Kullar sahte kardeşim!
İnanın tam 42 yıllık basın hayatım içinde bu Emeklinin durumunda sadece Rahmetli Erbakan döneminde bir iyileşme oldu, sonrası hep hayal kırıklığı…
İntibak yasası bir türlü çıkmaz, 2000 öncesi ve sonrası hakları konuşulur ama verilmez.
6 ayda bir uyduruk zam, perişanlık devam eder gider.
16 bin 19 bin 21 bin lira aylık ile bu emekli nasıl insan gibi yaşasın?!
Açım, perişanım diyen Emeklinin aslında ağlamaya hakkı yok.
Atasözümüz ünlüdür: KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ!
Halkımız kendisini yönetecek olanları özgür iradesi ile seçti.
Yandık, bittik, kül olduk demeye kimsenin hakkı ve hukuku yok!
Bazı hikâyeler vardır, günlük hayatta yaşanan olaylara pek uyar.
Bir çift öküz, toprak yolda, tepesine kadar yüklü bir arabayı ağır ağır çekiyormuş.
Tekerleğin her döndüğünde, dingiller, kulakları tırmalayan cinsten sesler çıkarınca, bu gıcırtıya dayanamayan arabacı gürlemiş:
“Ulan araba! Ulan yüzsüz! Yükü çeken öküzler hiç sesini çıkarmazken sen niye utanmadan ağlıyorsun?”
Son zamanlarda meydanlarda bağıran çağıran arttı.
Esip gürlüyorlar.
Davulun sesi de çok çıkar ama içi boştur.
Kimse bu bağırtı çağırtıdan da korkmuyor.
Herkes yolunda devam ediyor.
EZOP’un hikayesi ünlüdür.
Bir eşek, bir aslan postu bulup sırtına geçirmiş…
Sonra da bu kılık değiştirmiş haliyle önüne çıkan hayvanları korkutmaya çalışmış!
Tilki, kendisini ürkütmek isteyen eşeğe kahkaha ile gülerek demiş ki:
“Ey eşek! Eğer beni gerçekten korkutmak istiyorsan, anırmanı da değiştirmen gerek!..”
Kıssadan hisse…
Bazıları zamanla kılık değiştirseler bile, ağızlarını açar açmaz ne mal oldukları ortaya çıkıyor.
Osmanlı döneminde, liman cüzdanının kaybeden Kaptan, yenisini çıkarmak için liman reisliğine gitmiş..
Memur başlamış sormaya:
Adın ne?
Kara Ali..
Nerelisin?
Karabigalı..
Geminin adı ne?
Kara Yunus..
Nereden geliyorsun?
Karadenizden..
Yükün ne?
Karalahana…
Nereye gideceksin?
Karamürsel’e..
Memur, ya sabır demiş:
Dönüşte bizim limana uğrayacak mısın?
Hayır orda gemiyi karaya çekeceğim, Karamürsel’de Karadağlı Kara Mustafa’yı gördükten sonra karadan Mekke-i Mükerreme’ye gidip kara donlu Beytullah’a yüz süreceğim…
Memur, la havle çekmiş:
İnşallah oradan yüzünün akı ile dönersin.
Yüzümüz ak mı kara mı çıkar, bu ancak kara toprağa girdikten sonra belli olur.
Memur dayanamamış:
Zift’mi kesildin be mübarek!
Kıssadan hisse…
Kaptan sanki bugünün siyasetçisi…
Nereye baksa, neyi tutsa, neyi ellese, hepsi kapkara…
Çarşıya pazara gitsen, mallar sahte kardeşim. Yapma Rabbine sitem, kullar sahte kardeşim…
Bu günlük bu kadar, Kalın sağlıcakla.