haberanaliz
Hilmi DULKADİR

Hilmi DULKADİR

Mail: hilmidulkadir@gmail.com

Toprak Deniz İnsan: II-

İnancın Ekolojik Yorumu: Tengri'den İslam'a Çevre Ahlakı/2. Bölüm.

Türk düşünce sisteminde doğa ile kurulan kadim ve kutsal bağ, İslamiyet’in kabulüyle birlikte yok olmak bir yana, daha derin bir ilahiyat (teolojik) ve ahlaki temele kavuşmuştur. İslam dini, getirdiği evrensel prensiplerle, Türklerin zaten sahip olduğu çevre bilincini "emanet" ve "şükür" kavramlarıyla taçlandırarak, onu daha sistemli bir çevre ahlakına dönüştürmüştür. Bu yazı, bu tarihsel ve düşünsel sürekliliği inceleyerek, iki farklı inanç sisteminin aynı hedefte, yeryüzünün korunmasında nasıl buluştuğunu ortaya koymayı amaçlıyor.

•Türk toplumunun çevreye bakışı ve doğa ile kurduğu ilişki, kitlesel kabulü on bir asrı aşan İslam dini ile kaçınılmaz olarak yeniden şekillenmiştir (Kalyoncu ve Taş, 2022). Ancak bu şekillenme, köklü bir kopuş değil, bir sentez ve derinleşme olarak gerçekleşmiştir.

Tengri inancındaki Gök-Yer-Su üçlemesi ve doğanın kutsiyeti anlayışı, İslam'ın tüm evreni Allah'ın bir ayeti (işareti) olarak gören anlayışıyla örtüşmüştür.

Bu ortak payda, somut emir ve tavsiyelerle desteklenmiştir. (Kalyoncu ve Taş, 2022)'ın belirttiği gibi, "Kur’an-ı Kerim ve onu insanlığa tebliğ eden Hz. Muhammet (SAV) evrenin düzeninin gözetilmesi, çevrenin temiz tutulması, orman ve yeşilin geliştirilmesi ve hayvanlara merhametli davranılması konusunda hayli çok sayıda emir ve tavsiyeler vermektedir" (s. 50).

Bu genel prensipler, Peygamberimizin (SAV) hadislerinde son derece çarpıcı ve pratik ifadeler bulur. Ayaz'ın çalışmasında aktardığı üzere, Hz. Muhammed "elinizde bir ağaç fidanı varsa kıyamet kopmaya başlasa bile eğer onu dikecek kadar vaktiniz varsa mutlaka dikin" (Ayaz, 2016, s. 98) buyurarak, ekolojik sorumluluğun insan hayatındaki nihai önemine işaret etmiştir. Yine aynı kaynakta yer alan, "Haksız olarak bir serçeyi öldürenden, Cenab-ı Hakk kıyamet gününde hesap soracaktır" şeklindeki hadis ise, canlı yaşamına verilen değeri ve bu konudaki ilahi sorumluluğu bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır.

İşte bu dinî öğretiler, Türk milletinin pratik bilgeliğiyle (irfan) birleşerek kendine has bir söylem geliştirmiştir. (Kalyoncu ve Taş, 2022, s.50) vurguladığı gibi, "Aslında çevre tahribatının sonucu küresel ölçekte yaşanan sorunlar bağlamında 'Yaş kesen baş keser' atasözümüz, çevrenin kendisine ilahi bir emanet olarak verildiğinin bilincine ulaşmış Müslüman Türk milletinin irfanının eseridir." Bu söz, ağacı ve doğayı, canı olan, hakları korunması gereken bir varlık olarak gören ve onu yok etmeyi bir cinayetle eşdeğer tutan derin bir ekolojik felsefeyi barındırır.

Sonuç olarak, İslamiyet öncesi Türk inanç sisteminde filizlenen doğa sevgisi ve saygısı, İslam’la vahiy temelli bir boyut kazanmıştır. Bu sentez, geçmişi anlamanın ötesinde bugünün çevre sorunlarına çözüm üretmek için de önemli bir referans noktasıdır. (Ayaz, 2016)’ belirttiği üzere, modern insanın "ister dini ister kültürel ya da adı her ne şekilde olursa olsun yeniden uzlaşma yoluna gitmek durumunda" (s.99) kaldığı bu çağda, atalarımızın inanç ve irfanla yoğurduğu bu çevre ahlakı, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmemiz için güçlü bir manevi dayanak sunmaktadır.

Kaynakça

Ayaz, B. (2016). Geçmişten Bugüne Türklerde Çevre Bilinci Üzerine Bir Değerlendirme. M. Aça, & M. Aça (Dü.), Uluslararası Türk Dünyası Kültür Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri içinde (s. 91-100). Trabzon: Kültür Bilimleri Akademisi Ltd. Şti.

Kalyoncu, H., & Taş, K. (2022). Türk Kültüründe Çevre Algısı ve İslam’ın Türk Toplumunun Çevre Anlayışına Etkileri. tabula rasa Felsefe ve Teoloji dergisi(39), s. 43-51.

Roux, J. P. (1994). Türklerin ve Moğolların Eski Dini, , İşaret Yayınları, İstanbul1994, s. 110. (A. Kazancıgil, Çev.) İstanbul: İşaret yayınları.

| Mersin’den Çevreye Dair Yazılar- Toprak Deniz İnsan- III- | 25.11.2025 |3. Bölüm Edebiyatın Doğayla İmtihanı: Eko-Eleştiri ve Türk Edebiyatında Çevre Bilinci