Dr.Binhan OĞUZ

Dr.Binhan OĞUZ

Mail: binhanoguz@gmail.com

TARIM ve TURİZM’e sarılmanın tam zamanı, Gelecek 2 T’de

TARIM ve TURİZM’e sarılmanın tam zamanı, Gelecek 2 T’de

Ben bu yazıyı kaleme alırken 1 dolar 10 TL’ye, 1 euro 11 TL’ye dayanmak üzereydi…

Üretemeyen, ithal bağımlısı olmasına göz yumulmuş, zam fırtınasına kapılmış bir Türkiye’de borç sarmalında debelenen, artan işsizliğe maruz kalan büyük çoğunluğu maalesef daha da zor günler bekliyor…IMF’in Dünyanın Ekonomik Görünümü Raporu (World Economic Outlook Report) 12 Ekim’de okunabildi ve Türkiye’nin büyüme hızının  2022’de oldukça önemli sekteye vuracağı tahmini görüldü. Söz konusu rapora göre dünyanın 2021’de yüzde 5,9 büyümesine karşılık 2022’de tökezleyeceği ve büyümenin yüzde 4,9’a düşeceği öngörülüyor. Bizim için en önemlisi: IMF, bu boyuttaki dünya darlanmasının Türkiye için çok ciddi olacağını tahmin ediyor.

Salgın ile şiddeti artan ekonomik sorunlar 2022’de daha da belirginleşeceğinden elimizdeki “gerçek varlıklara” tutunmak en akılcı yol olarak önümüzde netleşiyor. An itibarı ile sosyal ve ekonomik açıdan bu derece zorlanırken, “ederlerimize” odaklanarak çözüm aramak hayalperestlik değil, aksine gerçekçilik olacaktır. Nedir ülkemizin bu “ederleri”, dışa bağımlı olmaksızın bizim olan zenginlikleri?

Ülkemizin dışa bağımlı olmayan 2 çok büyük zenginliği Tarım ile Turizm birçok ortak özelliklere sahiptir ve bu anlamda birbirlerini tamamlamaktadırlar. Tarımsal ve turistik etkinlikler bir arada ve birbirinin tamamlayıcısı olmaktadır. Köy, dağ, yayla, çiftlik vb. kırsal alanlarda yapılan turizmi geniş anlamda kırsal turizm adı altında toplamak doğru olur. Tarım turizmi, Turizm ve tarım gibi eşit odaklı yapılanmaları ifade etmektedir.

Son 10 yılda, Gaziantep’in fıstığından, Isparta’nın elmasına, Ordu-Giresun’un fındığından, Ege’nin üzümüne, kirazına, Gümüşhane’nin pestil/kömesinden, Mardin’in bulguruna, Mersin’in Narenciyesiden, Bursa’nın siyah incirine dair üreticileri yerinde incelemiş, ihracatları için destek vermeye çalışmış bir kişi olarak içim rahat bir şekilde Türkiyemizin  geleceğinin anahtarının “2 T” de (Tarım, Turizm) olduğunu söyleyebilirim.

Tarımda son derece yüksek potansiyel sunan Türkiye’nin çok güçlü varlıklara sahip olduğu aşikardır.

Dünyayı silkeleyen COVID-19, tarım ve gıdanın öneminin altını bir kez daha çizmiş oldu… Türkiye, bu açıdan şanslı olmaya devam ediyor; Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün 2019’da yayınladığı “Türkiye’nin Biyoçeşitliliği: Genetik Kaynakların Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Sistemlerine Katkısı” konulu araştırması,Türkiye’nin bu alandaki “ederlerini” ispatlamaktadır. Türkiye, bünyesindeki 167 familya, 1320 cins ve 9 bin 996 türle bitki türlerinin çeşitliliği bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biridir. Ülkenin, dünya üretiminde söz sahibi olduğu ve ilk 20’ye girecek birçok ürünü var. Türkiye, fındık ve incir üretimi bakımından dünyada lider konumda olup,  kiraz ve vişnede ikinci sırada, baharatlar, Antep fıstığı, incir, mercimek, sofralık üzümde üretiminde üçüncü sırada geliyor.

Son 10 yılda kaleme aldığım raporlardan sıralayacağım analizler ülkemizin Tarım zenginliğinin bir envanteri olamaz tabiki ama yıllar itibarı ile değişmeyen gerçeği aktarmakta faydalı olabilir:

•    “Antep Fıstığı Üretiminde 3. sırada Yer Alan Türkiye, ihracatta ancak 12. sırada yer almaktadır.
Türkiye, Antep fıstığının ana vatanı ve aynı zamanda 3 numaralı üreticisidir fakat ihracatta ancak 12. sırada yer almaktadır. Dünyada Antep fıstığı üretiminde 1. sırada yer alan ülke İrandır ve elde ettiği fıstığın büyük bir kısmını ihraç ederek dünyanın 1 numaralı Antep fıstığı ihracatçısıdır. Benzer şekilde ABD dünyada 2. sıradaki üretici ve aynı zamanda ihracatçıdır.

“Türkiye 780 bin ton kayısı üretimi ile 4,1 milyon ton olan dünya kayısı üretiminden %19 oranında pay alarak en çok kayısı üreten ülkeler arasında ilk sırada yer almıştır. 2013 yıl sonu itibariyle en çok kayısı üretimi gerçekleştiren ilk 5 ülke sırası ile Türkiye (%19), İran(%11), Özbekistan (%10,5), Cezayir (%7,8) ve İtalya (%4,8) olmuştur.
Ülke kayısı yetiştiriciliğinin gerçekleştiği Mersin (%41,4,) Malatya (%14,3), Antalya (%10,2)’nın ardından %4,5 ile Isparta4. sırada ve Elazığ’ın önünde (%4,2) yer almaktadır.”

•    “Dünya Elma, Kiraz ve Kayısı Toplam İhracatının %2,1’i Türkiye’den 

 Türkiye, dünya elma üretiminden %3,9 oranında pay alarak en çok elma üreten ülkeler arasında 3. sırada yer almıştır. Elma yetiştiriciliğinin % 26’sının gerçekleştiği Isparta’yı, Karaman (%13,4), Antalya (%8,9), Denizli (%6,8) ve Niğde (%5,2) illeri izlemektedir.”
Türkiye, arada 2. olsa da, dünya kiraz üretiminden %21,5 oranında pay alarak en çok kiraz üreten ülkeler arasında ilk sırada yer almıştır.

FAO (2014/2018) verilerine göre, 2018 yılı itibarıyla dünyada toplam 3,8 milyon ton kayısı, 683 bin ton yabanmersini, 2,5 milyon ton kiraz, 1,1 milyon ton incir, 14 milyon ton narenciye, 7,9 milyon ton üzüm üretimi olmak üzere toplam yaklaşık 30 milyon ton dolayında yaş meyve üretimi gerçekleşmiştir.
Dünya 2017 yılı için taze kayısı üretiminde 985 bin ton üretimle Türkiye birinci sırada yer alırken, 533 bin ton ile Özbekistan ikinci sırada, 266 bin ton üretim ile İtalya üçüncü sırada yer almaktadır. 2018 yılı verilerine göre; dünyada toplam 462 bin ton taze kayısı ihracatının 109 bin tonu İspanya tarafından yapılırken, 89 bin ton ile Surinam ikinci sırada, 71 bin ton ihracat ile Türkiye üçüncü sırada yer almaktadır.

Dünya narenciye liderlerine bakıldığında ise toplam portakal üretiminin %31’ini Brezilya, %15’ini Çin, %13’ünü AB ülkeleri karşılamaktadır. Mandalina, dünya toplam turunçgil üretimi içerisinde portakalın ardından en fazla üretimi gerçekleştirilen turunçgil türüdür. 1 milyon 40 bin ton üretim miktarı ile Türkiye dünya mandalina üretiminde dördüncü sırada yer alırken, limon üretiminde Türkiye beşinci sırada yer almaktadır.

Dünya fındık üretiminin yaklaşık %68’ini gerçekleştiren Türkiye’yi sırasıylaİtalya ve Azerbaycan takip etmektedir (INC).

Türkiye, incirde 1. sıradaki lider dünya ihracatçısıdır.

FAO verilerine göre 2017 yılında dünya incir üretimi yaklaşık 1,2 milyon ton civarında gerçekleşmiştir. Söz konusu üretimin yaklaşık %26’sı Türkiye tarafından gerçekleştirilmiştir”
Türkiye dünya toplam bulgur ihracatından %73,6 oranında ciddi bir pay alarak, rakiplerine göre fark yaratmıştır.

2014 yıl sonu itibariyle dünya bulgur ihracatında ilk beşte yer alan ülkeler sırası ile Türkiye, Belçika, ABD, Almanya ve Fransa olurken, Türkiye dünya toplam bulgur ihracatından %73,6 oranında ciddi bir pay alarak, rakiplerine göre fark yaratmıştır. Türkiye’yi %8,6 payı ile Belçika ve %7,3 ile ABD izlemektedir.” 

Dünya Mercimek üretiminde Türkiye 3. konumda
Mercimek üretiminde lider Ülke Kanada’dır. 70’li yıllarda Kanada’da mercimek üretilmezken, 1980 yılından itibaren üretim hızla artmıştır. 2. Büyük mercimek üreticisi Hindistan’dır. Bunu Türkiye ve Nepal takip etmektedir. Nohutta en büyük üretici Hindistan’dır. Hindistan’ı Avustralya, Miyanmar, Etiyopya ve Türkiye takip etmektedir.

Türkiye dünyanın en çok meyve üreten altıncı ülkesidir

Dünya meyve üretiminin yaklaşık %3’ünü karşılayan Türkiye ürettiği 16,3 milyon ton meyve ile dünya üretiminde 6. sırada yer almaktadır.Türkiye, nar üretiminde üçüncü, domates üretiminde dördüncü ve şeftali ile üzüm üretiminde ise altıncı sırada yer almaktadır.

Türkiye dünyanın en çok sebze üreten dördüncü ülkesidir

Yıllık 27 milyon ton civarında sebze üretimi gerçekleştiren Türkiye 2010 yılı verilerine göre 25,8 milyon tonluk üretimiyle; Çin (473 milyon ton), Hindistan (99,7 milyon ton) ve ABD (35,3 milyon ton) sonra dünyanın en çok sebze üreten dördüncü ülkesidir. 

2012 yılından bugüne yaptığım araştırmalardan verilerle de ortaya koymaya gayret ettiğim tüm bu olumlu liderliklere rağmen, Türkiye tarımı, beklenen zenginliği yaratamamaktadır. Oysa:

•   Tarım cari açığa çare olabilir

Yeni bir atılım için, dışa bağımlı olmayan bir üretim şart gözükmektedir. “İhracata dayalı kalkınma modelinde ülkemizin önündeki en önemli hedeflerinden biri cari açığın azaltılması olarak karşımıza çıktığından alınacak önlemlerin başında, üretimde kullanılan bileşenlerde dışa bağımlılığın azaltılması gelmektedir. Örneğin, Türk meyve sebze mamulleri sektörü, tarımsal hammaddenin bol ve çeşitlilik arz ettiği bir ülke olmasından dolayı dışa bağımlı olmayan, daha çok yerli sermayeye dayalı şirketlerin üretimine bağlı bir ihracat potansiyel yapısına sahip olan, dünyada sulanabilir alanlar son sınırına gelmişken, hala kullanılamayan önemli arazi mevcudiyeti ile ülkemizin cari açık sorununa sürdürülebilir biçimde doğrudan katkı sağlayacak bir sanayidir.

•   Tarım işsizliğe  çare olabilir

Bunun yanı sıra tarıma destek olma kapasitesi, genç ve kadın istihdamına katkısı, kırsaldaki atıl insan gücünü kayıtlı tarım işçisine dönüştürme kabiliyeti açısından da özel öneme sahiptir.

Ayrıca, dünyada birçok üründe söz sahibi olan Türk meyve, sebze sektörü gerek gelecek nesillerin sağlıklı beslenmesi açısından, gerek 2050’lere kadar artan öneme sahip olacak küresel gıda güvenliği gibi sorunlara karşın oluşturduğu güç anlamında küresel rekabetliliği sağlanması gereken stratejik bir sektördür.”

•   Tarım büyük şehirlere düzensiz göçe çare olabilir

1950 sonrası dönemde Büyük şehirler hem köylerden hem de küçük şehirlerden göç almıştır ve süreç hızlı bir şekilde devam etmektedir.

1980 yılı ile 2012 yılı arasındaki 32 yılda kırsal nüfus hem miktar olarak önemli ölçüde azalmış, hem de bu nüfusun ülkeye, bölgelere ve illere dağılımında önemli değişiklikler yaşanmıştır; 1980 yılında 25 milyon civarında olan kırsal nüfus 2012 yılında 17 milyona düşmüştür.

Tarım arazilerinin büyük şehirlerin iş, eğitim ve sağlık cazibesi kırdan kente yönelik göçlerin başlıca nedenleri arasındadır.

Artan nüfusa rağmen, tarımdan sağlanan gelirin yetersiz olması, miras yoluyla sürekli bölünmesi, tarımsal üretimde makineleşmenin artması ile iş gücüne olan talebin azalması gibi özellikle ekonomik sebepler köyden kente göçleri hızlandırmıştır.

Oysa tarımı cazip kılmak, tarımsal üretimde çalışacak genç işgücünün kırsalda kalması,  terk edilen arazilerin işlev kazanması , tarımda üretim ve verimin yükselmesi, kırsal zenginliğin artması gibi birçok “artıyı” da beraberinde getirecektir.

Ancak Sektörün sesine kulak verecek ehil, kararlı kulaklar lazım

•    Tarım alanlarının korunması

•    Sözleşmeli tarımın hukuki alt yapısının yeniden düzenlenmesi

•    Havzalaştırma ve havzalarda ekilecek ürünlerin yıllık planlamasının yapılması

•    Ürün borsasının oluşturulması

•    Sektörde çalışan işçilerin tarım işçisi statüsüne alınması

•    Türkiye’de miras hukukunun düzenlenmesi

•    Teşvikte üretime ve ihracata verilen desteklerin yeniden el alınması

Gibi faaliyetleri yönlendirmek üzere sektör tarafından seslendirilen tekliflerin mutlaka dikkate alınması gereği ortadadır.


TÜRKİYE’NİN ELİNDEKİ DİĞER DIŞA BAĞIMLI OLMAYAN ÇOK ÖNEMLİ ZENGİNLİK: TURİZM

Turizm, uluslararası ekonomide oldukça kritik bir sektör olarak ön plana çıkar. COVID-19 illeti öncesi birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke için turizm sektörü önemli bir istihdam, devlet geliri ve döviz kazancı kaynağı olma özelliğindeydi ve 2019 yılında turizm sektörü, dünya hizmet ihracatının yüzde 29'unu ve küresel olarak yaklaşık 300 milyon istihdam sağladı.

Ancak, insanlığı son 70 yılın en büyük küresel krizlerinden biriyle karşı karşıya getiren COVID-19 salgını 2020'nin ilk çeyreğinin sonunda,uluslararası seyahati aniden durma noktasına getirdi ve turizm endüstrisini önemli ölçüde olumsuz etkiledi. Nispeten büyük kayıt dışı ekonomileri olan ülkelerin uygulamak durumunda kaldığı işletmelerin kapanması, sosyal mesafeyi koruma ve izolasyona dair yaptırımlar kaçınılmaz olaraközellikle Gezi ve Turizm Sektörü için felaket olmuştur; Bardağın dolu tarafını görmek istersek salgının yerel nüfusu olumsuz etkileyen ziyaretçi seviyesi olarak tanımlanan “aşırı - turizmi” (over-turizm) frenlediğini ; aşırı kalabalıklaşma, altyapının hızlı bozulması, kültürel ikonların yok edilmesi ve ekosistem bozulması gibi olumsuzlukları sildiğini söyleyebiliriz. COVID-19 sağlık krizi,dampingli konaklamaların azalması, aracıların ortadan kaldırılması, dünya genelinde“mutlak görülmeli” sloganı ile ucuz pazarlama fenomeninden (Instagram, Seyahat Danışmanları, Turist Forumları vb.) vazgeçilmesini sağlamış gözükmektedir.

COVID-19 illeti, “her şer de bir hayır vardır” dedirtecek ve dünyayı sorumlu, sürdürülebilir ve sosyal açıdan yenilikçi turizme taşıyabilecek mi? … çeşitli yeni turizm biçimleri ve çözümleri keşfedilirken, yurt dışına çıkamayan yerli turistler iç pazarın canlı kalmasına yardımcı oldu gibi bir algı sektörde hakimdi… Sürdürülebilir ve sosyal açıdan yenilikçi turizm ihtiyacına yanıt olarak “slow tourism-yavaş turizm” eğilimi ufukta giderek belirginleşecek gibi görünmektedir.

Küreselleşmenin getirdiği hızlı tüketim “hastalığını” kesebilmek için başlatılan “yavaş” hareketlerin ilki SlowFood olup, yerel mutfakların sürdürülebilirliğini, kültürlerin bozulmadan devamlılığını ve biyoçeşitliliğin korunmasını sağlamayı amaçlamaktadır.

 CittaSlow hareketi, SlowFood hareketinde olduğu gibi hızlı yaşama karşı sürdürülebilirliği savunmakta olduğundan, kırsal turizmi odağına almıştır. Özellikle büyük kent yaşamlarındaki yoğun stres, kırsala kaçışı tetiklemiş, “bio/organik” yeme eğilimini güçlendirmiştir. SlowFood hareketinin, öne çıkardığı  kırsal turizm, COVİD 19 ile pekişerek güçlü birtarım turizmi ile devam edecek gibi görülmektedir.

Tarım ve Turizm arasında bu eşitliği sağlamak için, Avrupa Birliği kırsal kalkınmayı sağlanmak amacıyla kırsal turizmeodaklı projelere öncelik vermiştir.

Bu kapsamda, kırsal konaklama tesislerinin geliştirmesi için tarım ekonomisi odaklı yörelere çeşitli fonlardan kaynak ayrılmıştır. Zira, tarımsal ve turistik etkinlikler bir arada ve birbirinin tamamlayıcısı olmaktadır. Köy, dağ, yayla, çiftlik vb. kırsal alanlarda yapılan turizmi geniş anlamda kırsal turizm adı altında toplamak doğru olur. Bu turizm türünün başlangıç noktasını köy veya çiftlik gibi herhangi bir yerleşim birimi ile doğal çevre oluşturmaktadır.

Kırsal alanların kar veya çim kayağı, rafting, kanoing, doğa yürüyüşü, bisikletli veya atlı geziler, yamaç paraşütü ve balıkçılık gibi  etkinliklere müsade etmesi sahip olunan bu potansiyelin turizm yoluyla değerlendirilmesini zorunlu kılmakta ve sonuçta geri kalmış kırsal yerleşim birimlerinin kalkınmasına yardımcı olmaktadır.

HASAT TURİZMİ, HEM TARIM ÜRETİCİSİNİ, HEM TURİZMCİLERİ GÜLDÜREBİLİR

Agroturizm tarım turizmi “ekolojik tarım turizmi” olarak da adlandırılmaktadır. Bu turizm tipi kırsal yaşamı öğrenmek isteyen turistlerin çiftlik ve köy evlerinde konaklamaları, çiftlik ve köylerde bağ, bahçe, tarla, ahır, ağıl, kümes vb. tarımsal üretim alanlarında çalışmaları yoluyla yapılır. Çiftçiye üretimde yardım ederek ona gelir sağlarlar. Turistler şarap imalathaneleri, meyve toplama, avcılık, balıkçılık gibi etkinliklerle yöresel yiyecekler, gelenekler, tarımsal üretim hakkında bilgi sahibi olurlar.

Tarıma dayalı kırsal turizme ilginin artması, turizmcileri lavanta ve gülün ardından elma, zeytin, kestane, üzüm ve portakal gibi ürünlerin hasatına yönelik rotalar belirlemeye yöneltti.

•    Dünyada Tayvan tarım için çok uygundur. Turizmde çay tiryakileri için dünyanın en kaliteli çayların ekildiği çay plantasyonları gezilmektedir. Küçük çiftlikler odalarını turistler için hazırlamışlardır.

•    Toskana, Avrupa’da agroturizm için en uygun yerlerinden birisidir. Yerel domates, sebze ve peynirle yapılan yöresel yemekler, şaraplar çok ünlüdür.

•    İspanya’nın ünlü Mayorka adası çiftlik turizminde çok popülerdir. Portakal ve incir bahçeleri ortasındaki tesislerde turistlere orada yetişen ürünlerden yemekler sunarlar. Doğal kaynakları bol ve büyük bir ülke olan

•    Brezilya’nın tropikal çiçekler ve meyveler ve şeker kamışına kadar pek çok ürünü bulunmaktadır.

•    Hawai, çiftlik tarımında çok gelişmiştir Hawai Agriturizm Granada Karayip adalarında agroturizm için en iyi yerlerden birisidir. Kakao plantasyonları, karanfil, tarçın, zerdeçal yetiştiren kaliteli baharat çiftlikleri yer alır.

•    Kaliforniya ABD de agroturizm için en iyi yerlerden birisidir. Batıda küçük aile çiftlikleri ek gelir için agroturizme yönelmiştir. Çok sayıda turist üzüm bağları içinde ve şarap işletmelerinde kalmaktadır. Bu yerler turistlere küçük ölçekte tarım tekniklerini ve organik tarım tekniklerini sunarlar. Kaliforniya Üniversitesinin çiftçilere agroturizmi öğretmek için bir eğitim programı bulunmaktadır.

•    Filipinler agroturizm için pekçok yere sahiptir.

Türkiye ise, planlı bir şekilde çiftlik turizmine sadece 2004 yılında başlamıştır. Zeytin, zeytinyağı daha sık görülen hasat turlarından olmakla birlikte, örneğin, 2020 Eylül ayı için Elma ve Eğirdir’in pazarlanması dikkat çekicidir; tur operatörü “dalından Elma toplamak, Elma pekmezi, Elmacipsi, Elma çikolatası, Elma sirkesini yerinden almak, teması ile “ sakin şehir Eğirdir”i gezmeğe çağırmaktadır.

Ufak araştırma ile gezginler “Safranbolu, safrançiçeği hasadı “turuna, “Edirne, lavanta günleri” turlarına, “Datça Badem çiçeği festivali “turuna, “Bodrum acı ot festivali turuna, “Urla Enginar Festivali” turuna, “Adana Portakal Çiçeği Festivali” Turuna kolay rastlar…

•    Türkiye’de tarım turizmiyle ilgili bir proje Bodrum’da Turgutreis Tarihi Aspat Projesidir. Turgutreis'e 13 kilometre uzaklıktaki tarihi Aspat antik tarım alanı zeytin, incir ve bağ yetiştiriciliği açısından dünyanın en eski bölgesidir.

•    Mürefte ‘de Fevzi Kutman Şarap Müzesinde tahta presler, elle çevrilen salkım ayırma makinaları….mevcuttur.

Şarap, birçok Akdeniz ülkesinde “zeytin”den daha çok ilgi çeken ve “para” getiren bir turizm ürünüdür. Şarap ve turizm arasında yıllar öncesine dayanan bir ilişkinin olduğunu söylemek mümkündür. 2013 yılında alkollü içki yasağının başlaması ile, bağ bozumu ve tadım etkinlikleri yasaklanmış, kartvizit bastırmalarına, hatta bağlarına tabela asmalarına bile izin verilmeyen şarap üreticileri, bağ evlerini butik otel ve gurme restorana dönüştürerek “çıkış” aramaktadırlar.

Şarap turizmi bölgelerinde “şarap”ı tamamlayan bazı çekicilikler arasında kırsal atmosfer, çiftlik, misafirhane ve oda kahvaltı gibi alternatif konaklama imkânları, ulusal parklar, suyolları ve plajlar bulunmaktadır…

Anılan ürün örneklerinin yanı sıra, üretici ve turizmi ortak payda da buluşturan gastronomi de alternatif turizm seçeceği olarak çıkmaktadır.

Aslında, ayrılmaz bir bağla birleşen gastronomi ve turizm her zaman yan yana gelmiştir.Üretici ile yakınlaşma ve gastronomi ve turizmin sürdürülebilir olması için "yerel" olana ilginin yenilenmesi ve birleştiren olarak ortaya çıkıyor. Bu arada, ekolojik - gastronomik mirasın turizm tanıtımı, sürdürülebilir turizm kavramının temel bir perspektifi gibi görünmektedir.

Ekoturizm kapsamında değerlendirilebilecek ve bu turizm türünün sağladığı yararları arttıracak bir diğer turizm şekli olarak da gastronomi turizmini örnek gösterebiliriz.

Teknik yönlerine öneri getirmek eldeki verilerin kısıtlı olması sebebi ile şu an mümkün değil…

Ama, iktidar ve üretici-turizm temsilcileri arasında artan proaktif politikalara her zamankinden fazla gereksinim olduğu net ortadadır.

“Tüm dünyadavirüs korkusuna resesyon dA bulaştıysa ” TÜRKİYE TARIMINI TURİZMİ İLE İLİŞKİLENDİREREK KUCAKLAMANIN YOLLARINI ARAYACAK

Bu yazıyı, Tarım ve Turizm gibi elimizdeki çok önemli zenginliğimize  gereken önemin artık verilmesi gerektiğini anlatmak için kaleme aldım.

İktidar, halkın, üreticinin, turizmcinin topyekün tüm Türkiye’nin nasıl bir açmazdaolduğunu hiç de anlamış görünmüyor.

COVID-19 illetinin getirdiği bunca zorluktan sonra Türkiye Tarımı ile Turizmini ilişkilendirerek kucaklayacaktır, eldeki yegane büyük zenginliklerinin bilincine varacaktır diye inanmak istiyorum…

 

https://www.imf.org/en/Publications/WEO/Issues/2021/10/12/world-economic-outlook-october-2021

Türkiye’nin Biyoçeşitliliği: Genetik Kaynakların Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Sistemlerine Katkısı Prof. Dr. Hafiz Muminjanov ve Prof. Dr. Alptekin Karagöz

Gaziantep’in Antep Fıstığı İhracatı Büyüyor Projesi, 2016, GTB İHTİYAÇ ANALİZİ, Dr. Binhan OĞUZ BERKSOY,  Funda SURAN,  Şehriban BAL KÖSE,  Anış DİNÇEL ERDURAL,  Nazmi OKTAY, Eda TİN ŞAFAK

 ISPARTA ELMA KİRAZ KAYISI KÜMESİ İHTİYAÇ ANALİZİ—2015,Dr. Binhan OĞUZ BERKSOY Eda TİN ŞAFAK, Maral HAÇİKOĞLU s. 1

Kiraz, Üzüm Kümesi, İhtiyaç Analizi, EİB, Eylül 2016

“Fındık ve Mamulleri Sektörünün Uluslararası Rekabetçiliğinin Geliştirilmesi Projesi” ORDU FINDIK TİCARET ve SANAYİ ODASI İhtiyaç Analizi’ Raporu“ Dr. Binhan Oğuz Berksoy Dr. Yasemin Demirdağ Mete Berksoy Funda Suran — 2016 S. 15

UİB SİYAH İNCİR KÜMESİ İHTİYAÇ ANALİZİ 2020, s. 5, Dr. Binhan OĞUZ BERKSOY, Doç. Dr. Burcu YAVUZ TİFTİKÇİGİL

“MARDİN OSB BULGUR ve MAKARNA KÜMESİ:,Mardin’de Bulgur ve Makarna Sektöründe İhracat Kapasitesi ve Rekabet Gücünün Artırılması Projesi” 2015, Dr. Binhan OĞUZ BERKSOY,  Maral HAÇİKOĞLU

“GAZİANTEP TİCARET BORSASI GIDA SEKTÖRÜ GIDA SEKTÖRÜ UR-GE PROJESİ İHTİYAÇ ANALİZİ Projesi”, 2017,  S.19, Dr. Binhan Oğuz Berksoy, Şehriban bal Köse, Funda Suran

 “MEYVE SEBZE MAMULLERİ SEKTÖRÜ İÇİN ULUSLARARASI REKABETÇİLİĞİN GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ” MEYVE SEBZE MAMULLERİ SEKTÖRÜ İHTİYAÇ ANALİZİ RAPORU, 2013, Dr. Binhan OĞUZ BERKSOY, S. 179

“MEYVE SEBZE MAMULLERİ SEKTÖRÜ İÇİN ULUSLARARASI REKABETÇİLİĞİN GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ” MEYVE SEBZE MAMULLERİ SEKTÖRÜ İHTİYAÇ ANALİZİ RAPORU, 2013, Dr. Binhan OĞUZ BERKSOY, S. 182

“MEYVE SEBZE MAMULLERİ SEKTÖRÜ İÇİN ULUSLARARASI REKABETÇİLİĞİN GELİŞTİRİLMESİ PROJESİ” MEYVE SEBZE MAMULLERİ SEKTÖRÜ İHTİYAÇ ANALİZİ RAPORU, 2013, Dr. Binhan OĞUZ BERKSOY, S. 9

TÜRKİYE’DE KIRSAL NÜFUSUN DEĞİŞİMİ VE İLLERE GÖRE DAĞILIMI (1980-2012) Yrd. Doç. Dr. Murat YILMAZ,Doğu Coğrafya Dergisi - 33, S 165

Dünya Turizm Örgütü (World Tourism Organization- UNWTO)’nün tanımına göre sürdürülebilir turizm, ziyaretçilerin, turizm endüstrisinin, ev sahibi toplulukların ve çevrenin ihtiyaçlarını karşılayan mevcut ve gelecekteki sosyal, ekonomik ve çevresel etkilerinin dikkate alınmasıdır (World Tourism Organization, 2019).

SlowFood Hareketi, 1986 yılında İtalyanın Langhe Bölgesindeki Cuneo kentinde gastronomi uzmanı olan İtalyan Carlo Petrini tarafından başlatılmıştır.

Şarap Sektörünün Global Rekabetliliği (UR-GE İhtiyaç Analizi, Şubat 2014) İİB