Prof.Dr.Mustafa KAYMAKÇI

Prof.Dr.Mustafa KAYMAKÇI

Mail: mustafa.kaymakci68@gmail.com

KİMLER KAYBEDER, KİMLER KAZANIR?

 “İlkçağlarda mı, ortaçağlarda mı, yeniçağlarda mı bilinmeyen bir zamanda... Avuç içi gibi bilinen bu yeryüzünün bilinmeyen bir yerinde açları toklarından çok, düşünenleri konuşanlarından az bir ülke varmış. O ülkede yaşayanlar bolluk içinde darlık, varlık içinde yokluk çekerlermiş. Başları önlerine eğik, bakışları içlerine dönük, gönülleri dışarıya kapanık yaşar giderlermiş.”

Bu giriş cümlesi benim değil. Türkiye’nin yetiştirdiği en yurtsever yazarlarından biri olan Aziz Nesin’in “Memleketin birinde-Hoptirinam” öyküsüne ait.

Benim de bildiğim böyle bir Hoptirinam Ülkesi var. O ülkede  büyük çoğunluğu oluşturan emekçiler köylüler ve emekliler, bir başka deyişle  üreten sosyal sınıf ve tabakalar sistemden en az payı alıyormuş.

Hoptirinam ülkesinde çalışanlar ve emeklilerin durumları nasılmış?

Hoptirinam ülkesinde en zengin yüzde 20’lik kesim milli gelirin neredeyse yüzde 50’sini alıyormuş. Geriye kalan çalışanlar ve emeklilerinin oluşturduğu en yoksul yüzde 20’lik kesim ise gelirin yüzde 5’sinianca alıyormuş.İki kesim arasında 10 kat fark varmış

Kentlerdeki çalışanlar ve emekliler ay sonunu  getiremez, pazara çıkamaz olmuşlar.

Kentlerdeki çalışanlar ve emeklilerin çocukları devlet okullarında kalabalık sınıflarda eğitim-öğrenim yapıyormuş, varsıllar ise  çocuklarını yıllık gideri 500.000 TL’lik okullara gönderiyorlarmış.

Çalışanlar ve emekliler sağlık hizmetlerine ulaşamaz olmuşlar, sağlık hizmetleri için aylar, yıllar sonrası randevu alıyorlarmış. Köylülerin de durumu aynı imiş. Sağlık işi kimi yerlerde, şeyhlerin, şıhların  kurdukları örgütlere havale edilmiş.

Kent yoksulları ve   kırdan koparak kentlere sığınan köylüler, en yoksul semtleri oluşturmuş. İş güç olmayınca da kömür ve bulgur için oy satışları geçerli olmuş. Sadaka kültürü, sadaka ekonomisi ve sadaka seçimleri diye yeni terimler ortaya çıkmış.

Hoptirinam ülkesinde çiftçilerin, köylülerin durumları nasılmış?

Çiftçilerin büyük bir çoğunluğu, ürettiklerini değer fiyata pazarlayamadıkları için bankalardan ve kooperatiflerden aldıkları kredileri, faizleriyle birlikte ödeyemez durumdaymış.

Çay parası bulamayan köylüler ceplerine iki yumurta koyup kahveye çıkıyor ve takas yapıyorlarmış. Takas ekonomisi hortlamış durumdaymış.

Köylüler, hal tüccarlarının, fabrikaların ve giderek marketlerin kölesi olmuş. Sebze-meyve üreten üreticiler hal tüccarları için çalışıyorlarmış.

Süt alım fiyatlarını da büyük süt fabrikalarında para babaları belirliyor, yem fiyatları artarken fabrikalar süt alım fiyatlarında indirme yapıyorlarmış.

İflas eden köylüler çiftçiliği bırakıyor, şehirlere kaçıyorlarmış. Özellikle genç köylülerde bu durum daha yüksek oranda yaşanıyormuş.

Hoptirinam ülkesinde, Aga-Koop’lar!

Hoptirinam ülkesinde yaşayan saf, ancak namusunu kaybetmeyen bir müderris bu doğrultuda masal gibi  bir  konuya tanık olmuş.

Hoptirinam ülkesinin Ora diye nitelendirilen bir bölgesi varmış. Ora Bölgesi’nde ağalar, beyler neredeyse bölgenin bütün topraklarına egemenmiş. Bu durum giderek kimi safların eleştirisine uğrayınca, yeni bir düzen ortaya çıkmış. Saf müderris, ders vermek için gitmiş olduğu bir ora kentinde, ağalara kooperatifler kurdurulmuş ve ağaların da kooperatif başkanları olduğunu görmüş. Buna, saf müderris “Aga-Koop”adını vermiş.

Böylelikle dünyanın hiçbir bölgesinde gözlemlenmeyen bir kooperatifleşme modeli ortaya çıkmış.

Şimdi, Ora Bölgesi’nin yoksul köylüleri, Aga-Koop adı verilen kooperatifin kağıt üstünde eşit(!)ortakları olarak eskiden olduğu gibi boğaz tokluğuna yaşamaya devam ediyorlarmış.

Hoptirinam ülkesinde kimler kazanıyormuş?

Hoptirinam ülkesinde tekelci şirketler ve onların denetimindeki bankalar, onların havuzuna su döken bürokratlar, yoksul  köylüleri sömüren ağalar sürekli kazananlar oluyormuş.

Hoptirinam ülkesinde tekelci şirketlerin net satışlarıbir önceki yıla göre yüzde  150’ye yakın bir rekor kırmış. Çünkü şirketlerin ödediği vergiler hiç artmıyormuş.

Hoptirinam ülkesinin maliye nazırı, bu durumu yaratan ekonomi-politika konusunda bir açıklama yapmış ,önce “fakirden alıp zengine veriyoruz” ,sonrada “ben yanlış anlaşıldım” demiş. İşin daha ilginci,maliye nazırı böyle  demesine karşılık kimi ekonomist  geçinen  yazarlar da, ekonominin insan yapması olduğu gerçeğini gözden kaçırarak,ortaya çıkan bu durumu katlanılması gereken ”görünmez el-fiyat mekanizması”na bağlıyorlarmış.

Daha ile gidenlerde, enflasyon artışındaki başat  etmenin artan ücretler olduğunu söylüyorlarmış. Buna karşılık namuslu  ekonomistler ise   “enflasyon artışındaki başat  etmenin artan ücretler değil, şirketlerin maliyetlerin yükselmesini beklemeden gerçekleştirdikleri fiyat artışları olduğunu”belirtiyorlarmış.

Gelelim,”Fırkalar”ımıza. Hoptirinam ülkesinde neredeyse bütün “Fırkalar”,çok azı dışında emperyal sistemin dayattığı neoliberal çözümlere teslim olmuş durumda imiş. Kitlelerin karşısına “biz daha iyi yönetiriz” diye çıkıyorlarmış.