Prof.Dr.Turhan USLU

Prof.Dr.Turhan USLU

Mail: turhanuslu@gmail.com

GÖKSU DELTASI KIYI KUMULU

Göksu deltası kıyı kumulu Mersin’in Silifke ilçe sınırları içindedir. Bu kıyı kumulu 34 km uzunluk ve bazı yerlerinde 2,4 km genişlik ve 1800,9 ha’lık alanı ile Türkiye’nin önemli kumullarındandır.
Bu kumulda 1970 yılında (11 Eylül ve 14 Ekim), 1971 yılında (12 Mart, 5 Mayıs ve 25 Haziran), 1972 yılında (18 Mart, 18 Nisan, 25 Mayıs ve 21 Haziran), 1973 yılında (13–14 Nisan ve 8–9 Haziran), 1978 yılında (22 Haziran), 1988 yılında (27 Haziran) ve 1991 yılında (10 Mayıs) incelemelerimiz oldu. 1988 yılındaki araştırmamıza Prof. Dr. Jean-Marie Géhu ve Manuel Costa ile 1991 yılındaki araştırmamıza Dr. A.H.P.M. Salman ve Dr. J. P. Doody eşlik etti.

Göksu deltası kıyı kumullarında yapılan tahribatları araştırmak için 1951 ve 1990 yılları hava fotoğraflarını Dr. Yılmaz Bal ile bilgisayar ortamında karşılaştırdık. Daha önce 2.219 ha. olan kumul alanı 1.800 ha’a gerilemiştir.1951 yılında 34.317 m olan kumul uzunluğu 1990 yılında 34.000 m’ye gerilemiştir. Daha önce 2.517 m olan kumulun en geniş olduğu yer daha sonra 2.400 m’ye gerilemiştir. 1951 yılında 7 adet olan büyük kumul tepeleri 1990 yılında 2 adede düşmüştür. Böylece 21,3 ha olan kumul tepelerinin alanı 7,3 ha’a gerilemiştir. Daha önce 5,3 m olan en yüksek kumul tepesi daha sonra 3,3 m olmuştur.

Göksu deltası kıyı kumullarında 1970’li yıllara kadar odunsu bitkilerin kesilmesi, odunsu bitkilerin kökleri ile çıkarılması, hayvan otlatması, insan ve hayvanların kumulu çiğnemesi ve az miktarda kum alımı görülürken özellikle 1980’li yıllardan sonra geniş çapta kum alımı, bu kumlarla yapılan yazlık konutlar, yollar, tarım alanları, kâğıt fabrikası ve fabrikanın atık su deşarj borusu yanında geleneksel otlatma ve odunsu bitkilerin kesilmesi devam etmiştir. 1990 yılında bu alanın Özel Çevre Koruma Bölgesi olmasından sonra ise yerleşim alanları hızla büyümüştür.

Bu çalışmalarımızda bu kumula ait 118 bitki türü tespit ettik. Bu bitkilerden sadece biri İngiliz Davis’in 10 ciltlik “Türkiye florası” eserinde verilmekteydi. Yani ilk kez 117 bitki türünün Göksu deltası kıyı kumullarındaki varlığını biz tespit ettik.

Göksu deltasındaki çalışmalarımızda buradaki kıyı kumullarında 10 bitki topluluğu (birliği) tespit ettik. Bu bitki topluluklarından 5’i Türkiye’ye özgü (endemik) dür.  Bunlar;

  1. Elymo - Zygophylletum albi
  2. Ipomoeo stoloniferae – Sporoboletum arenarii
  3. Ipomoeo stoloniferae – Elymetum farcti
  4. Zygophyllo – Halocnemetum strobilacei
  5. Pistacio palaestinae – Rhamnetum graeci

 

Bu bitki topluluklarından

  1. Elymo - Zygophylletum albi bitki topluluğu dünyada sadece Taşucu ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kıyı kumullarında bulunmaktadır.
  2. Pistacio palaestinae – Rhamnetum graeci bitki topluluğu ise dünyada sadece Göksu deltası kıyı kumulunda bulunmaktadır.

 

Göksu deltası, 02.03.1990’da Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edildi. Silifke’de 6–9 Ekim 1992’de  “Uluslar arası Göksu Deltası Çevresel Kalkınma Semineri” düzenlendi. Arazilerimize ne olacak tedirginliği içindeki yöre halkı buralarda 1966–1971 yılları arasında sosyolojik bir araştırma yapmış bir Hollandalının seminerdeki konuşması esnasında adeta toplantıyı bastı. Hollandalının konuşmasının ardından kürsüye çıkan Özel Çevre Koruma Kurumunun o zamanki Başkanı “Her şey insan içindir, eskisi gibi ekip biçeceksiniz, hiçbir kısıtlama olmayacak” türünden vaatler verdi. Özel Çevre Koruma Kurumu yetkilileri seminer sonunda yerli ve yabancı uzmanları otobüslerle kumulları göstermeye götürdü. Kumullara otobüslerin girmesini bir kenara bırakın kumulda yerli ve yabancı uzmanlar yöre halkının traktörlerle kum çektiklerine bizzat şahit oldu. Özel Çevre Koruma Kurumu yetkilileri yöre insanlarına hiç olmazsa bir günlüğüne bu işlere ara verin ve yabancı uzmanlara rezil olmayalım durumunu sağlayamamışlardı.

Özel Çevre Koruma Kurumu 1991 yılından itibaren imar planları (Kum mahallesi, Atakent, Atayurt vb) yaparak ikinci konut alanlarını imarlı duruma getirip bunların daha da büyümesini sağladı. Bunların dışında Özel Çevre Koruma Kurumunun doğanın korunmasına yönelik olmayan ve buradaki yerleşim alanlarının daha da büyümesini sağlayacak imar planları, yol, içme suyu, kanalizasyon, katı atık vb. gibi projelerini de eleştirmek istiyoruz. Kurumun “Kurtuluş Sökün, Arkum, Atayurt uygulama ve nazım imar planları veya imar planları”, “Göksu deltası vahşi depolama alanlarının fizibilite çalışması”, “Göksu katı atık düzenli depolama tesisi”, “Delta içi koruma amaçlı ulaşım yolu” (nasıl oluyorsa) gibi doğanın korunması ile ilgisi olmayan projelerini örnek olarak verebiliriz.

Ayrıca dünya çapında önemli bu alanda Kurumun1993-1994’te Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesine “Göksu Deltası Botanik Bahçesi Parkı”, 2002-2003’te Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsüne “Tarımda gübre kullanımının optimizasyonu için toprak analizlerini yapmak-yaptırmak” ve “mera ıslahı” ve “Göksu deltası iyi tarım uygulamaları” gibi bu alanın doğasını bozmaya yönelik projeleri de belirtmek istiyoruz.

Göksu deltasında zengin flora ve birçoğu Türkiye’ye özgü bitki toplulukları dururken kurum 2009 yılı projesi olarak “Nesli tehdit ve tehlike altında olan tür ve habitatların korunması: Kum zambağı” gibi bir projeye imza attı. Türkiye’nin Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz kıyı kumları dışında Bulgaristan, Gürcistan, Rusya’nın Karadeniz kıyıları, İsrail, Yunanistan, Malta, İtalya, Fransa, İspanya, Portekiz, İngiltere ve Amerika’nın Pasifik Okyanusu kıyı kumullarında da bulunan kum zambakları için “nesli tehlikede” diyerek proje yaptırmanın da gerekçesini anlayamadığımızı belirtmek isterim.

1951 ve 1990 yıllarına ait hava fotoğraflarına göre Göksu deltası kıyı kumulunda yaptığımız tahribat incelemesinin yeni hava fotoğrafları ile tekrarlanmasını yararlı görüyoruz. Böylece 1990 yılında bu alanın Özel Çevre Koruma Bölgesi olmasından sonra hızlanan tahribatın tespit edilerek Özel Çevre Koruma Kurumuna bu nasıl “özellikle iyi koruma” diye sormak gerekir.

Burada deniz kaplumbağası araştırmaları yapan üniversitelerimizdeki bilim adamlarına daha önce yapmış olduğum çağrımı tekrarlamak istiyorum. Sadece deniz kaplumbağalarına bakarak onları koruyamazsınız. Deniz kaplumbağalarına değil onların yumurtlama alanları olan kıyı kumullarının tümüne bakarak ve kumulların tümünün korunmasını talep ederek kıyı kumulları ile birlikte deniz kaplumbağalarının korunmasını sağlayabilirsiniz.