haberanaliz
Mustafa GÖKTAŞ

Mustafa GÖKTAŞ

Mail: mustafagoktas006@gmail.com

Siyasetin haline bakın!

Ülkemiz çok önemli bir süreçten geçiyor.

Aklı evvel bir kesim, sürekli iktidarı karalıyor, yargıyı karalıyor, kolluk kuvvetlerini karalıyor.

Coğrafyamızın dibinde dönen oyunları gizlemeye çalışanlar hayal kırıklığına uğrayacaklar.

Çünkü Türkiye eski Türkiye değil.

Dünyanın gereklerine uyum sağlamış bir Türkiye!

Ayık bir Türkiye!

Bugün CHP’nin mahkemesi var idi, ekim ayına erteledi.

Tüm kanallar bunu konuşuyor.

Tüm kanallar Gürsel Tekin’i konuşuyor, Özgür Özel’i konuşuyor, CHP içindeki olumlu / olumsuz gelişmeleri aktarıyorlar.

Gazze, Filistin, Suriye, Irak, İran, İsrail ve bu işlerin uzantılarını dillendiren yok.

Ülkemizde çok çok önemli bir süreç var.

PKK’nın silah bırakması ile beraber başlayan BARIŞ SÜRECİ…

Mecliste yapılan görüşmeler…

Detayları…

Bunları konuşan, irdeleyen, fikir üreten, BARIŞA KATKI sunan yok!!!

İktidara saldırı çok…

İktidarın bileşenleri Ak Parti ve MHP’de ise genel merkez düzeyinde çalışanların dışında, Teşkilat kademelerinde, (il –İlçe başkanları- yöneticileri, vekiller, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri. Kadın kolları, gençlik kolları) hiçbir kimse, bırakın basın huzurunda konuşmayı, kendi aralarında, halkın içine çıkıp, Cumhurbaşkanımızın ve Devlet beyin yaptığı çabaları anlatmıyor, konuşmuyor.

Bu ülkede son 25 yıl içinde neler değişti, hangi güzellikler gelişti, ülke hangi alanlarda çağ atladı, önemli işlere imza attı, bunları aktaran, konuşan parti üyeleri, teşkilat üyeleri, vekiller yok.

Taziye ziyareti, hasta ziyareti, eş dost ziyareti, tanıdık bildik iş adamı ve muhtar ziyaretleri ile sosyal medyada vakit öldürüyorlar.

Kimse Cumhurbaşkanının ve Devlet Bahçelinin sırtındaki yükü hafifletme gayesinde değil, bulunduğu yerde yük olmaya gelmişler.

Binici bunlar yani…

Taşıyıcı değil!!!

Allah Cumhurbaşkanımıza yar ve yardımcı olsun.

Siyaset, dedikodu, iftira, çıkara dayalı hale gelmiş.

Kimin eli kimin cebinde belli değil.

Öyle girift ilişkiler yaşanıyor ki, ortaya çıkan yolsuzluk meselelerinde şaşıp kalıyoruz.

Adam sandığımız tiplerin ne pis işlerin içinde olduklarını görüp, hayrete düşüyoruz.

Hep diyorum. Siyasi ahlak yasası bir an evvel çıkmalı.

Eğer siz bir siyasi parti çatısından seçilip gelmiş iseniz, o çatıdan ayrılıyorsanız, tüm görevlerinizden ayrılacaksınız.

Ayrıca artık bu kokmuş DELEGE düzeninden vazgeçilmeli.

Her kademe, kendi çevresinde kayıtlı üyesi ile seçilmeli.

Siyasi partilere hazineden verilen yardımlar kaldırılmalı.

Para için siyaset yapılmamalı, siyaset halk için olmalı, millet için, devlet için yapılmalı ve kişiler kendinden özveride bulunmalı.

Siyaset meslek haline gelmemeli.

Yolsuzluk nerede olursa olsun, üzerine gidilmeli ve yok edilmelidir.

Bu işi başarır ise Cumhurbaşkanımız ve Bahçeli başarır.

Azimle, istikrarla, kararlı bir şekilde bu işleri hayata geçirmeliler.

Siyasi sahnede dansöz gibi kıvıranlardan bıktık usandık.

Dün söylediğinin tersini yapmaktan utanmayanlar, arsızlaşan, yüzsüzleşenler yüzünden ülkemize yazık oluyor.

Bir siyasetçinin kırk babası olur mu ya!

Bir duruşu olur, bir omurgası olur…

Orası olmadı, şurası, şu çatı olsun siyasetçilerinin bizi getirdiği nokta, AHLAKSIZLIK – İFFETSİZLİK- YOLSUZLUK – HIRSIZLIK- ŞİDDET- HAKSIZ REKABET…

Daha çok sayarız…

Kurtulmamız lazım bunlardan.

Cin gibiler, cincin çiğner reklamında olduğu gibi, siyasetin içine yuvalanmış olanlar da rüzgâr nereden esiyor ise, yâda yağmur nereye yağıyor ise TARLASINI ORAYA taşıyor…

Ama bir gün gelir o cin gibiler duvara toslarlar.

Yazımı bir hikâye ile bitireyim.

POSTACI BABA

Cin kafala küçük Memo, büyüklerinin en azından bir sırları olduğuna inanıp annesinin karşısına dikilmiş:

“Anne ben her şeyi biliyorum”

“Tamam anladım, al şu 10 bini babana bir şey söyleme”

Ufaklık bu işten çok memnun, bu sefer babaya gitmiş:

“Baba ben her şeyi biliyorum”

“Sus! Al şu 10 bini ve annene bir şey söyleme”

CİN Memo, hayatından oldukça memnun. Tam evden çıkacakken kapıda postacı ile karşılaşmış:

“Postacı amca, ben artık her şeyi biliyorum!”

Postacı dizlerinin üzerine çökmüş, kolların açarak “madem öyle” demiş:

“Gel bakalım baban sana bir sarılsın!..”

Kıssadan hisse…

Yolumu bulacağım, kolay kazanacağım, işime bakacağım derken, süprizlerle karşılaşırsınız böyle…