haberanaliz

Doğan: 11 Temmuz’da yakılan ateş umutlarımızı harladı, herkesi yaşam siyasetine tutunmaya çağırıyoruz

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Doğan: 11 Temmuz’da yakılan ateş umutlarımızı harladı, herkesi yaşam siyasetine tutunmaya çağırıyoruz
DEM PARTİ SÖZCÜSÜ, Ayşegül Doğan, devam eden MYK toplantımızın gündemlerine ve güncel gelişmelere ilişkin Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenledi. Doğan, şunları söyledi:

Darbeci zihniyetlere dün olduğu gibi bugün de karşıyız

Sizleri DEM Parti adına sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Yine bir MYK toplantısı arasında karşınızdayım. 15 Temmuz ile başlayacağım. Bugün, Türkiye’de demokrasinin kesintiye uğradığı tarihlerden biri. 15 Temmuz 2016’nın üzerinden tam 9 yıl geçti. Ne yazık ki 9 yıl boyunca da Türkiye daha çok demokrasiyle değil daha çok antidemokratik uygulamayla karşı karşıya kaldı. Yine o günün koyu karanlığıyla mücadele edilmeye çalışılıyor. Üstelik 15 Temmuz neyin üzerine gelmişti? Aslında Türkiye’de ne yazık ki darbe mekaniği çok sık işliyor. 1980 darbesinin henüz izleri silinememişken, başka türlü darbe girişimlerinden, siyasi ya da askeri kalkışmalardan söz eder olduk. Maalesef 15 Temmuz darbe girişimi, akabinde OHAL uygulamaları ve KHK’lerle pek çok mağduriyet yaratıldı. Bu mağduriyetlerin büyük bir bölümü de henüz giderilmedi. Bugün, yine bir yüzleşme günü. Yeni bir gelecek için geçmişe bakarak, geçmişten dersler çıkararak, geçmişteki onca acı tecrübeden dersler çıkararak yeni bir yaklaşımı geliştirmenin gerekliliklerini hatırlatma günü. Türkiye’nin yeni bir yolun eşiğinde olduğunu biliyoruz. Hatta bu eşiğin tam kalbinde olduğunu biliyoruz. O sebeple bugün 15 Temmuz’u hatırlatırken, geçmişin hatalarını ve onlardan ders çıkarmanın önemini de ısrarla vurgulamak istiyoruz. DEM Parti olarak bir daha ifade etmek isteriz ki tüm darbelere karşıyız. Siyasi ya da askeri kimden gelirse gelsin, kime karşı yapılırsa yapılsın darbe girişimlerine ve kalkışmalara ya da darbeci zihniyetlere karşıyız. 

Süleymaniye'deki sürece emek veren herkese teşekkür ediyoruz

11 Temmuz’dan döndük. Niye böyle ifade ediyorum? Çünkü artık 11 Temmuz hiçbirimizin unutamayacağı bir gün olarak tarihe geçti. Süleymaniye'den ayağımızın tozuyla gelip toplandık, karşınızdayız. MYK üyelerimiz, eş genel başkanlarımız, milletvekili arkadaşlarımız, birçok hak savunucusu, gazeteci, yazar, akademisyen ve siyasetçi, orada olabilecek herkes çok tarihi bir ana tanıklık etti. Aralarında KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat’ın ve PKK Merkez Komite Üyesi Nedim Seven’in de olduğu 15 kadın ve 15 erkekten oluşan 30 kişilik silahlı grubun özgür iradeleriyle silahlarını yakarak imha ettikleri o tarihi anın tanıklığıyla bugün buradayız. MYK’miz bugün o anı, bizleri o ana getiren süreci ve bundan sonra yapılması gerekenleri değerlendiriyor. Bu sürece emek veren herkese DEM Parti olarak teşekkürü çok önemli bir borç olarak görüyoruz. 11 Temmuz’daki tarihi somut adımın zeminini hazırlayan, katkı sunan, öncülük eden tüm taraflara teşekkür ediyoruz. 

Herkes eşit ve onurlu bir barış için sorumluluk üstlenmeye hazır 

Ayrıca Kürdistan Bölgesel Yönetimine hem bu zeminin hazırlığına sundukları katkı hem ev sahiplikleri hem de sürece dair ortaya koydukları kararlılık dolayısıyla parti fark etmeksizin teşekkür ediyoruz. Herkes ama herkes bu sürecin ivme kazanmasını istiyor. Türkiye’nin eşit, adil, onurlu ve kalıcı bir barışa erişmesini istiyor. Türkiye’nin demokratikleşmesini, daha zengin bir ülke olma imkanlarının bir an önce bu savaşın son bulmasıyla ortaya çıkmasını arzu ediyor ve bunun için de sorumluluk üstlenmeye hazır. Silahların yakılması yalnızca Türkiye için değil Ortadoğu ve dünya açısından da bir tarihsel an. Çünkü biliyoruz ki bu silahlar Ortadoğu bir ateş çemberinden geçerken yakılarak imha ediliyor. Dolayısıyla birçok bölgesel etkileri olacak. Bu bölgesel etkileri itibarıyla da bu sürece ciddiyetle yaklaşmak gerekiyor. Bu sürecin yüklediği ağır sorumluluğun da farkında olmak gerekiyor. Biz DEM Parti olarak silahların tümden devre dışı bırakılmasının, Kürt sorununun demokratik çözümü için atılan bu tarihi adımın sorumluluğunun farkındayız. PKK’nin 12 Mayıs kararlarıyla birlikte, varlık inkarına dayalı silahlı mücadele stratejisi yerini demokratik siyaset stratejisine, barış ve demokratik toplum programına ve bütüncül bir hukuk yaklaşımıyla ifade edilen kavramlara bıraktı. 

Silahların bırakılmasının kalıcı hale gelmesi için gereken neyse hızla yapılmalıdır

Bunlar yalnızca kavramlardan ibaret değil. Demokratik siyaset bugün Türkiye’de ne yazık ki kuşatılmış vaziyette. Bu alanın genişlemesine dair somut adımların atılmasına ihtiyacımız var. O gün orada da ifade edildi, daha önce Sayın Öcalan’ın video mesajında da 27 Şubat çağrısında da ifade edildi. Biz de DEM Parti olarak Türkiye’nin bu ihtiyacını yıllardır ifade ediyoruz. Biz, Türkiye’nin sorunlarının müzakere kanallarıyla ve diyalogla çözülmesinden yanayız ve bunun için mücadele ediyoruz. Bugün bunu yeniden ifade ediyoruz. Silahların tümden devre dışı bırakılması, bunun kalıcı hale gelmesi ve demokratik siyaset alanının güçlenmesi için hızla hiç zaman kaybetmeden gereken neyse yapılmalı. Tüm mekanizmalar kurulmalı. 

Komisyon bileşimi mutlaka çoğulculuk ilkesi gözetilerek oluşturulmalı

Komisyon, son günlerde yapılan açıklamalarda da görüldüğü kadarıyla ki bunu memnuniyetle karşılıyoruz, kurulacak. Bizdeki bilgiler de bu yönde. Yaptığımız görüşmelerde edindiğimiz izlenimleri de daha önce paylaştık. Bu komisyon, etkin ve kalıcı sonuçlar alması için hızla kurulup çalışmalarına başlamalıdır. Çok önemli bir başka konu da bu komisyon en kapsayıcı ve kucaklayıcı bir şekilde bir araya gelmeli. Komisyonun bileşimi mutlaka çoğulculuk ilkesi gözetilerek oluşturulmalı. Sayın Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamada da gördüğümüz kadarıyla tüm siyasi partilere davet vardı. Biz DEM Parti olarak davetimizi tekrar ediyoruz. Bütün siyasi partiler, iktidarından muhalefetine, Meclis’te kurulacak komisyona ciddiyetle yaklaşmalı, buna göre üye belirlemeli ve çalışmaların hızlanması için üzerlerine düşen görevi yerine getirmelidir. Temennimiz tüm siyasi partilerin ve onların yanı sıra demokratik güçlerin sürecin hızlanması, ivme kazanması için gereken sorumluluğu ciddiyetle üstlenmelidir. Atılan bu adımın eşitlik, kardeşlik ve demokratik Türkiye yolunda bir adım olduğu bilinerek değeri layıkıyla anlaşılmalı ve herkes bu konuda gereken sorumluluğu ciddiyetle üstlenmelidir. 

DEM Parti’nin durduğu yer bellidir, DEM Parti bir müzakere partisidir 

Günlerdir DEM Parti tartışılıyor bir yandan da. Gözlerin DEM Parti’ye çevrilmiş olması önemli. DEM Parti’nin siyasi dengeler açısından oluşturduğu bu önemli güç, büyük mücadelelerle edindiği güç kıymetli. Yalnız tartışmaların şekline, içeriğine ve kapsamına bakınca, durduğumuz yeri hatırlatma ihtiyacı hissetmemizden dolayı değil ama bunlara yanıt olsun diye bir daha söyleyelim. Bu konuda rüştümüzü ispatlamamıza gerek yok. Bizim durduğumuz yer apaçık belli. Biz bir müzakere partisiyiz, bir diyalog partisiyiz. Biz Türkiye’de eşit kardeşlik hukukunun inşa edilmesi gerektiğine inanan bir siyasi partiyiz. Bu konuda en aykırı düşünen insanlara bile ulaşmamız gerektiğini defalarca ifade etmiş ve sahada bunu yapmış bir siyasi partiyiz. Biz tüm eleştirileri, önerileri ve katkıları değerli bulduğumuzu sayısız kez hatırlatmış bir siyasal geleneği temsil ediyoruz. Ayrıca Türkiye'de bu konuların konuşulması için nasıl bir ortama ihtiyacımız olduğunu da en sık ifade eden siyasi partiyiz. Yalnızca ifade etmiyoruz, risk almaktan korkmuyoruz. Biz oy ve seçmen kaygısıyla, anket kaygısıyla yaklaşmıyoruz bu meseleye. Bizim için Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt meselesinin demokratik çözümü tüm bunların üstünde yer alan bir konudur. Biz hayat siyasetinden bahsediyoruz, ölüm siyasetinin son bulmasından bahsediyoruz. Biz meseleye böyle yaklaşıyoruz. Bizim bu meselede durduğumuz yer bu kadar açık ve nettir. O yüzden bazı tartışmaların birtakım maksatlarla yapıldığının farkında olduğumuzun bilinmesini isteriz.

Silahın değil demokratik siyasetin gücüne inanıyoruz

Sayın Öcalan da ifade ediyor. Diyor ki silahın değil siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyoruz. Biz de siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyoruz. Silahın değil demokratik siyasetin gücüne inanıyoruz. Bunun etkisini biliyoruz. Bunun yaratabileceği gücün, toplumsal dayanışmanın etkilerini biliyoruz. O nedenle buna tutunmamız gerektiğini söylüyoruz. Buna bir tarihi fırsat tanımlaması yapıyoruz, sımsıkı sarılmalıyız diyoruz. Kırılgan olan bütün noktalarını güçlendirmemiz gerektiğini söylüyoruz. Bu nedenle de hukuka ihtiyacımız olduğunu söylüyoruz. Herkes için eşit ve ayrımsız bir hukuka ihtiyacımız var. Kim olursa olsun, hangi dilde konuşursa konuşsun, hangi inanca mensup olursa olsun herkesin hukukla kendini güvende hissettiği bir Türkiye hepimizin ortak buluşma noktası ve teminatıdır. Buraya davet ediyoruz tüm siyasi partileri, toplumsal kesimleri, kadınları, gençleri, ezilenleri, işçileri, emekçileri, sömürülenleri, kendini yok sayılmış hissedenleri. Bu hukuku ancak birlikte inşa edebiliriz. 

Sürecin sorumluluğu yalnızca DEM Parti’ye bırakılamaz; muhalefet ve iktidar, herkes ciddiyetle yaklaşmalıdır

Şimdi bir eşiğin tam kalbindeyiz. Buradan nasıl yol alabiliriz? Yan yana gelerek yol alabiliriz; güçlerimizi birleştirerek, gerçek gündemlerimize dönerek yol alabiliriz. Bunu toplumda örgütleyerek yol alabiliriz, hepimizin tek tek hakkı olduğunu bilerek yol alabiliriz. Hepimizin barış hakkı var. Hepimizin demokrasi hakkı var. Hepimiz için özgürlükler temel insan hakkı. Bunun için DEM Partili olmaya gerek yok. Ama bunun için sorumluluk hissetmeye ihtiyacımız var. Bu mesele yalnızca DEM Parti’ye bırakılamaz. Muhalefet partileri, iktidar bloku, herkes bu ciddiyetle ve sorumlulukla, sürecin ağırlığının farkındalığıyla yaklaşmalı. Ancak böyle hep birlikte soluklanabiliriz. O gün orada bulunan, bulunmayan herkese çağrımızdır: Türkiye içinde ve dışında barış ve demokrasi için ter dökmüş, bedel ödemiş ya da şimdi yola koyulmak isteyen, yeni tarih yazımında özne olmak isteyen herkes bugün bir pozisyon almalıdır. Pozisyonu barıştan, demokrasiden, eşitlikten, özgürlükten ve adaletten yana olmalıdır. 

Silahsız siyaset ve mücadele dönemi için yeni bir başlangıçtayız; sürecin hukuki altyapısı hazırlanmalıdır

Biz bu somut ve tarihi gelişmenin değerini anlıyoruz ama bizim tek başına anlamamız yetmez. Hep birlikte anlamalıyız. Toplumsal ve siyasal karşılığının da ancak güçlenmemizle olacağını deneyimlemiş bir siyasi partiyiz. Her çatışmanın doğası farklı olduğundan barışa ulaşmanın yöntemleri de farklı olabilir. Belki Türkiye’de bir ilki konuşuyoruz. Türkiye kendi modelini yaratmak için yola koyuldu. Dünya çatışma çözümü deneyimlerinden hatırladığımız kadarıyla silahlarını yakarak imha eden, bir başka mücadele yöntemini benimseyip onlarca yıldır sürdüren örgüt yok. Bu emsalsiz deneyime, o gün orada yakılan ateşin bir barış ve umut ateşi olmasına hep birlikte destek olmalıyız. Farklı barış süreçlerinde de özgün süreçlerde de yapılması gerekenler açıktır, aşikardır. Bundan sonra ne yapılmalı? Herkesin aklındaki soru bu. Evet, komisyon kuruluyor ve komisyon bir yandan çalışmalarına devam edecek. Toplumsal olarak yapacakları belli, siyasetin üstlenilmesi gereken sorumluluklar belli. Bir silahsız siyaset ve mücadele dönemi için yeni bir başlangıçtayız. O halde ne yapılacak? Bu soruya birlikte yanıtlar üretmeliyiz, bu soruların yanıtlarını birlikte çalışmalıyız. Bu sorunun yanıtlarının somut adımlarla güçlendirilmesi ve altının doldurulması gerekiyor. Yapılması gerekenler var, son derece açık. Sürecin siyasal ve hukuksal altyapısını hazırlamaktan çekinmemeliyiz. O gün o metni okuyan, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı olarak ilk ateşi yakan, harlayan kişi Besê Hozat en sonunda “Barış ve Demokratik Toplum Grubu” olarak o metni bitirdi. Biz siyaset yapmak istiyoruz diyorlar. Peki, bunun hukuki zemini nasıl oluşturulacak? Yasal düzenlemeleri nasıl yapılacak? İşte tüm bu soruları konuşmaktan ve hazırlık yapmaktan da siyaseten çekinmemeliyiz. Kararlılığa, iradeye, cesarete ve risk almaya ihtiyacımız var. Bu riskleri, kararlılığı ve sorumluluğu birlikte üstlenmeye herkesi davet ediyoruz. 

Türkiye siyasetinde kurucu özneyiz, hiçbir haksızlığı kabul etmeyiz

Birçok siyasetçi, akademisyen, sanatçı, yazar, gazeteci, STK temsilcisi, baro ve tabii ki birçok kesim için belirsizlikler var. Bu son derece olağan. Bunu anlıyoruz. Ancak bu belirsizlikler giderilmelidir. Yine bunu birlikte giderebiliriz. Çatışmaya neden olan eşitsizlikler var. Bunlar ortadan kaldırılmalıdır. Bakın, çok canlı bir örnek vereceğim sizlere. Kürtçe müzik dinlediği için İstanbul Bayrampaşa’da piknikten dönen Diyarbakırlı bir aile darp edildi, işkence gördü. Öyle bir işkenceden bahsediyoruz ki 7 aylık hamile bir kadın yoğun bakımlık oldu, bebeği entübe edildi. Nedeni ne olursa olsun bu politik bir meseledir. Biz bunu kabul etmiyoruz. Ortadan kaldırılması gereken eşitsizlikler bunlardır. Biz muhalefete yönelik baskıları da bunu da kabul etmiyoruz. Biz bu siyasette, Türkiye siyasetinde kurucu bir özneyiz. Hiç kimseye dönük haksızlığı kabul etmeyiz. Ama böyle bir dönemde eğer Kürtçe müzik dinledikleri için insanları böyle bir işkenceyle karşı karşıya bırakırsanız; ne oluyor, kim yapıyor, neden oluyor sorularını sormak en meşru hakkımız olarak masada durur. Biz de bu soruları soruyoruz. Bu olayın failleri açığa çıkarılmalıdır. Ne olduğu kamuoyu ile paylaşılmalıdır.

Yakılan ateş umutlarımızı harladı, herkesi yaşam siyasetine tutunmaya çalışıyoruz 

DEM Parti İmralı Heyetinin siyasi turu başlıyor yarın. Heyetimiz Pervin Buldan, Mithat Sancar ve Faik Özgür Erol’dan oluşuyor. İlk görüşme Adalet Bakanı ile olacak, daha önce ertelenen görüşme yapılacak. Ardından Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile bir görüşme olacak. Aynı gün içinde, yani yarın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile bir görüşme olacak. 17 Temmuz Perşembe günü ise CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile görüşecekler. Tüm bu ziyaretlerden sonra da heyet İmralı’ya gitmek için hazırlık yapacak. Son olarak şunu söylemek istiyorum. Yakılan ateş DEM Parti için barış umudunu harladı. Tarihin başka biçimlerde tekrarını yaşamamak için hepimiz sorumluyuz. Bunun altını çizmek istiyoruz. Tüm yeteneklerimizi konuşturmamız gereken bir dönemden geçiyoruz. Herkesi bu nedenle yaşam siyasetine tutunmaya çağırıyorum. 

Soru: Yeni bir Erdoğan ziyareti olacak mı, tarihi belli mi? Bir de Hatimoğulları örgütün Öcalan’ın özgürlüğünü şart koştuğunu söyledi. Bu görüşüldü mü MYK’da?

Bu dönem siyasi istişarelerin yoğun olduğu bir dönem. Bu hafta Sayın Cumhurbaşkanı ile belirlenmiş bir görüşme yok. DEM Parti İmralı Heyeti yakın zamanda görüşmüştü. İmralı’da Sayın Öcalan ile görüşme bu ziyaretlerden sonra olabilir. Henüz günü belli değil. Öcalan’ın özgürlüğü tartışmasız bir şekilde sıklıkla ifade ediyorlar. Öcalan'ın koşullarına ilişkin bizim tavrımız da son derece net. Bu tartışmasız bir konu. İkinci video mesajda Öcalan kendi durumuyla ilgili toplumun özgürlüğünden bahsediyor. “Toplum özgürleştiğinde birey de özgürleşir” diyor. Ben böyle yanıt vermiş olayım. Tüm bu antidemokratik uygulamalar bitmeli, İmralı’daki statü artık bu şekilde sürdürülmemeli. İmralı’da birtakım görüşmeler gerçekleştirdiğini yine kendisi ifade ediyor video mesajında. Oldukça net bir biçimde kendisine dönük tartışmalara ilişkin ifadesi belli. Örgüt, onun fiziksel özgürlüğünü ilk günden, 99’dan bu yana talep ediyor. Bu yalnızca kurucu önderi olduğu örgütün istediği bir şey değil. Biz sahada da bu taleple karşılaşıyoruz. Kendisi doğrudan bu soruya cevap vermiş. 

Soru: Demirtaş’ın AİHM kararı çıktı. DEM Parti’nin de bir başvurusu oldu. Demirtaş’ın tahliye edilmesini bekliyor musunuz?

İlk tutuklandıkları günden bugüne bir kumpasla tutuklu olduklarını ifade ediyoruz. Bir kumpasla içeride tutuluyorlar. Yıllardır hiçbir hukuki gerekçe olmadan içeride tutulmaya devam ediliyorlar. Buna önceki dönem eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş da dahil. Bir kısmı Kobani Davasından serbest bırakıldı, bir kısmı tutuklu. Bu paradoks giderilmeli artık. AİHM kararları var, mevzuat ortada.  Zaten mevzuat uygulansa dahi bugün burada tahliye olurlar mı diye tartışma yapmayız. Aynı şey Sayın Öcalan ile ilgili de geçerli. Orada da bir AİHM kararı var Sayın Öcalan’ın özgürlüğü ile ilgili. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin kararı ile ilgili ihlal uyarısı ve kararı var. Artık bunları konuşmamalıyız. Yeni dönemde daha çok hukuk, adalet ve yasa. Konuşmamız gereken konular bunlar. Biz bu konuda kararlıyız, umutluyuz, coşkuluyuz, heyecanlıyız. Elbette o güne ulaşacağız. Buna eminiz. 


MBB DEKİ, DEFİNEYİ DEFNE BULMUŞ….Önceki Haber

MBB DEKİ, DEFİNEYİ DEFNE BULMUŞ….

"Faladdin" ve "Binnaz" fal uygulamalarının sahibine gözaltıSonraki Haber

"Faladdin" ve "Binnaz" fal uygulamaların...

Başka haber bulunmuyor!