haberanaliz

Bakırhan: PKK'nin silah bıraktığı bir süreçte hükümeti demokratik akla davet ediyoruz

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Bakırhan: PKK'nin silah bıraktığı bir süreçte hükümeti demokratik akla davet ediyoruz
DEM Eş Genel BaşkanıTuncer Bakırhan, Muğla’da düzenleNAN Barış ve Demokratik Toplum Buluşmasına katıldı. Burada konuşan Bakırhan, şunları söyledi:

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün Bodrum'daydık, güzel bir toplantı yaptık. Bodrum’un hemen bütün siyasi partileri, demokratik kitle örgütleri, iş çevreleri, bütün renkleriyle bizleri onurlandırdılar. İyi bir tartışma yürüttük. Çok önemli bir süreç yürüyor, bu süreci Bodrumlularla da tartıştık, eleştiri ve önerilerini aldık. İnsanların kimi kaygıları, tereddütleri var, gayet yerinde ve doğru. Çünkü henüz bir sürecin başındayız. Bu süreci birbirimize anlatarak, bu süreçte birbirimizi bilgilendirerek yol alacağız. DEM Parti ve geleneğinden gelen partileri anlatmaya gerek yok. Biz bu tür önemli süreçlerde halkımıza danışır, onların onayını alırız. Halklarımızın, ezilenlerin onayını aldığımız her şeyi de hayata geçirmek için bütün gücümüzle o çalışmaya yüklenir, başarıya ulaşması için elimizden geleni yaparız. Evet zor ve riskli bir süreç. Ortadoğu’da yeni gelişmeler yaşanıyor. Ben Muğlalıların 7’den 70’e bu süreci desteklemesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Bu süreç sadece bir DEM Parti-AK Parti süreci değil, sadece bir Kürt-iktidar görüşmesi değil demokratik toplum sürecidir. Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Kürt meselesinin yüz yıl sonra demokratik bir şekilde çözülmesi için aynı zamanda bir fırsat kapısıdır. Umarım bu fırsat kapısı değerlendirilir, hepimizin buna ihtiyacı var. Başlarken Muğla’da yaşamını yitiren Şerzan Kurt’u, Amed’de katledilen Vedat Aydın’ı anmak isterim. Şerzan Kurt ve Vedat Aydın şahsında hayatını yitiren arkadaşlarımızı rahmetle minnetle anıyorum. Uğruna yaşamını yitirdikleri bu demokrasi mücadelesini başarıya ulaştıracağımızın, barışla taçlandıracağımızın sözümüzü de yinelemek istiyorum. 

Ortadoğu'da kriz ve kaostan uzak durmanın yegâne yolu iç barışımızı sağlamaktır

Ortadoğu'da çok sıkıntılı ve sancılı bir süreç yaşanıyor. Ortadoğu'da bir gelecek yüzyıl yeniden şekilleniyor. Evet çok iddialı bir şey. Yüz yıl önce hegemonik emperyalist güçler, ulus devlet gömleğini Ortadoğu gibi farklı ve renkli kimliklere giydirmeye çalıştılar. Yüz yıl boyunca Ortadoğu halkları rahat bir nefes almadı. Savaş, çatışma, sürgünler, göçlerle yaşamak zorunda kaldılar. Her birimizin gelecek yüzyılını etkileyecek bir döneme giriyoruz. Ortadoğu’daki gelişmeler burayı da etkiliyor. Oradaki kaos, kriz, çatışma ortamı her gün yeni boyutlara ulaşarak devam ediyor. Dolayısıyla Ortadoğu yeniden şekillenirken Türkiye kendine yeni bir demokratik zemin ve yol bulmak zorundadır. Ortadoğu çalışan herkes aynı şeyi söylüyor. Ortadoğu’daki çatışma zemininden, kriz ve kaos zemininden uzak durmanın yegâne yolu kendi toplumsal barışımızı, iç barışımızı sağlamak, Kürt ve Türklerin yüz yıl sonra tekrar kardeşçe eşitçe bir zeminde yaşamalarını sağlayacak bir süreci inşa etmektir. Bizim temennimiz, çalışmalarımız bunun üzerinedir. Evet ulus devletler artık çare olmuyor, birisi geliyor, bu renkli Ortadoğu coğrafyasında kendi dilini kimliğini dayatıyor, bir diğeri kendi inancını dayatıyor. Bu kadar renkli bir topluma tek kimlik, tek inanç dayatmak, kendini dayatmak işte böyle emperyalist güçlerin aynı zamanda çatışma sahası olmasına sebebiyet veriyor.

En büyük güvenlik iç ve toplumsal barışını sağlamaktır

İran demokratik olabilseydi öz kaynaklarıyla dünyanın en zengin ülkesi olabilirdi. Ama İran'da Kürtler, Beluciler, Türkmenler, Azeriler mutlu değil. Emin olun Farslar da mutlu değil. Bugün eğer orada bir müdahale varsa, bugün İran rahat uyumuyorsa, nefes almıyorsa evet hegemonik güçlerin suçu büyük evet ama biraz da kendi suçu. Ülkesinde barışını sağlayan, meselelerini çözen ülkeler emin olun dış müdahalelere de kapalı bir hale gelirler. Ortadoğu’daki emperyalistlerin dayattığı projeler karşısında en iyi duruş bir arada, birlikte, bütün farklılıkları zenginlik kabul ederek, her gün Kürtlere idam sehpası kurmadan, cezaevlerini Kürtlerle, diğer etnik ve inanç gruplarıyla doldurmadan yeni ve demokratik bir zemin yaratmaktır. Allah aşkına İran’da bombalar düşüyor, İsrail saldırıları devam ediyor, oradaki iç güvenliği sağlayanlar bir kadının başörtüsü ile ilgileniyor. Ülke yakılıyor, yıkılıyor. Bu kadınların başörtüsü ile uğraşmaktan dolayı ülkeyi bu hale getirmediniz mi? Ortadoğu bize yeni bir şey dayatıyor. Bunu doğru okumak, doğru adım lazım. Sınırlardaki beton duvarlar, mayın tarlaları, güvenlik için yeterli değil. En büyük güvenlik iç ve toplumsal barışını sağlamaktır.

Önümüzde yeni bir fırsat penceresi var, bunu değerlendirmek lazım

Türkiye'de de yeni bir umut ortaya çıktı. Sayın Öcalan’ın çağrısı ile birlikte aslında tam bu hegemonik emperyalist güçlerin Ortadoğu’ya biçtiği tekçi, katı, ulus merkeziyetçi zihniyet yerine kapsayıcı, demokratik, herkesin eşit yurttaşlar olduğu, kimsenin kimsenin diline, kimliğine karışmadığı, kimsenin 'ben Kürt’üm' dediği için idam edilmediği, cezaevine atılmadığı, 'ben Kürt’üm' dediği için belediyesine kayyım atanmadığı yeni bir Ortadoğu inşa etmek gerekiyor. Sayın Öcalan bu gelişmeleri gördü, bu tekçi ve antidemokratik sistemin önüne de bir değişim koydu. Umarım hep birlikte bunu değerlendiririz. Dünyanın hiçbir yerinde çatışma ve çözüm süreçlerinde en başa silah konulmadı. Ne kadar bu konuda iyi niyetli ve samimi olduğunun göstergesi silahsa ''devreden çıkarıyorum'' dedi. PKK ise ''PKK’yi feshediyorum, demokratik, siyasal, sosyal yaşama katılımı için kongre çağrısı yapıyorum'' dedi. Önümüzde yeni bir fırsat penceresi var. Bunu değerlendirmek lazım. Bu ülke acıdan, cenazeden, gençlerimizin cenazesini omuzlarında taşımaktan yoruldu, bıktı. Bu ülke kendi öz kaynaklarının topa, tüfeğe, savaşa, çatışmaya harcanmasından bıktı. Bu ülke artık yeni bir hikâye, yeni bir umut, yeni demokratik bir zemin, gençlerin umudunun çalınmadığı, kadınların katledilmediği, Alevilerin eşit yurttaş olduğu, Kürtlerin dilinin, kimliğinin özgür olduğu yeni bir zemine ihtiyaç duyuyor ve bunu emin olun her yerde de dillendiriyor.

İktidar bu sürece dönük güvensizliğini ortadan kaldıracak adımlar atmalı

Bakın buraya gelmeden önce neredeyse yüzlerce toplantı aldık. Gittiğimiz her yerde çok önemli düşünceler ifade edildi, dile getirildi. İnsanlar gerçekten bu sürece güveniyor, partimize güveniyor, partimizin sözüne inanıyor. Ama biraz önce Bodrum’da da olduğu gibi herkes mesele bu iktidar olunca biraz kaygıyla yaklaşıyor. Ve bize Bodrum’da sorulan en önemli sorulardan biri, ''tamam siz doğru söylüyorsunuz, bu ülkeye barış, demokrasi lazım ama bu iktidara güveniyor musunuz'' oldu. İşte tam da bu nedenle bu iktidar da halkın bu kaygılarını, bu sürece dönük güvensizliğini ortadan kaldıracak adımlar atmalı. Halka güven verici, güven onarıcı, gerçekten şu ana kadar ki halkın tepkilerini giderici adımlar atması gerekiyor. Ama dikkat edin bunlar yerine yine her gün belediyelere operasyon oluyor. Ha Antalya'ya yapmışsın ha İzmir’e, ha Adana, ha Adıyaman, ha Diyarbakır’a yapmışsın. Biz bunu böyle sayıyoruz. Bu ülkede toplumsal barış olacaksa, bu ülke yüz yıldır çözemediği bu sorunu tekrar çözmeye kalkıştığı bu süreçte nedir kayyım atamak, belediye başkanlarını tutuklamak, hukuku keyfi bir şekilde muhalifler başında bir sopaya dönüştürmek akıl işi midir? Biz bunları eleştiriyoruz. Dolayısıyla bunlara katılmıyoruz. Evet bize soruyorlar peki bunlara güvenmiyorsunuz diyorlar ki siz neyinize güveniyorsunuz? Vallahi biz bugün Bodrum’daki o renk bileşenine güveniyoruz. Biz Muğla’ya güveniyoruz. Bu salona gelen siz değerli halklarımıza güveniyoruz. Biz Muğla’nın bereketli topraklarına güveniyoruz. Biz yıllardır Muğla’da sistemin bütün ayrıştırıcı politikalarına rağmen birbiriyle kavga etmeyen ve birlikte yaşayan Muğla halkının pratiğine güveniyoruz. Bundan daha başka büyük bir güvence olabilir mi? Biz ezilenlere, onurluca kendi özgürlük mücadelesini veren kadınlara, yılmayan ve ısrarla demokratik bir Türkiye diyen gençlere, 3 dönemdir kayyım atanmasına rağmen pes etmeyen Siirt’e, Mardin’e, Amed’e, Van'a güveniyoruz. Bundan daha büyük bir güvence olabilir mi? Bizim arkamızda bu toprakların değerleri, bu toprakların bereketi, bu topraklarda verilen onurlu demokrasi mücadelesi var. Dolayısıyla  bizim güvencemiz halklarımızdır ama iktidarın da güven onarıcı adımlar atması gereken bir sürece birlikte girdik.

Tunç Soyer nerede bir Kürt etkinliği varsa, Kürtlerle dayanışma içerisinde olmuştur

Bakın ulus devletçi bu tekçi politikalar herkese çok kaybettirdi. En çok da bizlere kaybettirdi. Tekim diye Ortadoğu’yu Türkiye’ye sığdırmaya çalıştılar. bundan emperyalistler yararlandı, hegemonik güçler yararlandı. En çok emekçiler kaybetti, biz kaybettik. En büyük acıyı biz çektik. Biraz önce arkadaşlar dedi böyle bir şey olur mu ya? Dünyanın neresinde bir ülkenin cezaevlerinin doluluk oranı yüzde 140’tır? 6 kişilik yerde 10 kişinin kaldığı, 10 kişilik yerde 20 kişinin nöbetleşe yattığı cezaevi mi olur? Dolayısıyla bu süreçte gerçekten geçmişte yaşanılan eksikliklerin tekrar edilmemesi gerekiyor. Bir an önce de hem kayyım atanan belediye eş başkanlarının görevlerine dönmesi gerekiyor hem de yargı sopasıyla ıslah edilmeye çalışılan muhalif belediye başkanlarına ve belediyelerine dönük operasyonların durması gerekiyor. Tunç Soyer ne yapmış ya Allah aşkına? Tunç Soyer en başından beri nerede bir Kürt etkinliği varsa orada Kürtlerle dayanışma içerisinde olmuştur, nerede bir barış demokrasi tartışması varsa onurlu bir şekilde orada durmuş, demokrasinin yanında durmuştur. Tunç Soyer’i içeri attığın bir ortamda kim inanır senin samimiyetine? Kim inanır gerçekten bu ülkede bir süreç yürütüldüğüne? Dolayısıyla bu süreci onarıcı bir şekilde devam ettirmemiz gerekiyor. Emin olun ırkçılık, mezhepçilik kimseye kazandırmamıştır. İşte Ortadoğu’nun hali ortadadır, tekçilik kimseye kazandırmamıştır. Demokrasi ve hukukun olmadığı bir sistem kimseye kazandırmamıştır. Belki kısa süreli iktidarların işine gelmiştir ama uzun vadede herkese kaybettirmiştir. 

Muğla’nın mutlu olmadığı bir barış ne işe yarar? 

Türkiye’ye bakın. İş insanı tedirgin, siyasetçi tedirgin. Türkiye’nin bugün birinci partisi CHP’dir, onun belediyeleri tedirgin. Yöneticisi tedirgin. Hırsızlık yolsuzluk varmış. Bunlar varsa mahkemeler var, açar soruşturmayı. Belediye başkanıdır nereye kaçacak? Açar soruşturmayı varsa bir şeyi cezası kesinleşir sonra alırsın yerine belediye meclisinden birini seçersin. Ama eğer hırsızlık, yolsuzluk arıyorsan vallahi kayyım belediyelerine git. Hırsızlığın, yolsuzluğun, usulsüzlüğün alası var. Madem bu kadar hırsızlık ve yolsuzluğu kendine dert ettin, Siirt’te borçsuz bıraktığımız belediyenin şu anda 500 milyon borcu var. Al sana hırsızlık, yolsuzluk. Önce oradan başla, sonra muhalefete gel. Sen böyle yaparsan biz de burada bunu söyleriz. Mardin’deki usulsüzlük, Van Belediyesindeki yolsuzluk kadar bu ülkede hırsızlık ve yolsuzluk mu var? Neden o zaman orayı araştırmıyorsun? Dolayısıyla artık bu tarihi süreçte Muğla’dan sizin aracılığınızla tekrar bu iktidara seslenmek istiyorum. Lütfen bu tarihi dönemde, PKK’nin önümüzdeki günlerde Sayın Öcalan’ın çağrısına uyarak silahları devreden çıkarmak için planlamalar yaptığı bu dönemde bu tür şeylere tenezzül etmeyin lütfen. Bunlar doğru değil. Biz sadece bir Kürt barışı sağlamayacağız, büyük Türkiye barışından bahsediyoruz. Muğla’nın mutlu olmadığı bir barış ne işe yarar? Muğla’da ekolojistlerin, çevrecilerin içinde olmadığı, mutlu olmadığı bir barış mı olur, Alevi’nin eşit yurttaş olmadığı bir barış mı olur? Dolayısıyla biz diyoruz ki yeni bir yüzyılda daha demokratik bir cumhuriyet, herkesi kapsayan bir cumhuriyet, herkesin güçlü aidiyet bağlarıyla bağlı olduğu bir cumhuriyet inşa edelim. Siz diyorsunuz ki ''evet ben Kürtlerle otururum ama diğerini döverim, hapsederim, diğerine kayyım atarım''. Bu doğru değil. Biz DEM Parti olarak dün olduğu gibi bugün olduğu gibi yarın olacağı gibi bu hukuksuzlukların adaletsizliklerin karşısında dururuz. Ve bu fırsatı da kimsenin bu tür uygulamalarla geri tepmesini kabul etmeyiz, mücadelesini yürütürüz.

Darbe uygulamalarını ortadan kaldıracak pratik ve söylemlere hep birlikte girişelim

Bu güvenlikçi politikalar sorunlarımızı büyüttü. Siz hep beraber şahitsiniz. Artık güvenlikçi politikaları kenara bırakmak gerekiyor. Kürt meselesi güvenlikçi politikalarla çözülecek bir mesele değil. 100 yıl önce cumhuriyet kurulurken cumhuriyetin kurucu meclisi mebusunda Kürdistan vekili, Lazistan vekili ve diğer milletlerin temsilini sağlamış. 1921’de de bir anayasa yapılmış. O anayasada bütün farklı dillerin ve kimliklerin özerk bir şekilde cumhuriyet çatısı altında yaşaması için bir metin yazılmış. Bu ülkenin kurucu önderi diyorsunuz, kurucusu diyorsunuz, Kurtuluş Savaşı diyorsunuz o zaman mecliste renkliliğe bakın biraz oradan ders alın. 1921 Anayasasındaki çoğulculuğa bakın yeni yüzyılda ona uygun daha demokratik, darbeleri, darbe anayasalarını, darbe uygulamalarını ortadan kaldıracak pratik ve söylemlere, işlere hep birlikte girişelim. Bunları yaparsak kimse kaybetmez. Mevcut antidemokratik yöntemlerle hepimiz kaybediyoruz, paramız pul oluyor. Her gün Türk lirasının değeri düşüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin itibarı gittikçe zedeleniyor. Ortadoğu'da model olacak Türkiye, Ortadoğu denkleminin dışındadır. Ortadoğu’da yeni bir dünya kuruluyor Türkiye yok, niye? Kendi sorunları var, çözmemiş sorunlarını. Sen sorunlarını çözmediğin müddetçe Netanyahu İran’ı, Gazze'yi, Filistinlileri vuruyor, sen itiraz edince ''senin de Kürt sorunun var'' diyor. Çöz bu sorunu kardeşim. Netenyahu’yu beraber eleştirelim, savaş politikalarının karşısında bizim demokratik modelimizi örnek sunalım. Senin sorunun olduğu müddetçe kimse seni dikkate ve ciddiye almıyor. 

PKK'nin silah bıraktığı bir süreçte hükümeti demokratik akla davet ediyoruz

Tam da ülkemiz, bu sorunları aşacağı çok ciddi bir sürece girdi. Bu sürece uygun gelişmelerin olması gerekiyor, barış iklimini yaratmamız gerekiyor. Barış iklimi tutuklamakla, kayyım atamakla, gözaltılarla, saat dört buçukta milletin kapısına dayanarak, Tunç Soyer’in kapısına yüzlerce araç yığarak olmaz. Barış iklimine aykırıdır bu. Barış iklimini hep birlikte oluşturalım. Şu anda yüzlerce toplantı yapıyoruz. Bu süreci sadece biz sokakta caddede anlatmıyoruz. Samimi bir şekilde biz inanıyoruz, gereklerini yapıyoruz. Bu süreç sadece DEM Parti'nin süreci midir? Buyursun bu süreci hep beraber anlatalım. Dolayısıyla biz size güveniyoruz. Size güvendiğimiz için de dik duruyor. Doğruya doğru yanlışa yanlış diyoruz, kimsenin hakkını yemiyoruz. İktidarın yaptığı olumlu şeyler varsa hakkını veriyoruz ama olumsuz şeylere karşı bugün burada söylediklerim gibi duruyoruz. Bu sürece hep birlikte el birliğiyle iktidarı muhalefetiyle kimseyi dışlamadan katkı sunmamız gerekiyor. Muhalefetin olmadığı bir toplumsal barış olur mu? Kadının olmadığı bir barışa barış diyebilir miyiz? Dolayısıyla herkesi ciddiyete, samimiyete, bu tarihi sürece uygun pratikler ve adımlar atmaya davet ediyoruz. İktidarın PKK’nin silah bıraktığı bir süreçte demokratik açılımlarla, adımlarla demokrasinin gereklerini yerine getirerek anılması gerektiğini belirtmek istiyoruz. İktidarın bu süreçte rolünü oynaması gerekiyor. O rol de güvenlikçi, hukuk dışı ve baskıcı bir akıl değil, demokratik akılla inşa edilir. Hükümeti demokratik akla davet ediyoruz, her birimiz demokratik akla hizmet ediyoruz. Burada konuşurken kelimeler 50 süzgeçten geçiyor, aman ha dikkat edelim bu tarihi bir süreçtir Türk ve Kürt barışının sağlanacağı bir süreçtir. Türkiye barışının sağlandığı bir süreçtir, sözümüz süreci bozmasın kırmasın dökmesin, Muğlalı ikna olsun, Trabzonlu ikna olsun, bedel ödemiş Kürt ikna olsun, çocuğu cezaevinde olan, yaşamını yitirmiş ailelerimiz ikna olsun. Eren Bülbül'ün ailesi de ikna olsun, Sakine annenin çocukları da ikna olsun diye terleyerek konuşuyoruz, lafları süzerek konuşuyoruz. Herkesi de buna davet ediyoruz. Bugün ihtiyaç duyulan şey yıkıcı bir siyasi rekabet değil siyasi ortaklığı artıracak bir akla pratiğe ihtiyaçtır.

Yolsuzluk konusunda samimiyet varsa 3 dönemdir atanan kayyımlar araştırılmalıdır

Belediyelerdeki yolsuzluk soruşturması… Biz de yolsuzluğa karşıyız. 1999’dan beridir yerel yönetimler pratiğimiz var. Hiçbir belediyemizin bir kuruş yolsuzlukla yargılandığını, tutuklandığını duydunuz mu? Biz bu konuda sicili geçmişi temiz bir partiyiz. Tabi yolsuzluk varsa müdahale edilsin, yolsuzluk varsa soruşturması yapılsın, gereği yapılsın. Ama bunun yeri mahkemelerdir, buna karar verecek olan yargıdır. Yargıyı da daha adil, hukuki zeminler içinde davranması, iktidarın inisiyatifiyle, hassasiyetleri ile hareket etmemesi gerektiği konusunda uyarıyoruz. Açık aleni hırsızlık yapanlara ses çıkarılmıyor, ama efendim şu şunu yapmış bu bunu yapmış gibi algılarla da yükleniliyor. Dolayısıyla biz buna itiraz ediyoruz. Yolsuzluk konusunda samimiyet varsa 3 dönemdir atanan kayyımlar araştırılmalıdır. Kayyımların yaptığı yolsuzlukların emin olun haddi var hesabı yok. Ben de Siirt’te belediye eş başkanlığı yaptım. Borçsuz bir belediye 150 milyon borçla alındı, tekrar aldık 450 milyon liraya çıktı borç, hiçbir hizmet de yok. Siirt görseniz Muğla’nın en ücra mahallesinden daha kötü koşullara sahiptir. Tekrar halk 8 bin oyla aldı, tekrar kayyım atandı. Sen bu halkın iradesiyle, aklıyla alay mı ediyorsun? Yolsuzluk meselesine Türkiye kamuoyu inanmadı, varsa da tutuksuz bir şekilde herkes kendi işini yapar.

Türkiye'nin genelinde iklimi normalleştirelim

Evet siyasi iklim artık normalleşsin. Sayın Erdoğan son günlerde pozitif olumlu mesajlar veriyor. İyi güzel ama Türkiye’nin genelinde iklimi normalleştirelim. Adana'da tutuklama varken biz nasıl diyeceğiz Türkiye normalleşiyor, iklim normalleşiyor? Türkiye'de iklimin normalleşmesi hepimize kazandırır. Türkiye’nin normalleşmesi gerekiyor. Demokrasi olmaması, cebimizdeki paranın alınması demek, kirayı ödeyememek demek, çocuğumuzu okutamamak demek, huzur içinde yaşamamak demek. Biz son 10 yıldır fazlasıyla yaşadık. Bundan dersler çıkarmak gerekiyor. Türkiye’nin yüzde 22'si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Toplumun neredeyse 4’te biri ne yiyeceğinin derdiyle yaşıyor. Bizim uğraşacağımız bir şey varsa ekmektir, yoksulluktur, adaletsizliktir. Önce bunlarla uğraşalım, sonra halk kimin iyi kimin kötü yaptığına karar verir, sandık karar verir. Halkın bu konudaki ferasetine de iradesine de saygı göstermek gerekiyor. 

DEM Parti gece gündüz demeden barışı anlatmak için geziyor

Bodrum'dan buraya geldik, Türkiye’nin en bereketli coğrafyası. Tertemiz, yemyeşil bu bereketli topraklar demokrasi olsa kimleri doyurmaz? Bu bereketli Türkiye coğrafyasında aç olan mı olur, açıkta olan mı olur, yoksul olan mı olur? Son günlerde intihar vakaları hiçbir dönemde olmadığı kadar yüksek bir seviyededir. Niye? İflas etmiş, borcunu ödeyemiyor, çareyi ölümde buluyor. Niye? Çocuğu bir talepte bulunuyor, karşılayamıyor, gurur meselesi yapıyor, yaşamına son veriyor. İnsan yaşamı bu kadar mı zordur? Demokrasiyi kurmak bu kadar kolayken insanların kendi yaşamlarına kıyacağı bir iklimin oluşması hiç kimsenin vicdanın sızlatmıyor mu? O intiharlarda sorumluluk payını kendinde görmüyor mu?n Yeter artık denemediğimiz şey kalmadı. Neredeyse cezaevi görmeyen tek bir insan kalmadı. 5-6 milyon dosya var, neredeyse belki 10 milyon hane var yarısının davası soruşturması var, adliye koridorlarındadır. Bunlar ayıptır bunları artık kenara bırakmak gerekiyor. Bu bereketli toprakları hepimizin yaşayacağı bir zemin haline getirmek gerekiyor. Bu bereketli topraklardan hepimizin doyacağı üretimi yapmak gerekiyor. Bu bereketli topraklarda demokrasiyi kurmak gerekiyor. Bu renkli coğrafya, bu bereketli topraklar demokrasiyle buluşursa emin olun ne antidemokratik uygulamalar olur ne açlık olur ne açıkta kalan olur ne de ayrımcılık ırkçılık olur. Hep beraber insanca yaşarız. İşte Sayın Öcalan bunun kapısını araladı. Dem Parti de gece gündüz Sayın Öcalan’ın araladığı bu kapıyı anlatmak için, barışı anlatmak için, bu meseleyi toplumsallaştırmak için geziyor, anlatıyor. Vallahi biz samimiyiz. Bize güveniyor halkımız. Bu kameralar karşısında herkes izliyor, görüyor, kayıt ediyor. Bu halkımızın sorduğu sorular herkese büyük dersler veriyor. Herkes bu soruları biraz kendi üzerine almalı, bu kaygıları giderecek bir pratik içine girmelidir. Demokrasiye dönük hataları kabul etmiyoruz, hukuksuzlukta ısrar eden bu aklı ve pratiği kabul etmiyoruz. Türkiye’nin demokrasiye ihtiyacı var, Muğla’nın demokrasiye ihtiyacı var. Ve DEM Parti de bunu sesli bir şekilde dillendirmeye devam edecektir. 

Kim 100 yıldır ilk defa karşımıza çıkan bu fırsata ihanet ederse kaybeder

Bizim partimiz kendi çıkarlarını asla toplumun çıkarları üzerinde görmedi. Siz de bunu biliyorsunuz. Biz gerçekten halkımıza layık olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Zaten bunun pratiğini görüyorsunuz. Cezaevlerinde yıllardır arkadaşlarımız var. Onurlu bir şekilde hala ilkeli davranıyorlar. Demokrasi ilkelerinde ısrar ediyorlar. Biz öyle bir siyasi hareketiz. Biz emin olun ne kandırırız ne de kandırılırız. Ne sizi yanıltırız ne de kendimiz yanılırız. Sadece bu sürece Türkiye’nin ihtiyacı olduğu için canı gönülden destek veriyoruz, örgütlemeye çalışıyoruz ve emin olun ki siz de bunu düşünüyorsunuz ki gerçekten Türkiye’nin demokrasiye ihtiyacı var. 100 yıldır çözülmeyen Kürt meselesini demokratik yollarla çözmeye ihtiyaç var. Demokratik bir yargıya, hukuka ihtiyacı var, özgürlükçü bir laikliğe ihtiyacı var. Kürdün Kürt olarak, Alevinin eşit yurttaş olarak diğer farklı inanç ve etnik kimliklerin kendi kimlikleriyle eşitçe, özgürce yaşayacakları bir zemine ihtiyacı var. Buna inanıyoruz, bunu örgütlemeye çalışıyoruz. Karşımızdaki insanlar da samimiyse inşallah bu süreci başarıyla sonuna kadar götüreceğiz. Emin olun kim bu sürecin gereklerini yerine getirmezse, kim 100 yıldır ilk defa karşımıza çıkan bu fırsata ihanet ederse, karşısında durursa o kaybeder. Barışı büyüten, barışı sağlayan kazanır. Barışı getiren altın harflerle bu ülkenin tarih sayfalarına kendi isimlerini yazdırır. Ama bu süreci ıskalayana, bu süreci baskıcı politikalarla zehirleyene, bu sürecin barış iklimine, çözüm iklimine evrilmemesi için pratik sergileyene de sandıkta cevabını verir. Dolayısıyla artık yolumuz belli. Barış diyenler halk tarafından ödüllendirilecek, barış deyip ama gereğini yerine getirmeyenler de halk sandıkta emin olun dersini verecek. Onun için belli olan yerde sağa sola sapmaya yolu başka yere çevirmeye, tali yollara girmeye bu yollarda kaybolmaya kimsemin ne hakkı var ne de hukuku var.  

Süreç başarıya ulaşırsa Türkiye kazanacak, 86 milyon kazanacak

Bir kez daha sizinle birlikte Muğla’da olmaktan büyük onur duydum. Muğla çok önemli bir yerdir. Dün Ankara’daydım. Bir grup Muğlalı çevreci arkadaş, maden yasasına karşı, bu talancı yasanın geçmemesi için meclis önünde sabahladı. Ankara’da sokakta battaniyeler içinde yatarak direnen o insanlarımızın da direnişlerini saygıyla selamlıyorum. Onların yanındayız. Onların direnişi aslında bizlere büyük dersler veriyor. Demokrasi için mücadele etmek lazım, direnmek lazım. Bu ülkeye barışı getirmek için, çatışmaları sonlandırmak için hepinizin mücadele etmenize ihtiyaç var. Bu konuda Muğla bize büyük bir örnek oluyor. Biz Muğla’nın çevre ve madenler konusundaki hassasiyetini, kadınlar gençler konusundaki hassasiyetini ve direnişini kendimize rehber ve yol ediniyoruz. Onun için de burada olmaktan ve direnen ve direnişin sesi olarak Meclisin önünde oturan Muğlalılara layık olmak için, bu süreci başarıya götüreceğimize olan inançla hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu süreç başarıya ulaşırsa Türkiye kazanacak, 86 milyon kazanacak. Bu süreci bozmaya çalışanların karşısında da onurlu bir şekilde mücadele edeceğiz. Herkesin bu yüzyılda dersler alması, geçmişin muhasebesini yapması, bir önceki süreçlerde ortaya çıkan eksikliklerden artık dersler alarak yeni sürece güçlü bir katılım pratik, söylem ve adımlarla katılması gerektiğini belirtiyorum.


Erdoğan'dan Özel'e tazminat davasıÖnceki Haber

Erdoğan'dan Özel'e tazminat davası

DEM'den CHP’ye dayanışma ziyareti: Mesele yolsuzluksa bir komisyon kurulsun iktidar partisi de dahil bütün belediyeleri incelesinSonraki Haber

DEM'den CHP’ye dayanışma ziyareti: Mesel...

Başka haber bulunmuyor!