haberanaliz
Mustafa GÖKTAŞ

Mustafa GÖKTAŞ

Mail: mustafagoktas006@gmail.com

Birazda gülelim!

Bazı tipler vardır, yaptığı ile övünen, yaptığını başa kakan, kendisinden başkasının aklı olmadığını sanan…

Kibirli, kendini beğenmiş, ukala!!

Adamın biri, yaz günü yolda giderken yağmura yakalanmış.

Ama ne yağmur!

Mübarek, gök delinmiş sanki boşaldıkça boşalıyor..

Yol üzerinde de altına sığınacak ne bir ağaç ne bir dam var.

Arkadan gelen biri adamın haline acımış, çıkarmış çantasından bir yağmurluk uzatmış.

-Al bunu giy, bende bir tane daha var.

Adam nasıl teşekkür edeceğini bilememiş, giymiş yağmurluğu, sırılsıklam olmaktan kurtulmuş.

Biraz sonra yağmur dinmiş, çıkarmış yağmurluğu vermiş sahibine.

Yağmurluğun sahibi başlamış dırdırlanmaya…

-Yağmurluğumu vermeseydim halin haraptı.

-Yağmurluğumu vermeseydim perişan olacaktın.

Bir, üç, beş… Adamcağız her seferinde teşekkür eder, öbürü de ha bire başına kalkarmış.

-Ben yağmurluğumu vermeseydim.

O ara gölün kıyısına gelmişler, oradan geçerken adam kendisini kaldırıp göle atmış, bir dalıp bir çıkmış, sonrada avazı çıktığınca bağırmış:

-Yetti ulan gayrı!.. Yağmurluğunu vermeseydin bundan da beter ıslanmazdım ya!..

Kıssadan hisse, yapılan iyilik başa kakılmamalı.

İnsanları çileden çıkarmamak lazım.

*  *  *  *  *

Her zaman çocuklara iftira ederiz.

Adam biraz cıvıklaşır, çocuklaşma deriz. Abuk subuk konuşur, çocuk kadar aklın yok deriz…

Yaptığı işi beğenmeyiz, senin yaptığını çocuk yapmaz deriz. Çocukları küçümseriz.

Adam geziye gidiyormuş.

O devirde uçak, otobüs filan yok. Trenle gidecek. Tren bir istasyonda durmuş, adam pencereden uzanıp bir satıcıdan beş yumurta almış. Tam parasını verecekken, tren kalkıvermiş.. Adam geziden dönerken aynı istasyonda inmiş, bakmış satıcı yine orada yanına gitmiş:

-Yahu ben giderken senden beş yumurta almıştım. Tren kalkınca parasını veremedim. Al şu paranı da hakkını helal et!

Satıcı başını sallamış:

-Olmaz, ne bu parayı alırım, ne hakkımı helal ederim.

-Niye?

-Ben sana o yumurtaları yanlışlıkla verdim. Sen almasaydın o yumurtaları tavukların altına koyup kuluçkaya yatıracaktım. Civcivler yetiştirip onlardan yumurta alacaktım. O yumurtaları da kuluçkaya koyup civciv alacaktım. Sen yumurtaları alınca ben çok zarara girdim.

Anlaşamamışlar, mahkemeye düşmüşler.

Kadı da bir türlü karar verememiş.

Bu dava şehrin diline düşmüş, herkes bunu konuşuyormuş.

Kadı bir gün evine giderken bakmış, çocuklar toplanıp bir mahkeme kurmuşlar ve yumurta davasını oynuyorlar. Kadı olan çocuk, satıcı çocuğa sormuş:

-Senin sattığın yumurta çiğ miydi, pişmiş miydi?

Satıcı çocuk boş bulunmuş:

-Pişmişti, yolcuya çiğ yumurta verilir mi?

Kadı olan çocuk hemen kararı açıklamış:

-Pişmiş yumurtadan civciv çıkmaz, davayı kaybettin.

Kıssadan bir hissede buradan çıkaralım.

Koskoca adamlar her şeyi bildiğimizi sanır, işleri sarpa sardırırız..

Hâlbuki bu dünyayı çocuklara versek çok şeyi çözeriz.

Belki daha mutlu oluruz kim bilir?