Prof.Dr.Mustafa KAYMAKÇI

Prof.Dr.Mustafa KAYMAKÇI

Mail: mustafa.kaymakci68@gmail.com

KÜRESEL DÜNYADA EKONOMİK TETİKLEYİCİLİK

Günümüzde, uluslararası sömürünün bir aracı da “Ekonomik Tetikleyicilik” olarak ortaya çıkar. Bu terim; özetle “üçüncü dünya ülkelerinin yöneticilerini, kararvericilerini, toplumların öne çıkan bilimcilerini ve de toplumlarını çeşitli araçlarla  iknayöntemi, rüşvet , hileli seçimler, sahte finansal raporlar hatta seks ve cinayet yöntemleri ile yönlendirilerek çok uluslu şirketlere yatırım alanları açmak, gelişmekte olan ülkelerin  kaynaklarını ucuza  getirmek ve ekonomi sektörlerini denetim altına almak”  şeklinde tanımlanabilir.

Bu amaçla Ekonomik Tetikçiler(ET) kullanılır. ET’ler maaşlarını büyük şirketlerden alırlar, ancak CIA, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) gibi örgütlerle işbirliği içinde çalışırlar. Görevleri, bir ülkenin  karar vericilerine hazırladıkları rapor ile kalkınmak için neye gereksinim duyduklarına inandırmanın yanında  kimi durumlarda bilimcileri ve de toplumları çeşitli araçlarla   yönlendirmeye çalışmaktır

Batı’nın karar vericileri, ET’lerinin raporlarına inandırılınca ihaleler açılır, krediler alınıp verilir ve ihaleyi Tetikçi’nin bağlantılı olduğu şirket ya da şirketler  kazandırılır.

ET’ler başarılı olamazlarsa devreye CIA ve benzerleri de girer, rüşvetler verilir, hükümetler devrilir, hatta suikastlar düzenlenir.

ET, Monsanto, General Electric, Nike, General Motors, Wal-Wart gibi çok uluslu şirketler uzmanlarıdır. Bankalar ve Batılı hükümetlerin egemen olduğu bu  şirketlere, ‘Küresel Şirket Diktası’’ anlamına gelecek ‘’ Corporatocracy’’ deniliyor. Anılan, düzen ile, üçüncü dünya ülkeleri sürekli borç sarmalına sokuluyor, sonuçta ekonomik ve sosyal bağımsızlıklarının tümünü kaybediyorlar.

En yeni örneklerinden birisi , üstelik Avrupa Birliği’nin bir üyesi olan Yunanistan’ın içine düştüğü krizdir. Üstelik şirketler yatırım yaptıkları ülkelerde, çevreyi de takip ediyor, bu ülkelerdeki işgücüne köle muamelesi de yapıyorlar.

ET’de üzerinde durulan konulardan birisi de, değinildiği üzere bilim adamları aracılığıyla  onların etkileyebileceği hedef  sosyal sınıf ve katmanların yönlendirilmesine yöneliktir. Böylelikle Onların ürettikleri mal ve hizmetler üzerinden sömürü ağını genişletirler. Bu amacı gerçekleştirmek için bilim adamlarının Yayınları, katıldıkları toplantılar izlenir.

Bununla ilgimi bir anımı paylaşmak isterim.

Merkezi İzmir’de Tütün Eksperlerinin ortak mesleki, kültürel, sosyal ve ekonomik hak ve  çıkarlarını korumak, aralarındaki yardımlaşmayı sağlamak ve  de tütün üreticilerini hakları konusunda çalışmalar yapmak üzere kurulmuş bir dernek vardır.

Bu derneğin bir paneline, arkadaşım Tayfun Özkaya’nın aracılığıyla “İzmir İl Çiftçi Örgütleri Platformu”’nun Sözcülüğünü yaptığım   sırada konuşmacı olarak çağrılmıştım.

Bir ziraat mühendisi olarak sunduğum bildiride; “yüzyılları bulan tütün tarımıyla öne çıkan ülkelerden biri olan Türkiye’de de tütün ekimi, sigara üretimi ve tüketiminin, çok kısa bir sürede küresel  şirketlerin etkisi altına girdiğine, tütün tarımında hızlı bir düşüş ve ithal tütün ile üretim  yapılarak sigara sanayisinin tamamen yabancı  şirketlerin denetiminde olduğuna, tütün ekimi ve sigara üretiminin dünyada “British “AmericanTobacco, Philip Morris International, ImperialBrands, Japan Tobacco ve AltriaGroup” gibi beş büyük  şirketin denetimine sokulduğuna” değindim.

Ve  de  bu şirketlerin  Şark (Türk) tipi tütün ile Virjinya ve Burley tütünü denen türlerin dünyada nerede, ne kadar üretileceğine ve hangi oranlarda harmanlanarak sigara üretiminde kullanılacağına ilişkin kararları verdiğini ve böylelikle ülkelerin tütün tarımı ve sigara sanayilerine de hükmettiklerini anlattım.

Toplantıda, yerli aracılar  ve de   anılan yabancı şirketlerin temsilcileri de vardı.  Bir aracı tüccar ,tütün üreticiler için “ Onlar bizim nikahsız karılarımızdır” diyecek kadar açık sözlüydü(!) .

Aradan bir süre geçmişti. Üniversitemdeki  odamda çalışırken gelen bir telefon, yabancı tütün şirketlerinden bir temsilcinin ziyaret etmek istediği bildirildi.

Bulgar Yurttaşı bir Türk olan eşiyle temsilci odama geldi. Çevirmenliğini  eşi yaptı. 

Temsilci; ”Türkiye yerli tütünleri satın alarak Türk tarımına ve üreticilerine hizmet ettiklerini, burada bir sömürü olmadığını,üstelik ürettikleri sigara ve benzerlerinin insan sağlığına en zarar veren ürünler olduğunu” anlattı.

Ve de en sonunda beni, İzmir İl Çiftçi Örgütleri Platformu’nun Sözcüsü olduğum için sigara şirketlerinin  çalışmalarını izlemek ve öğretmek amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’ne davet etti.

Davet nedeni açıktı. Sesimi   yabancı şirketler kısmak istemişlerdi. Bu şirketlerin başvurduğu klasik yöntemlerden biriydi.

Hiç düşünmedim olumsuz cevap vermiştim. Sanırım benim için yaptıkları soruşturmada,  ikna edemeyeceklerini  öğrenmişlerdi.