Sayıştay 2020 yılında Mersin Üniversitesinde neler tespit etti, neler?!

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Sayıştay 2020 yılında Mersin Üniversitesinde neler tespit etti, neler?!
Mersin Üniversitesinde garip çalışmalar sürüyor. Fakat bir DERİN sessizlik var. Özellikle bu kurumda iş kovalayan siyasilerin yoğun örtbas çalışmaları olduğunu duyuyoruz. Fakat bir şimdi bir gelişme yaşandı... Sayıştay raporu ortaya çıktı.... Bakın içinde neler var?!

Sayıştay 2020 raporunun kapağının görüntüsü aşağıda.

Sayıştay’ın MERSİN ÜNİVERSİTESİNDE BULDUĞU KONULARI İSE KİMSE UMURSAMADI AMA BAKIN NELER BULMUŞLAR, MADDE MADDE AŞAĞIDA....

A. DENETİM GÖRÜŞÜNÜN DAYANAĞI BULGULAR

Bu bölümde, mali rapor ve tablolara verilen görüş ile ilgili olan bulgular yer almaktadır.

BULGU 1:Gelecek Aylara Ait Gelirler Hesabı ile Gelecek Yıllara Ait Gelirler Hesabının Kullanılmaması

Üniversitenin taşınmaz kiralamalarına ilişkin kayıtları incelendiğinde, bir yıldan fazla süreli kiralama işlemlerinde ilk yıl kira bedeli peşin alınmasına rağmen, dönem ayırıcı hesaplar olan 380 Gelecek Aylara Ait Gelirler Hesabı ile 480 Gelecek Yıllara Ait Gelirler Hesabının kullanılmadığı görülmüştür.

Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 296'ncı ve 347'nci maddelerinde; Gelecek Aylara Ait Gelirler Hesabının, içinde bulunulan dönemde ortaya çıkan ancak, gelecek aylara ait olan peşin tahsil edilmiş gelirler ile uzun vadeli yabancı kaynaklar ana hesap grubundaki gelecek yıllara ait gelirler hesabında kayıtlı tutarlardan tahakkuk zamanına bir yıldan az süre kalan peşin tahsil edilmiş gelirlerin izlenmesi için, 480 Gelecek Yıllara Ait Gelirler Hesabının da, dönem içinde tahsil edilen ancak, gelecek yılların faaliyet hesaplarına dâhil edilecek olan gelirlerin izlenmesi için kullanılacağı ifade edilmektedir.

Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliği’nin anılan hükümleri gereğince, peşin tahsil edilen kira gelirlerinden gelecek ay ve yıla ait olanlar için 380 Gelecek Aylara Ait Gelirler Hesabı ve 480 Gelecek Yıllara Ait Gelirler Hesabının kullanılmaması sonucu, 2020 Mali Yılı bilançosunda söz konusu hesaplarda kayda alınmayan tutar miktarınca eksiklik mevcuttur.

BULGU 2:Üniversite Mülkiyetinde Olup, Diğer Kamu İdarelerine Tahsis Edilen Taşınmazların Mali Tablolarda Yer Almaması

Üniversite mülkiyetinde olan ve diğer kamu idarelerine tahsis edilen bina vasfındaki taşınmazların mali tablolarda yer almadığı görülmüştür.

27/12/2014 tarihli ve 29218 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Muhasebat Genel Müdürlüğü Genel Tebliği’nde (Sıra No: 41) Genel Yönetim Kapsamındaki Kamu İdarelerinin detaylı hesap planları ile yardımcı hesap kodları ihdas edilmiş olup, anılan Tebliğ ekinde; 250.02 ve 252.02 kodlu yardımcı hesaplara ilişkin olarak; Kamu İdaresinin mülkiyetinde bulunan taşınmazlardan diğer kamu idarelerine tahsis edilenlerin bu yardımcı hesapların detaylarında izleneceği ifade edilmektedir.

Yapılan incelemede 252.01 nolu hesapta kayıtlı; Üniversite mülkiyetinde ve rayiç değeri 1.251.750,00 TL olan bina vasfındaki taşınmazın Sosyal ve Mesleki Eğitim Merkezi olarak Mersin Akdeniz Belediyesi’ne, rayiç değeri 1.752.450,00 TL ve 3.438.814,00 TL olan bina vasfındaki iki taşınmazın yurt ve barınma amacıyla kullanılması için Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edildiği ancak 252.02 nolu hesap koduna kaydedilmediği görülmüştür.

Mali tabloların doğru ve güvenilir bilgi üretmesi açısından, Üniversite tarafından diğer kamu kurumlarına tahsis edilen bina vasfındaki söz konusu taşınmazların 252.02 nolu hesap kodu ile Binalar Hesabına kaydedilmesi gerekmektedir.

BULGU 3:Üniversitenin Sosyal Güvenlik Kurumuna Olan Ek Karşılık Prim Borçları ile Faturaya Dayalı Borçlarının Mali Tablolarda Yer Almaması

Üniversitenin Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) olan ek karşılık prim borçları ile faturaya dayalı borçlarının muhasebe kayıtlarına alınmadığı ve mali tablolarda gösterilmediği tespit edilmiştir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 81 inci maddesinde;

“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamındaki sigortalılara bağlanan veya bağlanacak vazife malullük aylıkları ile bunların hak sahiplerine bağlanacak ölüm aylıklarının karşılığı olmak üzere, bu kapsamdaki sigortalılar için kamu idarelerinin bütçelerinden ayrılan sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi ödeneklerinin % 20’si oranında ek karşılık primi alınacağı, ayrılan ek karşılık priminin tamamının kurum bütçelerinin yetkili makamlarca onaylanarak yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşlarından itibaren altı ay içinde ve aylık eşit taksitlerle ödeneceği, genel bütçe kapsamındaki idarelerin ek karşılık primlerinin Maliye Bakanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanacağı”, hükme bağlanmıştır.

SGK tarafından yayımlanan 09.12.2013 tarih ve 73616264 sayılı Ek Karşılık Primi ve Faturalı Alacaklara ilişkin Genel Yazıda; ek karşılıkların kamu idarelerinin Mali Otomasyon Sistemi Projesi (MOSİP) üzerinden bildirimleri üzerine tahakkuk ettirileceği, süresi içerisinde bildirilmeyen ek karşılık primleri hakkında 5510 sayılı Kanun’un 102 nci maddesinin birinci fıkrasının (i) bendi gereğince idari para cezası uygulanacağı, süresinde ödenmeyen ek karşılık primleri ile ilgili olarak da Kanun’un 89 uncu maddesi gereğince gecikme cezası ve gecikme zammı alınacağı belirtilmiştir.

Diğer taraftan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun Geçici 4 üncü maddesinin birinci, dördüncü ve sekizinci fıkraları gereğince faturalı alacaklar tabir edilen, 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun 89, Ek 4, Ek 68, ve Ek 71’inci maddelerinde düzenlenen emekli ikramiyesi, emekli/adi malüllük/vazife malüllüğü aylığı alanların ölümü halinde ödenen ölüm yardımı, emekli veya yetimlerine ödenen makam/temsil/görev tazminatları ve diğer ödemelerden kaynaklanan alacakların takip ve tahsil işlemleri SGK tarafından gerçekleştirilmektedir.

Dolayısıyla SGK'ca ödenen ve faturalı alacaklar olarak tabir edilen emekli ikramiyesi, ölüm yardımı, makam/temsil/görev tazminatları ve diğer ödemelerden kaynaklanan ve ilgili kamu idarelerine fatura edilen idare borçları söz konusudur.

SGK tarafından yayımlanan ve yukarıda yer verilen Genel Yazı’nın devamında; faturalı alacakların Kurumca ilgilisine ödendiği tarihte ilgili kamu idarelerine borç tahakkuk ettirilerek MOSİP Bilgi Sisteminde görüntüleneceği, kamu idarelerince her ay bir önceki aya ait borç olup olmadığının sistem üzerinden sorgulanarak borç bulunması halinde, ödemenin yapıldığı tarihi izleyen iki ay içerisinde anlaşmalı bankalara ödeneceği, süresinde ödenmeyen faturalı alacaklar ile ilgili 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre gecikme faizi uygulanacağı belirtilmiştir.

Mersin Üniversitesinin MOSİP Bilgi Sisteminde bulunan verilerine göre 2020 yılı sonu itibariyle; 4.277.615,94 TL (4.269.430,56 TL anapara + 8.185,38 TL faiz) ek karşılık prim borcu, 37.627.166,20 TL (28.511.386,79 TL anapara + 9.115.779,41 TL faiz) faturalı borç olmak üzere 41.904.782,14 TL SGK’ya borcu bulunmaktadır. Kamu İdaresinin ek karşılık primlerini ve faturalı borçlarını zamanında ödeyememesinin temel sebebi, Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile İdarenin ilgili bütçe tertiplerine yeterli ödenek konmamasıdır. Dolayısıyla bütçe uygulamalarının sonucu olarak Kamu İdaresi, ödenek verildikçe başka bir kamu idaresine borçlarını gecikme cezasıyla birlikte ödemek durumunda kalmaktadır.

Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliği’nde vadesi geçmiş, ertelenmiş veya taksitlendirilmiş vergi ve diğer yükümlülükler için 368 Hesabının veya 379 Diğer Borç ve Gider Karşılıkları Hesabının kullanılmasına cevaz veren hükümler bulunmakta olup Kamu İdaresi bu hesaplara herhangi bir kayıt yapmamıştır.

Genel Yönetim Muhasebesinin muhasebe ilke ve kurallarının dayanağını oluşturan kavramlara göre yürütülmesi esastır. Bu kavramlar ve ilkeler Genel Yönetim Muhasebe Yönetmeliği’nde yer bulmaktadır. Yönetmelikte sayılan kavramlardan “Tam açıklama” ve “Önemlilik” kavramları bulguda yer verilen tespitler için önemlidir. Zira Yönetmelikte “Tam açıklama” ilkesinin mali tabloların, bu tablolardan yararlanacak olanların doğru karar vermelerine yardımcı olacak ölçüde yeterli, açık ve anlaşılır şekilde düzenlenmesi olduğu, “Önemlilik” ilkesinin bir hesap kalemi veya mali bir olayın nispî ağırlık ve değerinin, mali tablolara dayanılarak yapılacak değerlendirmeleri veya alınacak kararları etkileyebilecek düzeyde olmasını ifade ettiği belirtilmiş, dolayısıyla muhasebenin de diğer kavramların yanı sıra bu iki kavrama göre yürütülmesi gerektiği açıklanmıştır. Ayrıca önemli hesap kalemleri, mali olaylar ve diğer hususların mali tablolarda yer alması zorunlu tutulmuştur.

İdare 12.01.2021 tarihinde söz konusu tutarı kayıt altına almıştır. Ancak 2020 yıl sonu mali tablolarına yansımamıştır. İdarenin ödemekle yükümlü olduğu 41.904.782,14 TL borcunun mali tablolara yansımaması, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve bu Kanun temel alınarak yapılan düzenlemelerin amacına ters düşmekte, şeffaf ve hesap verebilir bir kamu mali yönetim sistemi kurma ve geliştirme ilkelerine aykırılık teşkil etmektedir.

Üniversitenin mali kayıtları incelendiğinde SGK’ya olan 41.904.782,14 TL borcun ilgili hesapta gösterilmediği anlaşılmıştır. Üniversitenin ödemekle yükümlü olduğu borçlarının, mali tabloların tam ve doğru bilgi vermesi ve şeffaflık ilkesi gereği muhasebe kayıtlarına alınması ve mali tablolara yansıtılması gerekmektedir.

B. DİĞER BULGULAR

Bu bölümde, mali rapor ve tablolara verilen görüş ile ilgili olmayan bulgular yer almaktadır.

BULGU 1:Dekanlık Görevlerinin Vekâleten Yürütülmesinde Mevzuatında Belirlenen Usule Uyulmaması

Üniversite bünyesinde bulunan bazı fakültelerin dekanlarının asaleten atamalarının yapılmayarak, görevlerin vekâleten yürütüldüğü tespit edilmiştir.

2547 sayılı Kanun'un “Dekan” başlıklı 16'ncı maddesinde; Fakültenin ve birimlerinin temsilcisi olan dekanın, rektörün önereceği, üniversite içinden veya dışından üç profesör arasından Yükseköğretim Kurulunca üç yıl süre ile seçileceği ve normal usul ile atanacağı, süresi biten dekanın yeniden atanabileceği belirtilmiştir. Aynı maddede, dekana, görevi başında olmadığı zaman yardımcılarından birisinin vekâlet edeceği, göreve vekâlet altı aydan fazla sürerse yeni bir dekan atanacağı hüküm altına alınmıştır.

Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere, dekanlık görevinin asaleten yürütülmesi asıldır. Bu görevin hangi hallerde vekâleten yürütülebileceği yine ilgili Kanun maddesinde belirlenmiştir. Dekan görevinin başında olmadığı zamanlarda yardımcılarından biri yerine vekâlet edebilir. Bu görevin vekâleten yürütülmesi arızi durumlar için geçerli olup 6 aylık bir süre ile sınırlıdır. Söz konusu 6 aylık süre de bir hak olmayıp, dolu olan dekanlık kadrolarına çeşitli nedenlerle vekâlet edilmesi durumunda belirlenen bir sınırdır. Boş bulunan dekanlık görevine vekâlet için belirlenmiş bir süre değildir.

Mersin Üniversitesinde vekâleten atanmış ve üç-dört yıla kadar uzayan sürelerle bu şekilde göreve devam eden dokuz dekan bulunmaktadır. Dekan, fakültenin ve bağlı birimlerinin öğretim kapasitesinin rasyonel bir şekilde kullanılmasında ve geliştirilmesinde gerektiği zaman güvenlik önlemlerinin alınmasında, öğrencilere gerekli sosyal hizmetlerin sağlanmasında, eğitim - öğretim, bilimsel araştırma ve yayını faaliyetlerinin düzenli bir şekilde yürütülmesinde, bütün faaliyetlerin gözetim ve denetiminin yapılmasında, takip ve kontrol edilmesinde ve sonuçlarının alınmasında rektöre karşı birinci derecede sorumludur. Dekanların söz konusu görevlerini güven içerisinde ve herhangi bir baskı altında kalmaksızın yapabilmeleri için yasayla kendilerine bir takım güvenceler verilmiştir.

Dekanların sürekli olarak vekâleten görevlendirilmeleri ve her zaman görevden alınma ihtimali bulunması, onların bağımsız bir şekilde görevlerini ifa etmelerinin önünde engel oluşturma ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.

Gerek Üniversitenin asıl faaliyet alanı olan eğitim ve gerekse de idari işlemler açısından önemli bir yere sahip olan dekanlık görevinin vekâleten gördürülmesi ve bunun devamlılık arz etmesi hem mevzuata aykırılık teşkil etmekte hem de Üniversitenin görevlerini sağlıklı bir biçimde yürütebilmesi açısından çeşitli riskler ortaya çıkma potansiyeli taşımaktadır.

BULGU 2:Üniversitenin Hali Hazırda Dolu Olan Bazı Kadrolarına Tedviren Görevlendirilme Yapılması

Üniversitenin daire başkanı, enstitü sekreteri, fakülte sekteri, yüksekokul sekreteri, başmüdür ve şube müdürü olmak üzere toplamda on dokuz adet kadroya, dolu olmasına rağmen başka bir personelin tedviren atandığı tespit edilmiştir.

Devlet memurlarının hizmet şartlarını, niteliklerini, atanma ve yetiştirilmelerini, ilerleme ve yükselmelerini, ödev, hak, yüküm ve sorumluluklarını, aylıklarını ve ödeneklerini ve diğer özlük işlerini 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu düzenlemektedir. Anılan Kanun'un "Vekâlet görevi ve aylık verilmesinin şartları" başlıklı 86'ncı maddesine göre; memurların kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine kurum içinden veya diğer kurumlardan veya açıktan vekil atanabileceği ve yine boş kadrolara ait görevlerin memurlara vekâleten gördürülebileceği belirtilmiştir. Dolu kadro, kadronun halen başka bir memur tarafından işgal ediliyor olması halidir. Böyle bir kadroya yani dolu kadroya vekâlet ise, ancak kadroda bulunan memurun kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası uygulaması veya görevden uzaklaştırma nedenleriyle işlerinden geçici olarak ayrılması halinde mümkündür.

Mersin Üniversitesinde, çeşitli kadroları işgal eden personele esas kadrosu dışında başka bir görev verildiği ya da pasif tutulduğu halde, dolu olan bu kadrolara başka personelin “tedviren” atandığı görülmüştür. Oysa esas olan, kadroyu işgal eden kişi tarafından ilgili görevin yürütülmesidir.

Devlet memurlarına uygulanacak genel kanun niteliğinde olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda ve bu Kanun’nun kapsamı dışında kalan diğer kamu görevlilerinin kendi özel kanunlarında tedviren görevlendirme şeklinde bir görevlendirme usulü bulunmamaktadır. Yalnızca 99 seri nolu Devlet Memurları Tebliğinde “…asilde aranan şartlara sahip vekil memur bulunamadığı takdirde, hizmetin aksamadan yürütülebilmesi bakımından herhangi bir şekilde boşalmış veya boş bulunan bir görevin öncelikle varsa yardımcıları yoksa asilde aranan şartlara en yakın personel tarafından tedviren gördürülmesi mümkün görülmektedir.” denilmek sureti ile tedvirden bahsedilmiştir.

Tebliğ'den anlaşılacağı üzere bir kadroya “tedviren” atama yapılması, asilde aranan koşullara sahip vekil kamu görevlisi bulunamadığı hallerde başvurulan, boş kadrolar için kullanılması mümkün olan bir görevlendirme usulüdür. Asilin tüm şartlarına sahip olan vekâletten farklı olarak tedviren görevlendirme olarak adlandırılan bu usul, bir kamu hizmetini asaleten yürütmekle yükümlü olan kamu görevlisinin çeşitli sebeplerle bu görevini ifa edemediği ve asilde aranan koşullara sahip vekil kamu görevlisi de bulunamadığı hallerde; kamu hizmetinin sürekliliği ilkesi gereği asaleten atama veya vekâleten görevlendirme yapılıncaya kadar, asilde aranan niteliklere en yakın personeller arasından yapılan geçici bir görevlendirme olarak görülmelidir.

Tebliğe aykırı olarak dolu kadroya yapılan tedviren görevlendirme uygulaması, aynı kadroyu birden fazla personel işgal ettiği için bazı personelin atıl kalmasına, dolayısıyla insan kaynağından en verimli şekilde faydalanılamamasına yol açmaktadır. Aynı zamanda bu durum özellikle harcama yetkisini kullanmak bakımından hukuki sonuçları da olabilecek bir yetki karmaşasına da sebep olabilmektedir.

BULGU 3:Enstitü, Fakülte ve Yüksekokul Sekreterliği Kadrolarının Görevde Yükselme Yönetmeliğine Tabi Şube Müdürlüğü Kadrosuna Sınavsız Atama Yapılması Amacıyla Kullanılması

Üniversitenin şube müdürlüğü kadrolarına; şube müdüründen daha üst görev niteliğinde bulunan enstitü sekreterliği, fakülte sekreterliği ve yüksekokul sekreterliği, kadrolarından gerekli şartları taşımadığı halde görevde yükselme sınavına tabi tutulmaksızın atamalar yapıldığı tespit edilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Temel ilkeler” başlıklı 3'üncü maddesinde

“Bu kanunun temel ilkeleri şunlardır:

Sınıflandırma:

...

Liyakat:

C) Devlet kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmak ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında Devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmaktır.

…” Denilmektedir.

Yükseköğretim Üst Kuruluşları ile Yükseköğretim Kurumları Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliğinin “Amaç” başlıklı 1'inci maddesinde;

“(1) Bu Yönetmeliğin amacı, liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde, hizmet gerekleri ve personel planlaması esas alınarak yükseköğretim üst kuruluşları ile yükseköğretim kurumları memurlarının görevde yükselme ve unvan değişikliğine ilişkin usul ve esasları belirlemektir.” hükmü yer almaktadır.

Yönetmeliğin “Görev grupları” başlıklı 5’inci maddesinde, Yönetmelik kapsamında görevde yükselme ve unvan değişikliğine tabi kadro unvanları sayılmış ve “şube müdürü” kadrosu da görevde yükselmeye tabi kadro unvanı olarak burada zikredilmiştir.

Yönetmelikte, görevde yükselmeye tabi olan kadrolara atanacak personelde aranacak genel ve özel şartlar belirlenmiştir.

Yönetmeliğin “Görevde yükselme suretiyle atanacaklarda aranacak genel şartlar” başlıklı 6'ncı maddesinde;

“(1) Bu Yönetmelikte belirtilen kadrolara görevde yükselme suretiyle atanabilmek için;

a) İlan edilen kadrolar için belirlenen başvuru süresinin son günü itibarıyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68'inci maddesinin (B) bendinde belirtilen hizmet şartlarını taşımak,

b) İlan edilen kadrolar için belirlenen başvuru süresinin son günü itibarıyla, ilgilinin başvurulan kadroya ilişkin 7'nci maddede belirtilen alt görevlerde toplam en az üç yıl hizmeti bulunmak, ilan edilen kadro için bu şartı sağlayan personel bulunmaması durumu hariç olmak üzere, bu hizmet süresinin en az bir yılını kurumda geçirmiş olmak,

ç) Görevde yükselme sınavında başarılı olmak,

gerekir.”

denilmektedir.

Yönetmeliğin “Görevde yükselme sınavı sonucu atanacaklarda aranacak özel şartlar” başlıklı 7’nci maddesinde; şube müdürü kadrolarına atanabilmek için en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olmak, ilan edilen kadrolar için belirlenen başvuru süresinin son günü itibarıyla, yükseköğretim üst kuruluşları ile yükseköğretim kurumlarında şef, koruma ve güvenlik şefi, uzman, sivil savunma uzmanı, araştırmacı, basın ve halkla ilişkiler müşaviri, müze araştırmacısı, çözümleyici, başhemşire, müdür yardımcısı kadrolarından birinde veya en az lisans düzeyinde öğrenim gerektiren unvan değişikliğine tabi kadrolardan birinde çalışıyor olmak gerektiği ifade edilmiştir.

Mevzuat hükümlerinden anlaşılacağı üzere görevde yükselmeye tabi bir kadro olan şube müdürlüğü kadrosuna atanabilmek için bazı özel ve genel şartları taşımak ve görevde yükselme sınavından başarılı olmak gerekmektedir. Bununla beraber Yönetmeliğin “Görev grupları arasındaki geçişler ve sınavsız atanma” başlıklı 20'nci maddesinde;

“(1) 5'inci maddede belirtilen görev grupları arasındaki atamalar aşağıdaki esaslara göre yapılır.

a) Aynı görev grubu içinde kalmak kaydıyla, ilgili personelin isteği ve atanılacak kadronun gerektirdiği özellikleri taşıyanlar sınav yapılmaksızın alt görevlere atanabilirler.

b) Gruplar arasındaki görevde yükselme ve unvan değişikliği niteliğindeki atamalar görevde yükselme sınavı veya unvan değişikliği sınavına tabidir. Ancak, Kurumda veya diğer kamu kurum ve kuruluşlarında daha önce bulunulan görevler ile bu görevlerle aynı düzey görevlere veya alt görevlere, görevde yükselme sınavı veya unvan değişikliği sınavına tabi tutulmadan atama yapılabilir.

d) Şube müdüründen daha üst görevlere, en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olmak kaydıyla, genel hükümlere göre sınavsız atama yapılır.

...”

Hükümleri yer almaktadır.

657 sayılı Kanun'un yukarıda değinilen 3'üncü maddesinde de ifade edildiği üzere, Devlet Memurlarının sınıfları içerisinde ilerlemeleri ve yükselebilmeleri hususlarında eşit imkânlara sahip olması ve bu konudaki haklarının garanti altına alınmış olması gerekmektedir.

Bu amaca dönük olarak düzenlenen Görevde Yükselme Yönetmeliği ile de, üniversitelerde çalışan devlet memurlarının görevde yükselebilmeleri objektif kriterlere bağlanmış ve bu husus Yönetmeliğin 1’inci maddesinde geçen “liyakat ve kariyer ilkeleri çerçevesinde” ifadesi ile de açıkça ortaya konmuştur.

Her ne kadar görevde yükselebilme genel olarak sınav şartına bağlanmış olsa da, Yönetmelik buna bir istisna getirmiş ve şube müdüründen daha üst görevlere en az dört yıllık yükseköğrenim mezunu olmak kaydıyla, genel hükümlere göre sınavsız atama yapılabileceği, yine söz konusu üst görevlerde bulunanların sınav şartı aranmaksızın şube müdürlüğü gibi alt görevlere atanabileceği hüküm altına almıştır.

Bunula birlikte Mersin Üniversitesinde, 2012 yılından bu tarafa hiç müdürlük sınavı açılmamış, şube müdürlüğü kadrolarına daha üst görev olarak kabul edilen fakülte, enstitü ve yüksekokul sekreterliği görevlerinde bulunanlar atanmıştır. Bu şekilde şube müdürlüğüne atananların tamamı önce yukarıda değinilen ve üst görev niteliğinde bulunan kadrolara atanmış ve akabinde kısa bir süre sonra şube müdürlüğü kadrolarına atamaları gerçekleştirilmiştir. Böylelikle, kısa süreli atamalarla üst görevlere getirilen kişiler, Yönetmelik'in söz konusu istisna hükmünden yararlanılarak şube müdürlüğü kadrolarına getirilmiş olmaktadır.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Atama Esasları”nı belirleyen 52’nci maddesinin değişik a fıkrasında;

“a. (Değişik: 17/8/1983 - 2880/29 md.) (…) (1) Genel Sekreter ile daire başkanları, müdürler, hukuk müşavirleri ve uzmanlar, yükseköğretim üst kuruluşlarında ilgili kuruluşların görüşü alınarak Yükseköğretim Üst Kuruluşunun Başkanı; üniversitelerde ise yönetim kurulunun görüşü alınarak rektör tarafından atanır. Fakülte, enstitü ve yüksekokul sekreterinin atanması, ilgili dekan ve müdürün önerisi üzerine rektör tarafından yapılır.” Denilmektedir.

Madde hükmüne göre müdürlerin üniversitelerde yönetim kurulunun görüşü alınarak rektör tarafından atanacağı belirtilmiş olmakla birlikte, ilgili dekan ve müdürün önerisi üzerine rektör tarafından atanan fakülte sekreterlerinin üniversitelerdeki genel uygulama ile dilekçe vererek görevde yükselme sınavına girmeksizin şube müdürlüğüne atanmaları genel bir uygulamaya dönüşmüştür. Bu yöntemle atama yapılmasının ilgili personelin yazılı talebi ile yapıldığı ifade edilse de, bir personelin daha alt düzeyde bir kadroya ve daha düşük bir maaşa razı olarak böyle bir talepte bulunmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı ve aynı zamanda bu üst pozisyonlarda kısa süre görevde kalındığı göz önünde bulundurulduğunda, bu kadroların sınava girmeksizin şube müdürü olabilmek için adeta birer atlama tahtası olarak kullanıldığı sonucuna varmak kolaylıkla mümkün görünmektedir.

Bunun yanı sıra, Yönetmelik'teki istisna, bu tür atamalarda sadece sınav şartını ortadan kaldırmaktadır. Bu şekilde ataması yapılacak kişilerin 657 sayılı Kanun ve Yönetmelik'te belirlenen diğer şartları taşıyor olması gerekmektedir. Bu yöntemle ataması yapılan kişilerden bazılarının, Yönetmelik'in 6'ncı maddesinde ifade edilen, şube müdürlüğü görevinden daha alt görev grubu içerisinde üç yıl süreyle çalışma şartını da taşımadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle de söz konusu atama işlemlerinde mevzuata uyarlık bulunmadığı gibi, eşitlik ve liyakat esaslarına aykırılık dolayısıyla çalışma barışını da olumsuz etkileyeceği değerlendirilmektedir.

Söz konusu uygulama, Üniversitenin yasalarla belirlenmiş amaçlarına ulaşması ve memurların eşitlik ve liyakat esasları dâhilinde görevlerini yerine getirebilmeleri açısından riskler barındırmaktadır. Şube Müdürlüklerine Yükseköğretim Üst Kuruluşları İle Yükseköğretim Kurumları Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği’ne uygun olarak görevde yükselme sınavı yapılarak yeterlilik ve objektiflik kriterlerine göre atama yapılması gerekmektedir.

BULGU 4:Kamu İhale Kurulunun Uygun Görüşü Alınmadan Kamu İhale Kanununda Belirtilen Limitlerin Üzerinde Alım Yapılması

Üniversite tarafından 2020 yılı içerisinde gerçekleştirilen mal ve hizmet alımlarında, Kamu İhale Kurulunun uygun görüşü alınmadan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 21/f ve 22/d maddelerine göre yapılabilecek alımlar için öngörülen %10 sınırının aşıldığı görülmüştür.

4734 sayılı Kanun’un 62'nci maddesi (ı) bendi hükmüne göre; 21 ve 22'nci maddelerde belirlenen parasal limitler dâhilinde yapılacak harcamaların yıllık toplamı, idarelerin bütçelerine bu amaçla konulacak ödeneklerin %10’unu Kamu İhale Kurulunun uygun görüşü olmadıkça aşamaz.

Kamu İhale Genel Tebliği'nin ilgili bölümünde bu hususla ilgili olarak aşağıdaki düzenlemeye yer verilmiştir:

Kamu İhale Genel Tebliği’nin 21'inci maddesi 3'üncü fıkrasında 4734 sayılı Kanun’un kapsamındaki kurum ve kuruluşların, ihale ve harcama yapmaya yetkili birimlerinin Kanunun 21/f ve 22/d maddeleri kapsamında yaptıkları harcamalarının, toplam ödeneklerinin %10 oranını aşıp aşmadıklarını takip edecekleri de ayrıca ifade edilmektedir.

Mersin Üniversitesinde 2020 yılında doğrudan temin usulü ile yapılan mal ve hizmet alımları ile yapım işlerinde % 10 sınırının aşıldığı tespit edilmiştir. Bu husus 2019 yılı Sayıştay Raporunda da bulgu konusu edilmiş, ancak Üniversite 2020 yılında da onay almaksızın limit aşımı yapmıştır. Üniversite idaresi limit aşımı için Kamu İhale Kurumundan uygunluk talebinde bulunmuştur. Ancak Kamu İhale Kurumu 25.11.2020 tarihli yazısında bu talebi, mal ve hizmet alımı ile yapım işlerinin yüzde 10’luk sınırı zaten aşarak yapılmış olması nedeniyle uygunluk görüşü vermeyerek reddetmiştir.

Yukarıda zikredilen mevzuat hükümlerine göre Kamu İhale Kanunu’nun 21/f ve 22/d maddelerinde belirtilen parasal limitler dâhilinde pazarlık ve doğrudan temin usulü ile yapılacak alımlar için aynı Kanun’da belirlenen sınırlara uyulması, sınırın aşılması gerekiyorsa da uygun görüş için Kamu İhale Kuruluna zamanında müracaat edilmesi ve bu görüş alınmadan alım yapılmaması gerekmektedir.

BULGU 5:Memurlara Öğle Yemeği Yardım Ödeneğinin Kullanılmayan Kısmının Onay Alınmadan Bütçeye Gelir Kaydedilmesi

Memur Öğle Yemeği Yürütme Kuruluna cari yıl bütçesinden aktarılan tutarın kullanılmayan kısmının onay alınmadan Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanlığı (SKS) bütçesine gelir kaydedildiği tespit edilmiştir.

Devlet memurlarının yiyecek yardımından hangi hallerde, ne şekilde faydalanacaklarını ve bu yardımın uygulanması ile ilgili esasları düzenleyen Devlet Memurları Yiyecek Yardımı Yönetmeliğinin “Yardım Şekli” başlıklı 3'üncü maddesinde “Yiyecek yardımı sadece yemek verme şeklinde yapılır. Bu yardım, nakden veya kupon, kart, fiş, bilet ya da bu mahiyette bir ödeme aracı verilmek suretiyle yapılamaz.” denilmektedir. Yönetmeliğin “Yemek Servisi Giderleri” başlıklı 4 üncü maddesinde de “Yiyecek yardımının gerektirdiği giderler, yemek maliyetlerinin Ankara, İstanbul ve İzmir illeri için üçte ikisini, diğer iller için yarısını aşmamak üzere, bu Yönetmelik kapsamına dâhil memur kadrosu adedine göre kurum bütçelerine konulacak ödeneklerle karşılanır. Ödenek dağıtımı yemek servisi kurulacak kurumdaki memur sayısı dikkate alınmak suretiyle yapılır. Yemek bedelinin bütçeden karşılanamayan kısmı yemek yiyenlerden alınır. ….” hükmü yer almaktadır.

Yönetmelik maddelerinden açıkça anlaşıldığı üzere, yiyecek yardımı yemek verme şeklinde yapılmalı, Mersin ili için yiyecek yardımı yemek maliyetinin yarısını geçememeli ve kalan tutar ise yemek yiyenlerden alınmalıdır. Mersin Üniversitesi, öğle yemeği ihtiyacını Mersin Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulundan imzalanan sözleşme gereği tabldot başına bir bedel karşılığında temin etmektedir. Aylık hakedişler şeklinde yapılan yemeğin bedeli, yemek yardımına ilişkin bütçeye konulan ödenekten aktarılan tutarlar ile yemek yiyenlerden tahsil edilen katkı payı tutarlarından karşılanmaktadır. Bu durumda ilgili Yönetmeliğe göre yemeğin maliyeti, yemek temin edilen Mersin Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okuluna yapılan KDV dahil hakediş bedeli olmaktadır.

Yönetmeliğin “Yardımın Şartları” başlıklı 5'inci maddesinde, “Kurum bütçelerine yiyecek yardımı karşılığı olarak konulan ödenek, memurlara yemek vermek üzere kurulan yemek servisi, yardım sandığı, dernek veya bu mahiyetteki kuruluşa ödenir. Yiyecek yardımının gerektirdiği giderler sadece yemek servisi, yardım sandığı, dernek veya bu mahiyetteki kuruluş tarafından yapılır.” denilmektedir. Mersin Üniversitesi uygulamasında öğle yemeğine ilişkin ödeme SKS Daire Başkanlığı altında oluşturulan Yemek Kurulu aracılığıyla yürütülmektedir. Memur Öğle Yemeği Kuruluna aktarılacak ödenek bütçede öngörülen tutarları geçmemek üzere, SKS Daire Başkanlığının talebi üzerine İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı tarafından ödeme emri belgesi düzenlenerek yapılmaktadır. Yemek Kurulu da bu aktarılan tutarı ve personelden tahsil edilen katkı payını yemek hakediş bedeli olarak ödemektedir.

Mersin Üniversitesi 2020 yılı bütçesinde “Memurların Öğle Yemeğine Yardım” için ekonomik kodunda 2.066.000 TL ödenek öngörülmüştür. 2020 yılında memur öğle yemeği toplam gideri 418.344,90 TL olup, bütçe ödeneğinden aktarılan tutardan karşılanan 209.000 TL, yemek yiyenlerden tahsil edilen katkı payından karşılanan tutar ise 209.344,90 TL’dir. Ancak Memur Öğle Yemeği için bütçeden Yemek Kuruluna aktarılan 2.066.000 TL’den kullanılmayan 1.857.000 TL ve önceki yıllardan kalan tutarlardan 204.759,33 TL olmak üzere toplam 2.061.759,33 TL SKS’nin yazısı üzerine gelir kaydedilmek üzere iade edilmiş ve gelir kaydedilmiştir.

Yönetmeliğin 5'inci maddesine göre yiyecek yardımı olarak konulan ödenek bu amaçla kurulan yemek servisi, yardım sandığı, dernek veya bu mahiyetteki kuruluşa ödenmeli, yiyecek yardımından artan ödenek SKS’ye iade edilmeli ve Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığından gelecek talimata uyulmalıdır. Bunula beraber 2020 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun “Aktarma, ekleme, devir ve iptal işlemleri” başlıklı 6 ncı maddesinde, Bütçe Kanunu ile verilen ödeneklerin etkin ve verimli bir şekilde kullanılması amacıyla, kamu idarelerinin yıl içinde ortaya çıkabilecek ihtiyaç fazlası ödeneklerinin, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan (05) cari transferler ekonomik kodlarındaki ödenekleri kamu idareleri bütçeleri arasında veya Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı bütçesinin “Yedek Ödenek” tertibine aktarmaya Cumhurbaşkanının yetkili olduğu hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla bir cari transfer olan yemek yardımından artan bir tutar söz konusu olduğunda ne yapılacağı Cumhurbaşkanının yetkisindedir.

Sonuç olarak, Yönetmelik gereğince yemek yardımına ilişkin ödenek, fiilen gerçekleşen ve ödeme aşamasına gelen yemek bedelinin karşılanması amacıyla hakediş tutarının yarısını aşmamak üzere Yemek Kuruluna aktarılmalı ve oradan ilgilisine ödenmeli, mali yılsonu artan tutara ne yapılacağına da Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının talimatına göre karar verilmelidir.”

BAKALIM İLGİLİSİ, YETKİLİSİ BU RAPORL İLGİLİ NE YAPACAKLAR?


DEMOKRAT PARTİ MERSİN'DE KADIZADELERİN TURAL'IDA YAZDI KONUŞTUÖnceki Haber

DEMOKRAT PARTİ MERSİN'DE KADIZADELERİN T...

DEMOKRAT PARTİ MERSİN ANAMUR’DA KİMLERE EMANET?!Sonraki Haber

DEMOKRAT PARTİ MERSİN ANAMUR’DA KİMLERE...

Başka haber bulunmuyor!