Prof.Dr.Turhan USLU

Prof.Dr.Turhan USLU

Mail: turhanuslu@gmail.com

CEYHAN DELTASI KIYI KUMULLARI

Adana’nın Yumurtalık ilçesi sınırları içinde diğer kumullarımıza oranla en büyük, dikkat çekecek kadar uzun ve en doğal kıyı kumulları bulunmaktadır.

Bu kumulların korunma statülerine alınmaları 1993 yılında Yumurtalık Lagünü Doğal Sit statüsü ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca koruma altına alınması ile başlıyor. Yaklaşık aynı tarihlerde Ağyatan Gölüne de Doğal Sit statüsü verilerek korunan alan genişletiliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca bölgedeki kumulların 16.430 ha. lık kısmına 8.7.1994 tarihinde Tabiatı Koruma Alanı statüsü getiriliyor.

Bu alanda 19.853 ha. alan 21.6.2005 tarihinde Yumurtalık Lagünleri Ramsar alanı olarak  koruma statüsüne kavuşturularak Çevre ve Orman Bakanlığı da burada koruma işine ortak oldu. 6.12.2008 tarihinde ise bu alanın Tabiatı Koruma Alanı statüsü kaldırılıp bu kez Yumurtalık Lagünü Milli Parkı olarak koruma işinin esas patronluğu Çevre ve Orman Bakanlığı’na verildi.

Bu kumulların koruma statüsünün değiştirilmesi nedeniyle İskenderun Çevre Koruma Derneği ile Yumurtalık Balıkçıları Kalkındırma Yaşatma ve Yumurtalık Doğa Çevre Koruma ve Güzelleştirme Derneği bu kararın iptali için yargıya başvurdu. Danıştay sadece bilim ve eğitim amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmış olan Tabiatı Koruma Alanı statüsünden, koruma, dinlenme ve turizm alanları amaçlarıyla kullanılmak üzere ayrılmış Milli Park statüsüne düşürülmenin, alanın niteliği değişmediği halde yapıldığı için yasaya aykırı bularak Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Nitekim Türkiye’de Uludağ (Bursa), Kazdağları (Balıkesir), Dilek yarımadası (Aydın), Kuş Gölü (Balıkesir) gibi pek çok milli parktaki uygulamalar nedeniyle biz de Danıştay kararını haklı bulmaktayız.

Bu alanın neden milli park yapıldığı sorusu için Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün web sitesinde aşağıdaki bilgiler verilmektedir.

Seyhan-Ceyhan deltası göl lagünleri, kıyı kumulları, barındırdığı bitki ve hayvan türleri ile kompleks bir yapı oluşturmaktadır. Ülkemizde Halep çamı (Pinus halepensis)’nın nadir bir yayılış alanı olmasının yanında nesli tehlikeye düşmüş su kuşlarının yaşama ortamıdır. Akyatan ve Ağyatan gölleri barındırdığı kuş türleri açısından Türkiye’deki “A sınıfı” niteliğindeki 19 sulak alandan 2’sini oluşturmaktadır. Ayrıca nesli tehlikeye düşmüş 2 tür deniz kaplumbağasının (Caretta caretta) ve özellikle Chelonia mydas’ın Akdeniz’de varlığını sürdürebilmesi açısından bu alanlar oldukça önemlidir. Saha, Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında yer alan 17 deniz kaplumbağası yuvalama alanlarından birisidir. Özellikle Akdeniz’de yok olma tehlikesi içinde bulunan bir kaplumbağa türü (Chelonia mydas) için son sığınma alanlarıdır.

Bakanlığın verdiği bilgilerden, milli park yaptığı Yumurtalık Lagünü hakkında pek fazla bilgisi olmadığını anlıyoruz. Öncelikle bu milli park sınırları içinde Seyhan deltası diye bir alanın olmadığını söyleyelim. İkinci olarak bu milli park içinde Türkiye’nin başka kumullarında artık göremediğimiz barkan tipi denilen hilal şeklindeki büyük kumul tepeleri bulunuyor. Yani bu milli parkın jeomorfolojik özelliklerinin çok önemli olduğu, Bakanlığın bilgisi dışında. Üçüncü olarak Bakanlığın bahsettiği yaşam ortamlarına (ekosistem) ek olarak acı su, kıyı tuzcul ve kıyı maki gibi yaşam ortamlarının da milli park sınırları içinde bulunduğunu belirtelim. Ayrıca bu yaşam ortamlarının içinde de birçok ekolojik ortamlar (habitatlar) bulunmaktadır. Örneğin kıyı kumulları yaşam ortamı içinde plaj, hareketli kumullar, geride sabitleşmiş kumullar gibi birçok ekolojik ortam ve buradaki ortamlara bağlı olarak yaşayan bitki türleri ve bitki toplulukları var. Kıyı tuzcul yaşam ortamlarında toprağın barındırdığı tuz miktarına göre farklı ekolojik ortamlar oluşmuş ve buralara bağlı olarak yaşayan farklı bitki türleri ve bitki toplulukları gelişmiştir.

Ceyhan deltasında ilk araştırmamız 9 Mayıs 1991, ikinci araştırmamız 15-17 Nisan 1993 ile 21 Ekim 1993 ve üçüncü araştırmamız 3-7 Mayıs 1994 ile 20-24 Haziran 1994’de oldu. Bu araştırmalarımızda kıyı kumullarında 112 bitki türü ve 10 bitki topluluğu tespit ettik.

Ceyhan deltası deniz kaplumbağaları (Sini ve Yeşil Deniz kaplumbağası) ile kuşlar (turaç, bıldırcın, ördek, kaz, sakarca, turna, üveyik vb.) açısından olduğu kadar birçok memeli hayvan (çakal, tilki, tavşan, domuz, kunduz vb.), sürüngen (yılan vb.) bakımından da önemli bir alandır.

Ceyhan deltası kıyı kumulları çok önemli biyolojik çeşitliliğe sahip olmasına rağmen önemine uygun koruma önlemleri alınmadığı için çok büyük tahribatlara uğradı. Bu tahribatı tespit için 1948 ve 1992 yılları arası hava fotoğraflarını bilgisayar ortamında Dr. Yılmaz BAL ile karşılaştırdık. 1948 yılında 8.618 ha olan kıyı kumulları 1992 yılında 4.933 ha. düşmüştür.  Kıyı kumullarının tarım alanlarına dönüştürülmesi kumullar üzerinde en büyük tahribat faktörü olmuştur. Denizden içeri doğru 1948 yılında kumulun en geniş yeri 6.809 m iken 1992 yılında bu genişlik 2.308 m. ye düşmüştür. Açılan drenaj kanalları ile 1948 yılından 1992 yılına kadar tuzlu toprakların % 65’i yok olmuştur.

Buradaki kıyı kumullarının nispeten korunmasında en büyük etken yolların çok az olmasıydı. Ancak son yıllarda bu alanda yol yapımlarının hızlanması bu kumulların akıbeti konusunda bizi derinden düşündürüyor. Ceyhan nehrinin 1935 yılından önce aktığı eski yatağına yerel halk yıllardır Ceyhan nehrinden su verilmesini istiyor. Bu gerçekleşirse Ceyhan deltasındaki en büyük tahribatlardan birinin nedeni olacaktır. Gelen su ile bu yöredeki doğal ortamlar tarım alanlarına dönüştürülecek. Ceyhan deltasında sadece kıyı kumulları değil tuzlu topraklar ile bataklık ve sazlık alanlar da tarım alanlarına dönüştürülmüştür. Kıyı kumullarındaki ve tuzlu topraklardaki çalılar odun temini için, sazlık alanlardaki bitkiler sepet örme amacıyla büyük çapta kesiliyor. Kıyı kumulları ve sazlık alanlardaki bitkiler yakılıyor. Bu doğal ortamların hepsinde hayvanlar otlatılıyor. Yabani kuşlar avlanıyor ve yuvalarındaki yumurtalar toplanıyor. Deltada çeşitli amaçlar için kıyı kumullarından kumlar alınıyor. Çeşitli araçlar kıyı kumulları ve tuzlu topraklarda gidip gelmeleri bitkiler üzerinde olumsuz etki yapıyor. Kıyıda turizm faaliyetleri ve buna bağlı olarak plaj, bina ve yol yapımları giderek artıyor.

Çevre ve Orman Bakanlığı Türkiye’deki mevcut milli parkların tamamına yakınının biyolojik çeşitliliğini bilmeden bu alanları milli park yapmıştır. Bakanlık bu milli parkları tesis ederken Türkiye’nin ekosistem çeşitliliğini dikkate almamıştır. Bakanlığın Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü bu milli parkları tesis ederken bitki ve hayvan varlıklarını tespit etmemiş, yıllar içerisinde bu varlıkların çeşitliliğinin azalıp azalmadığı periyodik aralıklarla kontrol etmemiş ve bu konularda bilimsel komisyonlara sahip olamamıştır. Bunların sonucu olarak biyoçeşitliliğin azalıp azalmadığına göre tedbirler alan bir kurum maalesef olamamıştır. Bakanlık biyoçeşitliliğin çok önemli olduğu ülkenin birçok yerine ait bilimsel veriler ortaya koyan bilim adamlarının ikazlarını hiçbir zaman duymamış bir teşkilattır. Yumurtalık Lagününde de koruma statüsünün bu çerçevede Tabiatı Koruma alanı statüsünden milli park statüsüne çevrilmesi de bizim için sürpriz olmamıştır.

Umarız Çevre ve Orman Bakanlığı hukukun arkasından dolanmaz ve Danıştay kararı doğrultusunda dünya mirası bu çok değerli doğal alanımız Tabiatı Koruma Alanı statüsünde korunmaya devam eder.