustafa.kaymakci68@gmail.com

DOĞUCU NEOLİBERALLER ile BATICI NEOLİBERALLER ARASINDA

Seçimler tamamlandı. Resmi sonuçlara  göre Türk seçmeni Doğucu Neoliberallerile Batıcı Neoliberaller arasında tercihini birincilerden yana kullandı.

Türkiye’de neoliberalizmin egemen  bir ekonomi-politik olarak halkın önüne konması   1980 Askeri Darbesi’yle başlatılmış ve  düşük ücretli bir ekonomiye dönüştürülerek ,dünya kapitalist sistemle bütünleşmeye dönük bir strateji izlenmişti.

Bu kapsamda Özal, Türkiye ekonomisini liberalleştirmeyihedefleyen  ve‘24 Ocak Kararları’ olarak bilinen geniş çaplı programın hazırlanmasında önemli rol oynadı.

Özal Hükümetlerinden sonra gelenler de liberalleştirmenin en önemli çıktılarından biri olan özelleştirmede önemli adımlara attılar. İşin ilginç tarafı, Türkiye’de merkez sağ partiler ile birlikte TBMM’nde temsil edilen iki merkez sol parti olan CHP ve DSP yönetimleri de özelleştirmeden yana görüş ve uygulamaları benimsemiş oldular.

Örnekleyelim:

  • 50. DYP-CHP Hükümeti’nin Başbakanı Tansu Çiller; 1994 yılında özelleştirmeyi savunurken Kemalist Cumhuriyete cepheden saldırıyor ‘Kendi bölgesinde son sosyalist devleti yıkacağız’, (KİGEM, 1997),
  • 10. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel; ‘Devlet elindeki 100 milyar dolarlık tesisi özelleştirmediği sürece, bütçesini denkleştiremez. Devlete dayanarak ekonomiye artık hayır’ (Sabah Gazetesi, 1999),
  • Demirel’in bu açıklamayı yaptığı günlerde Başbakan Bülent Ecevit, Dünya Ekonomik Forumu’na katılmak üzere Davos’a giderken yanında, yabancı sermayeye satmak üzere 53 KİT’in tanıtım dosyası götürüyor (Sabah Gazetesi, 2000),
  • 58, 59 ve 60. Hükümetlerde Maliye Bakanlığı yapmış Kemal Unakıtan; ‘KİT’ler satılmasın diyenler var. Babalar gibi satarım. Parayı veren düdüğü çalar… Sümerbank’ı tarihten sildik’ (Balbay, 2005),
  • R. Tayyip Erdoğan özelleştirme uygulamalarının hız kazandığı 2005 yılında, ‘Ekonomi mükemmel gidiyor… Özelleştirme yapmazsak halka ihanet etmiş oluruz… Erdemir’i yabancılara söz verdim, yerli firma olmaz’ (Yeniçağ Gazetesi, 2005) şeklinde açıklamalarda bulunuyorlardı.

Günümüze gelelim.

Önce Batıcı neoliberallere değinelim. Seçim programlarında olduğu üzere söylemlerinde neoliberal politikalarını seçeneği olan daha kamucu politikaları önerenler oldu mu?

Sözgelişi;İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi'ne  bilge ve yol gösterici olarak davet edilenler kimleridi?

Prof. Dr. Andrew McAfee, SirBobGeldof, Prof. Dr. Francis Fukuyama, mimar HiroyukiUnemori, Prof. Dr. IanGoldin, Joschka Fischer, Prof. Dr. MichioKaku ve Prof. Dr. VandanaShiva gibi kişilerin hemen tümü özünde neoliberal politikaların  temsilcileri değiller mi idi?

Bunlar, Batıya güvence vermek için çağrılmadı mı?“Biz daha iyi yönetiriz “söyleminden başka bir seçenek ileri sürdüler mi?Emekçi hakları, sadece popülist “Biz daha fazla para veririz” vaadine indirilmedi mi? Gelir dağılımını iyileştirmek için sınıfsal çözümlemeleri dile getirenler oldu mu?

Kamu oyuna önerdikleri  milletvekilleri adayları arasında, işçi ve yoksul köylü sınıfının temsilcileri,kamucu bürokrat ve öğretim elemanları var mıydı?

Hele,seçimi kazandıktan sonra Batı’dan getirecekleri sıcak para ile ekonomiyi düzlüğe çıkaracaklarını söylemediler mi?

Doğucu liberallere gelelim. Onlar öteden beri, özelleştirme temelinde daha acımasız neoliberal politikaları savunuyorlardı.Maliye Bakanları fakirlerden zenginlere kaynak aktardıklarını açık bir şekilde dile getirme mi?Neoliberal politikalarının etkisiyle ve sınırsız ekonomik büyüme anlayışıyla; ülkenin doğası, biyolojik çeşitliliği, insan ve hayvan sağlığı, tarihi ve iklimini  göz önüne almaktan uzak durmadılar mı?

Bütün bu uygulamalara karşın, yarattıkları sadaka ekonomisi politikaları ile yoksul kitleleri bağımlı bir duruma getirmede başarılı olmadılar mı?

Sonuçta büyük kitleler az da olsa dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olmamak için Doğucu liberalleri tercih etiler.

Gelinennoktada  dayeni iktidar, sıcak para akışı için Londra lobisine yöneleceğini işaret etti. Peki,Batıcı liberaller de değindiğimiz üzere aynı tercihi yapacaklarını söylemediler mi?

Kısaca Doğucu Neoliberaller ile Batıcı Neoliberallerintümü, neoliberal politikalardan başka seçeneği görmüyor. Çözümler dış ülkelerden gelecek sıcak paraya bağlanmış.Her iki kesim, küreselleşme yanlısı ve Batı ile iyi ilişkiler kurmak üzerine bir söylem üzerinde hemfikir.

Sözlerimi ,Mehmet Şimşek'in bakan oluşuyla ekonominin yükünü kimlerin  çekeceğini anlatan  “Üçüncü Mevkidekiler” adlı fıkra ile bağlamak isterim.

Fıkra şöyle:İstanbul’dan Erzurum’a giden bir tren arıza yapar. Makinist ve ilgililer treni tamir etmeye çalışsalar da başaramazlar. Baş kondüktörden durumun yolculara aktarılması istenir.

Baş kondüktör önce birinci mevki vagonuna gider;“Çok kıymetli yolcularımız! Trenimiz arızalanmıştır. Ancak arızamız giderilememiştir. Devlet Demir Yolları adına sizlerden özür diliyorum. Hazırlıklarınızı yapın, bir saate kadar otobüsler gelecek ve sizleri Erzurum’a götürecek.” şeklinde açıklama yapar.

Daha sonra ikinci mevkiinin olduğu vagonlara ulaşır ve şöyle der;“Beyler ve bayanlar! Trenimiz arızalandı. Şu karşı tarafta Aşkale-Erzurum minibüsleri geçiyor. Şimdi başınızın çaresine bakın ve treni tez elden boşaltın…”

Baş kondüktör son olarak yoksul insanların olduğu “Üçüncü Mevki” vagonunun kapısına gelir. Yolcular trenden inmeye çalışırken baş kondüktör engel olur ve “Hele durun dadaşlar... Nereye böyle? Bu telaş niye?”der.

İçlerinden biri; “Ağabey! Belli ki tren arızalandı. Tamir edemediniz. Biz de  yavaş yavaş yürümeye başlayalım. Erzurum’a daha çok yol var.”diye cevap verir.

Baş kondüktör vagonun kapısını sert bir şekilde kapatır ve “Üçüncü Mevkidekiler”eşöyle seslenir;“Ula oğlum… Siz gideceksiniz ya... Bu treni Erzurum’a kadar kim itecek?”