Cumartesi ve Barış Anneleri komisyon oturumuna katıldı: Çocuklarımızı değil silahları toprağa gömelim

Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun beşinci toplantısında Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri dinlendi.
Komisyon üyelerimiz Gülistan Kılıç Koçyiğit, Saruhan Oluç, Meral Danış Beştaş, Cengiz Çiçek ve Celal Fırat’ın da katıldığı oturumda, Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri konuşmalar yaparak taleplerini sıraladı.
Cumartesi Annesi İkbal Yarıcı, gözaltında kaybedilen abisi ve tüm kayıplar için adalet talebini dile getirdi ve komisyonda bulunma amacını “Abim ve tüm gözaltında kaybedilenler için adaletin sağlanmasıdır” sözleriyle ifade etti.
Kayıp yakını Mesude Ocak, ağabeyi Hasan Ocak'ın kaybediliş sürecini ve daha sonra verdikleri adalet mücadelesini anlattı. Ocak, “Galatasaray Meydanı hâlâ yasaklı bir meydan. Suç unsuru olmamasına rağmen hukuksuz olarak 29 defa gözaltına alındık. Galatasaray Meydanı’nın tüm hak savunucularına açılmasını istiyoruz. Ayrıca bir hakikat komisyonu da kurulmalıdır” taleplerinde bulundu.
Sonrasında konuşan Besna Tosun da gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alamadıkları babası Fehmi Tosun’un kaçırılma anını ve ailesinin adalet mücadelesini anlattı. Babasının, evlerinin önünden bir araçla zorla kaçırıldığını ifade eden Tosun, “Beyaz Toros’un arkasından koştuk ve 30 yıldır halen bu aracın peşinden koşuyoruz” dedi. “Amacımız hakikatin ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanmasıdır” diyen Besna Tosun, Cumartesi Anneleri'nin taleplerini şu şekilde sıraladı:
“* Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları uygulansın.
* Galatasaray Meydanı’ndaki keyfi yasaklama son bulsun.
* Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun alt komisyonu olarak gözaltında kayıpları araştırmak üzere “Hakikat Komisyonu” kurulsun.
* Devlet, gözaltında kaybetme suçundaki sorumluluğunu kabul etsin.
* Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti açıklansın ve kalıntıları ailelerine teslim edilsin.
* Gözaltında kaybetme suçunun fail ve sorumlularını koruyan cezasızlığa son verilsin ve adalet sağlansın.
* Gözaltında kaybetme fiilinin “insanlığa karşı işlenen suç” olarak düzenlenmesine, önlenmesine ve cezalandırılmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılsın. Zamanaşımı kurumu cezasızlığın aracı olmaktan çıkarılsın. Bir daha hiç kimse gözaltında kaybedilmesin.
* Türkiye, imzalamaktan kaçındığı BM Tüm Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşme ile Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni Kuran Roma Statüsü'nü imzalasın, onaylasın ve uygulasın. Barış yalnızca silahların susması değildir. Barış; hakikatin dile gelmesi, adaletin tesis edilmesi ve mağdurların sesi duyulana kadar sürecek toplumsal bir sorumluluktur.”
Daha sonra ise Barış Anneleri dinlendi.
Kızı 27 yıldır cezaevinde olan Barış Annesi Türkiye Bozkurt, Kürt halkının Abdullah Öcalan’a güvendiğini belirterek çözümün gerçek muhatabının Öcalan olduğu vurgusunu yaptı. Bozkurt, “Kızım 14 yaşındayken Diyarbakır’da gözaltına alındı. Kendisinden 27 gün haber alamadık, avukatı da Meral Danış Beştaş’tı. Kızım 18 ay sonra cezaevinden çıktı ancak tekrar tutuklandı ve 27 yıldır cezaevinde. Artık adımlar atılmalıdır. Halk Öcalan’a güveniyor. Hiçbir adım atılmadı. Kürtler ise üzerine düşen tüm adımları attı. Silahlar yakıldı, parti feshedildi. Hepsi oldu ama bir karşılık verilmedi. Başta Öcalan olmak üzere cezaevlerinde bulunan siyasi ve hasta tutsaklar serbest bırakılmadır” dedi.
Sözlerine Kürtçe başlayan Barış Annesi Rebia Kıran, uyarıların üzerine konuşmasına Türkçe devam etti. Rebia Kıran, “Kim bu barışa vesile oluyorsa hürmetimiz, selamlarımız onlaradır. Bu barış sözü eğer Sayın Öcalan’dan çıkmış ise biz Barış Anneleri olarak bu barışı destekliyoruz” diye belirtti. Barışın suç değil “altından taht” olduğunu vurgulayan Kıran, komisyonun sürece sahip çıkmasıyla beraber ülkenin “gül bahçesine” döneceğini ifade etti. Her şeyden önce Öcalan’ın özgürleşmesini istediklerini belirten Rebia Kıran, “Öcalan gelsin, Meclis’te otursun ve derdimizi birbirimize anlatalım. Biz analar olarak halkın arasına gidiyoruz, herkesin fikrini alıyoruz. Bize diyorlar ki: ‘Hani barış nerede? Bir adım atılmamış.’ Bu ülkede hak, hukuk, adalet olsaydı çocuklar dağa çıkmazdı. Biz Barış Anneleri olarak buradayız. Sayın Öcalan’ın bir çağrısıyla Kürt halkını topladıysak, halk arkasındadır” diye konuştu.
Barış Annesi Nezahat Teke de şunları söyledi:
“Hala savaş uçaklarının sesiyle uyanıyoruz. Eğer bir çözüm varsa, bir komisyon kurulmuşsa bu uçakların sesi öncelikle dursun. Kızının 19 yaşında Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan tecride karşı bedenini ateşe verdiğini hatırlatan Teke, "25 yıldır kızımın saçının yanan kokusu burnumdadır. Barış olsa, ‘Kızın geri gelecek mi?’ diyeceksiniz; elbette kızım gelmeyecek. Ben ağladım, başka analar ağlamasın. Çocuklarımızı değil silahları toprağa gömelim. Biz barış isteyince savcı bize diyor ki, ‘Savaş yok’. Ben bu yüzden 1 yıl ev hapsi aldım. Madem savaş yok, insanlar neden ölüyor? Adına ne derseniz deyin, bir şey var ki insanlar ölüyor” ifadelerini kullandı.
Komisyona büyük görevler düştüğüne vurgu yapan Nezahat Teke “İmralı işin içinde. Biz Öcalan’ın çözüm için çaba gösterdiğini biliyoruz. Komisyon, Öcalan ile de görüşmeli ve birlikte yürütmelidir. Ne gerekiyorsa yapalım" diye konuştu. Barış vurgusu yapan Teke, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Ölene kadar biz barış isteyeceğiz. Bir canımız var, o da barışa feda olsun.”