Toprak Deniz İnsan- III
Mersin’den Çevreye Dair Yazılar- Toprak Deniz İnsan- III-
Hilmi DULKADİR
3. Bölüm Edebiyatın Doğayla İmtihanı: Eko-Eleştiri ve Türk Edebiyatında Çevre Bilinci
Aşağıda, bazı kaynaklardan özellikle (Bütüner, 2021)’den hareketle hazırlanan üçüncü makale yer almaktadır. Bu yazı, ilk iki makalenin temelini attığı kadim ve dini çevre ahlakının, edebiyatımızda nasıl somutlaştığını ve hayat bulduğunu incelemektedir.
Türk düşüncesindeki çevre bilincini sadece inanç sistemleri ve tarihi metinler üzerinden okumak, eksik bir sonuç verir. Bu bilincin en canlı, en kalıcı ve en etkileyici ifadelerine, kuşaktan kuşağa aktarılan edebi eserlerimizde rastlarız.
Edebiyat, bir toplumun doğayla olan ilişkisini anlama ve yorumlama noktasında eşsiz bir pencere açar.
Bu yazı, "eko-eleştiri" adı verilen eleştirel lensi kullanarak, Türk edebiyatının önemli yapıtlarındaki çevre bilincini ve doğa tasvirlerini incelemeyi amaçlamaktadır.
Eko-eleştiri, edebiyatın kuramsal alanlarında eleştirel bakış açıları oluşturan, doğa unsurlarıyla edebiyat arasındaki ilişkileri analiz eden bir eleştiri akımıdır Bu bakış açısı, edebi metinlerdeki doğa imgelerinin, hayvan betimlemelerinin ve mekân tasvirlerinin arka planındaki ekolojik farkındalığı veya bu farkındalığın yokluğunu ortaya çıkarmayı hedefler. Bütüner'in de altını çizdiği gibi, eko-eleştirinin temel amaçlarından biri, "doğayla ilgili geleneksel dünya görüşlerinde yer alan bakış açısını incelemektir." (Bütüner, 2021, s. 243).
İşte bu noktada, Türk edebiyatının anıtsal yapıtı Dede Korkut Hikâyeleri, eko-eleştirel bir okuma için eşsiz bir örnek teşkil eder. Sözlü kültür ortamında üretilen bu anlatılar, başlı başına kahramanlık öyküleri olmayıp, aynı zamanda insanın doğayla nasıl bir uyum ve saygı içinde yaşadığını gösteren birer belgedir. Bütüner, bu durumu şu sözlerle ifade eder: "Edebî metinler, çevreyle uyum içinde olan geçmişteki yaşam şartlarını ve insan alışkanlıklarını sunan önemli kaynaklar olduğu için gelecek nesillere doğa ile nasıl uyum içinde yaşanılacağını, sürdürülebilir bir yaşam tarzının nasıl oluşturulacağını etkili bir şekilde nesilden nesle aktarmaktadır." (s. 433).
Dede Korkut'ta dağların, suların, ağaçların ve hayvanların bir dekor olarak algılanması anlamında değil, olayların akışını etkileyen, bazen kutsiyet atfedilen aktif unsurlar olması, bu ekolojik barış ortamının edebi tezahürüdür.
Bu geleneksel bakış açısı, modern Türk edebiyatında da kendini göstermiştir. Ancak, bu kez genellikle bir kaybın, bir yabancılaşmanın veya bir uyarının sesi olmuştur.
Yaşar Kemal'in romanlarında doğanın tahribatı, toplumsal dönüşüm ve çözülmeyle paralel işlenir. Özellikle Buket Uzuner gibi çağdaş yazarlar, "Hava", "Toprak", "Su", "Ateş" dörtlemesinde olduğu gibi, doğrudan ekolojik temaları merkeze alarak, Türk mitolojik ögeleriyle (örneğin kam-şaman figürü) modern iklim krizini buluşturur. Bu eserler, atalarımızın doğayla kurduğu kadim bağı hatırlatarak, modern insana ekolojik bir uyanış çağrısı yapmaktadır.
Sonuç olarak, Türk edebiyatı, köklerinden beslenen güçlü bir çevre bilincinin taşıyıcısı olagelmiştir. Dede Korkut'un sözlü geleneğinden günümüzün iklim kurgusuna uzanan bu çizgi, edebiyatımızın doğaya bir süs ögesi olmaktan başka, bir değer ve bir özne olarak baktığını kanıtlar.
Bütüner'in (2021) vurguladığı üzere, "Türk mitolojik bakış açısından ve sözlü/yazılı anlatılardan yararlanarak ekolojik bir barış ortamı oluşturmak mümkündür” (s. 433).
Edebiyat, bu barış ortamını inşa etmek için hem bir ilham kaynağı hem de güçlü bir araçtır.
Kaynakça
Bütüner, Ş. (2021, Kasım-Aralık). Çevre Bilinci Oluşturmada Türk Mitolojisinin Rolü:
Dede Korkut Hikâyelerine Ekoeleştirel Bir Yaklaşım. Türk Dünyası Araştırmaları(255), s. 433-448.




















