Sağlık ANALİZ

Sağlık ANALİZ

Mail: saglikanaliz@gmail.com

TOROS’ da yemeğimiz BOL KAPÇEDEN baba!

Herkes duysun, herkes görsün diye, uyarıcı yazılar yazıyoruz, ama uyan ve duyan ne yazık ki oldukça az (!)

Olsun..

Biz yazmaya ve uyarmaya devam edeceğiz.

Biz insanlığımızı ve görevimizi yapalım, onlar ne yaparlarsa yapsınlar.

Bakın alınmaca gücenmece yok. 

Biliyorsunuz herkes kendine yakışanı marifet sayar. 

Ben de sizlerin marifetleri konusunda duyduğumu, araştırdığımı, öğrendiğimi yazmayı bir marifet sayıyorum. 

Allah’ a şükür ki, İman ve vicdan sahibiyim. 

Yenen haram lokmanın hesabının ilahi huzurda verileceğine KALBEN inanıyorum. 

O nedenle gördüğüm, duyduğum yanlış işleri, yanlış iş yapanları kendimce uyarıyorum.

Bazılarının şahsıma geçmişte olduğu gibi çamur atmaya çalıştığı gibi, ŞÜKÜR ALLAH’A Kİ, menfaat işleriyle bir derdim yok. 

Annem bana helal ak süt emzirmiş.

Kendime sütü bozuk dedirtmem.

Yazdıklarım eğer yalansa, yanlışsa, yalansa, iftiraysa, Allah indinde mabal atıyorum sizlere, hemen bana bildirin..

Bildirin ki kimsenin günahını vebalini de almayalım.

Yasal hakkınız olan CEVAP VE DÜZELTME hakkınızı kullanmanız için sürekli her yazımızın altına not koyup uyarı yapıyoruz.

Kimin yazdıklarımızla ilgili bir açıklaması, düzeltmesi var ise göndersin, harfiyen yayınlamak bizim namus borcumuzdur. 

Göndereceğiniz metne hiçbir mülahaza yapmadan yayınlayacağımızı biliniz.

Neyse…

Meşhur sendikanın eski KESK üyesi olan başkanı Şemsettin Karadoğanın referansı sayesinde Tarsus’tan Mersine sonra tekrar Tarsus’a tekrar Mersine, hastane, hastane transfer edilen, bazen Mersin Devlet Hastanesinde yemek ihalelerine fikrine danışılan meşhur satın alma uzmanı (!) müdür yardımcısı, senin nasıl meşhur olduğunu zaman, zaman yazıyorum. 

Ama kimsenin bu işleri titizlikle takip ettiği filan yok. 

Ortalık bomboş. 

Ve kimin ne yaptığı kimsenin pek umurunda değil. 

Ben ne yapayım?

Bu aralar ne öğrensem, öğrendiklerim karşısında hayret etsem, arkasından bir bakıyorum ki, sen çıkıyorsun kardeşim…

Şimdi mevzu bahis olan mesele Mersin Toros Devlet Hastanesindeki yemek hizmetleri.. 

Toros Devlet hastanesinde yemek hizmetleri kime bağlı?

Yapılacak ihale, ihale süreci, ihalesi, sözleşmesi, devri, yasadışı devir sonrası yapılması gerek kanuni işlemler, gerektiğinde oyalamalar ve yemeğe ait bilumum her çeşit işlem kimin direktifleriyle yapılıyor?

Ayrıca kimin menfaatine hizmet için yapılıyor?

Açık sorayım da bari anlarlar…

O hastanenin görünmeyen “kraliçesi” kim?

Yıl 2008 son günleri hastanenin yemek ihalesi yapılacak..

İşlemlere bakınca, görüyoruz ki, bu yemek hizmetinin idari ve teknik şartnameleri birilerine özel yapılıyormuş gibi uygulamalar var. 

Bu idari ve teknik şartnamelerde ve yapılan işlerde kafama şüphe düşürenler, kafamı karıştıran sorular var?

Siz bir ihale yapacaksınız… 

İçerdeki firmayla olan sözleşmenizin süresi 31 Aralıkta bitiyor.. 

Ve siz duruyor, duruyorsunuz son güne yakın olan 29 Aralık tarihinde yemek ihalesi yapıyorsunuz.

Aman da aman 2 günde ihale yapılacak da komisyon karar verecek de yetkili onaylayacak da firmalara bildireceksiniz de sözleşme yapacaksınız da işe başlatacaksınız (!)

Ne 48 saatmiş ya?

Ömür gibi vallahi…

Bu hesap uygulanabilir mi?

Bunu hazırlayan satın alma sorumlusunun bunu DÜŞÜNEMEYECEĞİNİ, BİLEMEYECEĞİNİ sanmıyorum. 

Bunu düşünmek için laboratuar teknisyenliği okumaya hatta ilkokula gitmeye dahi gerek yoktur. 

Hadi aklına uydurdun, peki kanun bu işe ne diyor?

Kanunda kaç gün sürüyor, komisyon kararı ve onayı, sözleşme yapılması falan acaba?

Ya kanunu bilmiyorsunuz, ya kanun tanımaz tavır içindesiniz,  ya da amacınız çok daha farklı?

Ama eğer amacınız ihale sonuçlanana kadar pazarlık usulüyle ve doğrudan teminle istediğiniz firmayla işlerinizi tıkırında yürütmekse…

Kanunu ve yönetmelikleri tanımazsınız tabi..

Hele bir de gözünüzü karartmışsanız oldukça çok başarılısınız sayılır.

Bu arada 2009 yılı boyunca açık ihale yapmadığınızı da öğrenince, anlıyorum ki, niyetiniz belli. 

Fazla söze ne gerek var ki?

Yaptığınız yemek ihalesinde, ihale ilanında yenecek yemek sayıları dahi yazılmamış.

Bak, bak, bak, hinliğe bak, hinliğe… 

Eeeee, firmalar ilanı nasıl inceleyecek de kendi firmasının kapasitesi olsun, iş deneyimi olsun bu ihaleye yetiyor mu, yetmiyor mu bilecek!

Nasıl öğrenecek firmalar?

İstihareye mi yatacaklar? 

Bu nasıl bir hatadır, yapılabilecek bir hata mıdır?

Tabiî ki bu arada firmalarca bu işe itirazlar oluyor da bizim gördüğümüz bu hatalar için düzeltmeler yapılıyor ve sayılar ekleniyor (!) 

İhale şartnamesi yanlışlarla dolu..

Hemen bir firma bu hususta itiraz ediyor ve onun itirazı idare tarafından reddediliyor. 

İhale bu arada başka bir firma üzerinde kalıyor ve itirazı reddedilen firma ise KİK e gidiyor. 

Ve KİK bu hususta görüşme yapıyor. 

Artık bu aşamada idare işlem yapabilir mi?

Yapamaz. 

Ne yapıyor?

İdare alelacele bu itirazlı ihaleyi iptal ediyor.

Hani her şey düzgündü itirazı reddetmiştiniz?

KİK’ e başvuru olunca, önceden size itiraz olduğu halde ak dediğinize, KİK devreye girince neden sonra kara diyorsunuz?

İhale istediğiniz firmada kalmadığı için mi?

Yoksa çok ucuz olduğu için mi? 

Yok, efendim, iptal edildi de ne diye yazarlar ki, şu da bu da…

Ne satın alma yaaa? 

Aylarca açık ihale yapamıyor ama iptal olunca hemencecik pazarlıkla başka bir firmaya çok yüksek bir fiyata ihale ediliyor (!)

Bu sürüncemenin ve kargaşanın asıl sebebi nedir? 

İhale istediğiniz firmada kalmadığı için mi? 

Yoksa çok ucuz olduğu için mi? 

Yok, efendim iptal edildi de şu da bu da. 

Yoksa “kraliçenin” yasaklı olduğu dönemde bu kadar dalavere, iptal, pazarlık, şu buyla geçiştirerek “kraliçenin” yasaklı döneminin bitmesine göre mi ayarlama yaptınız?

Nasılsa, 2 yıl boyunca yapamadığınız açık ihale, o firmanın yasağı kalkınca hemencecik yapılıverdi (!)

Bu arada hastanenin yemeğini kim verdi?

A, B, C firmaları verdi. 

Doğrudan temin, pazarlık gibi usullerle A,B,C firmaları işi yaptılar. 

Peki içerdeki yasaklı firma A firmasına işi devretti mi? 

A, B ye devretti mi? 

B, C ye devretti mi? 

Yok. 

En son yasak kalkınca C tekrar o firmaya devretti mi? 

YOK. 

Çalışanlar değişmiş midir? 

YOK. 

Bu nasıl iştir?

Bu firma yasaklı olduğu sürece de bu hastanede bu işin gizli patronu mudur değil midir?

Peki, o zaman komisyon üyesi Eski KESK üyesi ve şimdiki MDH müdürü ve memur- sen başkanı Bay Şemsettin Karadoğan ve diğer üyeler, bu firmalar arasındaki devirlerinde sizler bulundunuz mu?

Bulundunuz ise, malzemeleri saydınız, işçilere baktınız mı bakmadınız mı? 

Yoksa böyle bir devir yapılmadı mı? 

Sadece kâğıt üzerinde mi yapıldı? 

Sizin yapılmamış işlemleri kâğıt üzerinde yapılmış gibi göstermeyi bildiğinizi, zaten en son Mersin Devlet Hastanesi yemek ihalesinde atılmayan imzayı sonradan gidip ihale evraklarına atmakla gösterdiniz.

Yoksa bu yukarıda bahsettiğimiz Toros devlet yemek işinde de komisyon çalışmasına katılmadığınızı, sonradan raporu gidip imzaladığınızı mı söyleyeceksiniz (!)

Peki, bu yapılan işlemlerin devletimize zararı nedir?

Ben derim ki bilinçli bir şekilde böyle ucuz oyunlarla bu iş iptal edildi..

Siz deyin ki iş bilmezlikten iptal edildi. 

Neden iptal edilirse edilsin, bu iptalin devlete çok büyük bir zararı var.

Açık ihale iptal edilmese, pazarlık usulüyle iş çok pahalıya yapılmasaydı, yaklaşık 1.500.000 Tl devletin kasasında kalacaktı (!)

Dosyalar orda..

Buyurun yetkili ve etkili makamlarda oturanlar ile bu işin uzmanı olan BAKANLIK MÜFETTİŞLERİ açın bakın bakalım, iptal edilen açık ihaledeki fiyatları ve iptal sonrası yapılan alımlardaki fiyatları. 

Bence zarar en az bu kadar diyorum.

Bu benim görüşüm.

İşin uzmanı olan YETKİLİ VE ETKİLİLER VE BAKANLIK MÜFETTİŞLERİ BİR BAKSINLAR, BEN YANILIYOR MUYUM?

ANLADIĞIM KADARI İLE burada yapılan işlemlerde kanunu şöyle böyle yandan yundan dolanarak, bir işler yürüttünüz.

Kraliçe sizi izliyor (!)

Talimat veriyor, bu arada vergiyi azaltarak arttırarak gereken kişilere gereken ayarları veriyor(!)

Anlaşılan herkes görevini yapıyor, kraliçeyi üzmüyorlar.

İşler onun istediği gibi güzelce sonuçlanıyor.

Gereğini yaparsan eğer işler her zaman kolaydır.

İstediğin şekilde kur, gerektiğinde boz, istersen restore et, işi kap yap,  işlet- baktın ki yakalanacaksın, o zaman da devret (!)

Ne rahatlık, ne keyfilik bu anam, babam, kardaşım böyle?

Gelelim şu devir işine!  

Kanuna aykırı yapılmış olan yemek ihale sözleşmesinin devrine…

Kanun maddesi apaçık ortada iken…

Ve anlaşılır iken…

İl Müdürlüğüne ve devletin buradaki hazine avukatlarına değil de, Bakanlık hukuk işlerine danışmaya muhtaç olmuş Başhekim…. 

Bu konuda Bakanlık avukatları size acaba nasıl bir görüş verdiler?

Siz soralı 5 ay oldu 5 ay.

Bu nasıl bir soru ve alınan cevap?

Cevap gelmedi mi?

Niye takip edilmedi, niçin devletin zararına sebep oldunuz?

Bakın dilekçe kanunu açıktır.

“Bir kuruma bir dilek dilekçesi ile başvurduğunuzda 30 gün işinde dileğin yerine getirilmesi (veya getirilemeyeceğinin belli olması) 30 günden uzun sürerse, idare, 30 gün içinde işlemin hangi aşamada olduğunu dilekçiye bildirir; işlem bittiğinde tekrar işlemin olumlu ya da olumsuz sonucu hakkında idarenin kararını bildirir”

Denmektedir. 

Sizin bilgi isteyen dilekçe yazınız Bakanlığa gitti, 30 gün geçti, belki postada kayboldu belki suya düştü ıslandı, belki işgüzar, işini bilen bir görevli (!) yok etti (!)

Hiç mi merak etmediniz?

Tekrar yazdınız mı? 

Size açıkça soruyorum. 

Cevap gelmeyen dilekçeniz hakkında ne gibi işlem yaptınız?

Bunu da mı birine danışmaya muhtaçsınız yoksa?

Göreviniz gereği dilekçe kanunun biliyor olmanız gerekir.

Gecikmeyle yapılan işler amacına ulaşamaz. 

Yoksa sizin burada amacınız bakanlıktan görüş alıp bir an önce gereğini yapmak değil mi?

Bu devir yasal değilse firmanın teminatı devletin kasasına gelir olarak girmesi gerekir…

Trilyonlar tutan bir ihalede bu para kaç liradır?

5 aydır hazineye girmediğine göre bu para, devlet zararı ne kadardır? 

Keyfi bir davranışla kamu zararına yol açmış oluyorsunuz ve bu zarar her geçen günde artıyor. 

Bu arada firmanın hizmeti yaptığı her geçen gün, iş deneyimini büyütüyorsunuz (!)

Bunlar çok ciddi işlerdir ve suçlamalardır. 

Türk ceza kanuna göre görevi ihmal suçundan, yeni ihalelere fesat karıştırmak kadar bir dizi suçtur. 

Görevinizi takip ettiğinizi belgeleyemezseniz ilerde çok yüklü zimmet ödemeleriyle karşılaşabilirisiniz. 

Dost acı söyler. 

Usulsüz devri zamanın başhekimine yaptıran şu anda orada satın almada sorumlu olan Başhekim Yardımcısı Pratisyen Dr. Atakan Kızılok ve Hastane müdür yardımcısı Mustafa Sarı ya bu işin aslını astarını soruyorsanız.

Yanılırsınız.

Çünkü onlar bu işte taraflar.

Kendi yaptırdıkları iş konusunda sizi yanıltabilirler.

Siz gelin, bu iş için BAKANLIKTAN GELECEK OLAN ve aylardır beklediğiniz ve bir türlü gelmeyen bakanlıktaki yazınızın sorunuzun cevabını hızlandırın. 

Yoksa bizimle sizlerin amacı aynı değil mi?

Biz devletin kazanmasını, zarar etmemesini istiyoruz…

Bu durumdan rahatsız değil misiniz? 

Yazınızı takip etmek, araştırma yapma yükümlülüğünüz var.

Bu yazışmaları savsaklayamazsınız.

Doğru işi, hem de dosdoğru yapana yönetici denir. 

Yönetici olmak kolay değildir. 

Bedeli vardır.

Eğer yapamıyorsanız, görevini yap(a)mayan biri, ülkeyi hırsızlardan daha fazla zarara uğratır. 

İş bilmeyen bir yöneticinin işleyeceği en hafif suç görevi ihmaldir. 

Cezası ise 6 ay hapis cezasından başlamaktadır. 

Aman dikkat edin, bilerek veya bilmeyerek hiç kimsenin hakkının vebalini almayın. 

İş bilmeyene, bilmeden hırsız olana yetki vererek aracılık etmeyin.  

Hz.Peygamberimizin “Beytül Mal’ dan yani devlet hazine malından yiyenlerin, aşıranların cenaze namazını kılmadığını unutmayın.

Çağdaş ülkelerde yöneticiler suçlu olamazlar, görevlerini yapamayıp yüzlerine gözlerine bulaştırmışlarsa görevden alınırlar, hatta kendileri ayrılırlar, bazı ülkelerdeyse onurlarına yediremezler hayattan da ayrılırlar.

Bizde ise yanlış anlaşılıyor yönetici suçlu olamaz deniyor ve sürekli korunuyorlar. 

Yukarıdaki aktardığım yemek ihale ve devir işlemlerini zamanın başhekimine yaptıran komisyon başkanı Atakan Kızılok ve satın alma sorumlu müdür yardımcısı Mustafa Sarı, nasıl oluyor da yine hastanede aynı etkin görevlerde olabiliyorlar?

İnşaat mühendisi olmayana bir inşaat yaptırırsan ve sonra o bina yıkılırsa niye yıkıldı diyemezsiniz..

İşi beceremediği raporlarla, cezalarla belgelenmiş olanlara, yargılananları aynı şekilde iş başında tutanlar, kime hangi hakla hangi yüzle hesap soracaklardır?

Bu hassas kurumlarda yönetici olarak görevlendirilen kimselerin liyakat, adalet ve emanet ehli olmaları gerekir. 

Görevli olduğu vazifenin önemine binaen yapılan hataya karşı geçmişin, bu günün ve gelecek nesillerin haklarını üzerine aldığının ve bu hakların hesabını ilahi huzurda nasıl vereceğinin şuurunda olmalıdır.

Gördüğümüz kadarıyla yetkililerse kendilerini bu hususta görevli ve sorumlu saymıyorlar.

Görevini yapamazsan sorumlusundur.

Bir olumsuzluk tek bir kişiyle sürüp gitmez. 

Görevini yapmayan memur ve buna göz yuman amir olmasa olmaz. 

Başhekim bu konuları hangi amiriyle görüşüyor?

Bu görüşmelerde kendisi, bayan yönetici ve başka kim bulunuyor?

Sayın İl Sağlık Müdürüm,

Allah aşkına artık bu yazdıklarımı görmezden gelmeyin. Görevini ihmal eden, savsaklayanlar hakkında bir kere de olsun yasal işlem yapın. Bakın Bakanlığa bu yazı sizin aracılığınızla gitti. Takip etmek sizin de göreviniz. Eğer konu yargıya intikal ederse bu usulsüz devri yapan firmalar ihale yasaklısı olacaklar. Gerekli yasal işlemi yapmayan idareciler bu firmaların işlerinin büyümesine yardımcı olmuş oluyorlar. Bu kanuni midir? Bazı firmalar lehine hareket etmek doğru mudur? Piyasadaki böyle işlere tenezzül etmeyecek, dürüst firmaların da hakkını gasp etmiş oluyorsunuz. Yasal görevinizi yapın, bırakın dürüst firmalarla çalışsın kurumlar. Yanlış, kanuna aykırı işlem yapan firmaların davranışlarına göz yummayın. Var ama, yok müdür, olmayın. Siz de denetim görevinizi savsaklamayıp, gerekli yasal işlemin başlatılması için savcılığa durumu bildirin. 

Bakınız Sağlıkta; 

Bazı memurlarımızda, kamu görevlilerinde bir lakaytlık, umursamazlık, devletin zarar görmesi muhtemel işlere karşı bile bir vurdumduymazlık, Yanlış ve hatalı işler yüzünden oluşacak zararlara karşı kayıtsızlık. Kanuna karşı hile yapan, bürokrasiyi danışma, yazışma şu bu diye kötüye kullanan idareciler.

Bir el atın şu işlere bir hesap sorun, bu işleri yaparken nasıl olsa memur, amiri izin vermezse yargılamaz deyip sizin adınızı da kirletmesinler. Böyle düşünenlerin güvendiği dağlara karlar yağsın. Yoksa kamuoyu bu memurlara çanak tuttuğunuzu düşünecek.

Şahsen sizin böyle bir çanak tutmadığınızı biliyorum.

Başka yöneticiler, yardımcılarınızdan mı destek görüyorlar acaba?

Çalışma arkadaşlarınızı da uyarınız, sorumlu oldukları kurumların amirlerine akıl verirken yasal çerçeveden çıkmasınlar.

Yoğun kadrolaşma çalışması ve bu kişilerin ısrarla arkalarında durması ile bilinir. 

Bu nedenle bu ihale işlerinin de perde arkasındaki esas kişi olarak anılan Eski KESK üyesi Şimdi Memur-sen sendika başkanı MDH müdürü Şemsettin Karadoğan’ın durumuna düşmeyin. 

Esas meselenin duygusal (!)olduğu, yoksa hem sendika başkanlığı hem hastane müdürlüğünü bir arada yapılamayacağı tüm sağlık çalışanlarınca konuşuluyor. 

Ben bütün eleştirileri duyuyorum da siz mi duymuyorsunuz? 

Bakın sizlere geçmişten bir dini konuyu aktarayım.

Kamu hizmeti yapanlarda olması gereken hassasiyet konusunda, kıssadan bir hisse olur ümidi ile..

Hz Ömer akşamın geç saatlerinde, mum ışığında bürosunda çalışırken yanına Hz Ali veya hatırlı bir arkadaşı gelir 

Selâm verir 

Halife selâmı almaz 

Yazısını yazar, işini bitirdikten sonra mumu söndürür, arkadaşının selâmını alır 

Sebebini şöyle izah eder: 

“Bu mum devletin malıdır Senin selâmını alıp seninle konuşsam kamu malı olan mumu kendi özel işim için kullanmış olurum Bundan çekindiğim için kamunun işini bitirip mumu söndürdüm Şimdi seninle sohbet edebiliriz 

Bu günlük de bu kadar.