Bolivar'dan Maduro'ya Venezuela
Bolivar ile bağımsızlığına kavuşmuş Venezuela, ABDdonanmasına karşı milis kuvvetler ile direnebilecek mi?
Dikkatlerimiz, Rusya-Ukrayna savaşının dondurulması, Cidde’deki İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’ndan Gazze’nin kaderi için oluşacak kararlara odaklanmış, gönüllerimiz yaz tatili sonrası okullara dönüşün aileler için ekonomik zorluklarına kilitlenmişken, Haber Analiz okurlarımızla buluşmamızın konusu ne olsun derken Venezuela gündemime oturdu ve Amerika’daki arkadaşlarımın da yakın geçmişte kaleme aldığı yazıyı da değerlendireyim dedim; “Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun,ABD'nin uyuşturucu kartelleriyle mücadele gerekçesiyle Venezuela yakınlarındaki Karayip Denizi'ne 3 savaş gemisi gönderme kararının ardından yaptığı çağrıyla Ulusal Bolivarcı Milis Gücü'ne yüzlerce kişi gönüllü kayıt yaptırdı” haberi ben bilgisayar karşısına geçmeden 4-5 saat önce haberlere düşmüş…
Venezuela, 1811 yılında İspanya'dan bağımsızlığını ilan eden ilk Güney Amerika ülkesiydi. 1821'deki Carabobo Muharebesi, Venezuela'nın İspanyol kontrolünden bağımsızlığını kazanmasında önemli rol oynadı. Simón Bolívar, Venezuela'nın bağımsızlık mücadelesinde liderliğiyle önemli bir rol oynadı
5 sadece bir sayı değil
Amerika’dan Godfrey ve Chloe GORDON 1 ay kadar önce makalelerine benden de katkı istediklerinde5 Temmuz 2025’di ve bu günün, Amerikan Bağımsızlık Günü 4 Temmuz'un aksine, pek de önemsemeyen bir tarih olarak kaldığını söylediler.
Oysa, şüphesiz,5 Temmuz 1811, bölgenin pek çok ülkesinin kaderini değiştirecek bir gündü. Simón Bolívar, 5 Temmuz 1811 tarihinde, Venezuela’nın bağımsızlığını ilan etti(1813’te ancak tamamlanan). Hedefi, kıtadaki diğer İspanyol sömürge devletlerini de özgürleştirmek ve Büyük Kolombiya Cumhuriyeti'ni kurmaktı.
Uzun yıllar sonra, 1998’de ise halefi Hugo Chávez, egemenlik ve adaleti sağlama ve sürdürme misyonunu tekrardan ele aldı. Bu misyon, kalabalık bir alt sınıf için sosyoekonomik bir kalkınma temeli inşa etmeyi de içeren bir şekle dönüşecek Chavismo adı ile, bölgedeki birçok ülkeye yayılacaktı.
Bu hareket, ülkenin yalnızca bir petrol sahasından ibaret olduğunu varsayan ABD’yi, statükoyu korumada zorlayacaktı. 11-13 Nisan 2002’de, yıkıcı ve şiddetli protestolara sahne olan oldukça başarısız bir girişim dikkati çekiyor; sonrasında 2008 Büyük Mali Krizi’nin etkilerinin uzaması ve şiddet içeren rejim değişikliği hedefine ulaşılamaması, 2015 yılında yasadışı yaptırımların uygulanmasına kadar götürüyor…
Özetle, kısa gözlemler şu şekilde:
- 11-13 Nisan 2002, başarısız ABD macerası.
- 2002-2005 yılları arasında PDVSA’da (Venezuelalı devlet petrol ve doğalgaz şirketi) ve kurum içinde ciddi zorluklar,
- Emtia ihracatçıları için 2012-2014 yılları arasında sert fiyat düşüşleri; 2014'ten 2016'ya kadar olumsuz eğilimler…
- ABD Başkanı Obama, 2015 yılında meşhur Yürütme Kararnamesi (EO 13692) ile "rejim değişikliği" sürecini hızlandırıp genişletmiş, 2016 yılında yenileyerek halefinden çok daha acımasız davranmıştır.[1] Aslında, toplumsal ve ekonomik felaketin katalizörü olacak işin temellerini atmıştı.
- Ardından, Venezuela'yı "Amerika Birleşik Devletleri'nin ulusal güvenliği ve dış politikası için alışılmadık ve sıra dışı bir tehdit" olarak ilan eden ezici ABD Yürütme Kararnameleri (EY) geldi.
- Mart 2020'de ve Covid-19 pandemisinin patlak vermesiyle birlikte, IMF, Venezuela'nın ülke üzerindeki yıkıcı etkisiyle mücadele etmek için yaptığı acil kredi talebini engelledi.
YazarlarımızGodfrey ve Chloe GORDON, Tek Taraflı Zorlayıcı Tedbirler (UCM), hibrit savaş, ekonomik savaş, aşırı ‘yaptırımlar’ın tümü aslında, ABD'nin hala seri suçlu olduğu uluslararası hukukun ihlalidir yorumunu da ekleyerek, Venezuela’da olan bitene tarafsız bakmamız gerektiğini vurgulamış oluyorlar.
Yazarlar, anılan bu yaptırımların, Trump’ın Venezuela’daki “Domuzlar Körfezi” çıkarması ile daha da etkinleşmiş olduğunu aktarıyorlar.
Dozu giderek daha yoğun hale gelen yaptırımlar (UCM), sermaye artırımlarını ve ihracat pazarlarına erişimi kısıtladığından, Venezuela’nın döviz girişi, yüksek petrol fiyatlarına bağlı kalıyor.
Aslında, Venezuela, ihracat gelirlerinin %95’i petrol sektöründen kaynaklanmaktadır[2]. Derslerde öğrencilere aktarırız: “petrol ihracatı dövizin %90'ından fazlasını oluşturduğunda, ihtiyatlılık bir miktar çeşitlendirmeyi zorunlu kılmalıdır”.Ekonomik çeşitlendirmedegecikmenin maliyeti, toplum ve ekonomik yapı açısından oldukça ağırdır.
Venezuela için, söz konusu çeşitlendirmenin, tarım ve balıkçılık ihracatında önemi, özellikle toprakların verimliliği de göz önüne alındığında, yadsınamaz. Toplumdaki inisiyatif ve kararlılık, bir nebze de olsa çeşitliliği teşvik ederek, rantçı bir ekonomiye olan bağımlılığı azaltmıştır.
BRICS, beş harfli bir kelimeden daha fazlası
Yazarlarımıza göre, BRICS, yüzyıllardır süren amansız Batı emperyal hakimiyeti ve sömürücülüğüne karşı sağlam ve giderek güçlenen bir denge unsurudur. Maduro’nun Venezuelası da BRICS’e inanmaktadır. Hatta 3. Seçimini kazanarak devam eden Maduro[3]: “Komutan Chávez bize ‘yeni, çok kutuplu, çok merkezli bir dünyanın zamanı geldi’ demişti. Bu yüzden BRICS’in, tarihi projemiz için Venezuela’ya ve Bolivarcı güce güvenebileceğini garanti ediyorum,” ifadelerini Ekim 2024’de Rusya Kazan’da yapılan BRICS zirvesinde[4]kullanmıştır.
Gerçek konuşulduğunda aslında, bağımsızlık ve egemenliğin asla garanti altına alınmadığı net bir şekilde ortada, özellikle de bol miktarda doğal kaynak halkın mülkiyetinde kaldığında ve gelişen ulusal kalkınma yolu Batı "modeline" açık bir tehdit oluşturduğunda tam bağımsızlığın korunmasının ne kadar güç olduğu Venezuela örneğinde aşikardır.
Ancak bu sefer olumlu bir değişim yaşanıyor ve bu değişim giderek artıyor diye ümitlenebiliriz. Bugün, Bağlantısızlar Hareketi'nin (NAM) 1955 Bandung Konferansı'ndaki kuruluşundaki kritik dezavantajınınbir şekilde geliştirilmesiyle giderilmeye çabalandığını görüyoruz.
"Yaptırımlar" mı? Diye sorgulamış yazarlarımız ve Irak, göze çarpan bir örnek demişler. Bu sefer farklı mı? Zaman değişti, biz de değiştik mi? Diyelim diye sorguluyor yazarlarımız… O zamandan farklı olarak, şimdi sürekli yükselen ve güçlü Rusya ve Çin; ve diğer ülkeler için motive edici bir teşvik görevi gören, boyun eğmez ve kararlı İran ve Venezuela -komşuları Küba ve Nikaragua- Böylesine sürekli bir dönüşüm, bir zamandır süregelen o aforizmanın, yanıltıcı gerçekliğin,“Değiştikçe aynı kalıyor"un yaklaşan son tarihinin habercisi mi? Demiş yazarlar…
Bolivar’dan Chavez’e kadar geçen süreci ulusal bağımsızlıktan egemenliğe yolculuk olarak nitelemişler ancak ben bu detaylı makale Haber Analiz okuyucuları için kısaltarak aktardım ve Maduro Venezuelasındaki son gelişmeler ile tamamlamak istedim…
ABD Başkanı Donald Trump’ın, 15 Ağustos'ta da Venezuela açıklarına 3 savaş gemisi gönderilmesi emri sonrasında her ne kadar, Devlet Başkanı Nicolas Maduro, "Hiç kimse Venezuela topraklarına dokunmaya kalkışmasın” çıkışını yaptıysa da ABD işgalde kararlı gözüküyor…Venezuela’nın, ABD'nin gelecek hafta Karayip Denizi'ne nükleer denizaltı göndermeyi planladığını öne sürmesi aslında belki de artan ABD’nin baskıları sonrası Venezuela’da halk direnç gücünü kuvvetlendirmek amaçlıdır… ama önümüzdeki günlerde birlikte göreceğiz Bolivar’ın bağımsızlığını kazandırdığı Venezuela’da ev hanımlarından emeklilere, öğrencilerden memurlara kadar binlerce kişi milislere katılmak için başlattığı hareketi sürdürecek mi?
[1] Godfrey ve Chloe GORDON “Venezuela, from Bolívar to Chávezé
[2] Venezuela’nın 2022 yılı için kanıtlanmış petrol rezervi 303,468 milyar varil, petrol üretimi 636 bin varil/gün; doğalgaz rezervi 5,541 trilyon metreküp, doğalgaz üretimi 23,7 milyar metreküptür.
[3] Nicolas Maduro, Venezuela'da 28 Temmuz 2024'teki devlet başkanı seçimini yüzde 52 oyla 3. kez kazanmıştır.
[4] 2006’daki kuruluşundan bu yana on altıncısı gerçekleştirilen BRICS ülkeleri yıllık zirvesi Rusya’nın Kazan kentinde yapılmıştır.