Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

REFORMLARA EVET, KARAGÖZ–HACİVAT OYUNUNA HAYIR

Avrupa Birliği (AB) ile yine tam üyelik için flört ediyoruz.

Kimi zaman gergin, kimi zaman barışık ve empati yapıyormuş gibi tam gaz sürüp gidiyor.

Herhalde Mart ayındaki zirveye kadar da böyle devam edecek.

Perde arkasında tam üyelik yerine “özel statülü” ilişki için ilgili bakanlıkların koridorlarında “Ne yapılabilir?” konuşmaları da  yapılıyor. Her durum değerlendiriliyor, yeniden ele alınıyor.

Türkiye ve AB cephelerinde Doğu Akdeniz gerilimiSuriyeli sığınmacılarvize serbestisi dahil her şey için pazarlıklar gerçekleştiriliyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan“Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz” dese de olmuyor, olamıyor işte.

Üyelik olamadı, özel statüye razı olalım diyemeyiz bu saatten sonra.

Bir asır daha bekleyemeyiz. Ya üyelik veya üyelik olmalı..

Rahmetli iş insanı Jak Kamhi ile bir söyleşi yapmıştık. Her gelen hükümete AB’ye tam üyelik için destek veren Kamhi, Avrupa’daki lobilerle sürekli ilişkiler içindeydi.

AB’nin merkezi Brüksel’den bir dönüşünde görüştüğümüzde, “Neden bizi almıyorlar?” soruma şu cevabı vermişti: ”Büyük nüfusumuz var ve Müslüman bir ülkeyiz. İşte bu yüzden almıyorlar..”

Kamhi’nin bu sözlerinden sonra umudum çok azalmıştı.

Din değiştiremeyeceğimize göre gelin şu reformlara odaklanalım.

Geçenlerde T – 24 Haber Sitesi’ne konuşan AB’nin yasama organı Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, demiş ki “Artık aşk mektupları değil, somut gerçekler istiyoruz.”

Doğruyu söylemek gerekirse, siz bizlere daha çok “aşk mektubu” yazdınız da iş tam üyeliğe gelince özel statülü ortak olmaktan bahsettiniz.

Siz değil misiniz? Kıbrıs Rum Kesimi’ni tüm adayı temsil ediyor diye “tam üye” yapan. Bize gelince de “fasıl açalım” lafını söyleyip sonra da bunu gerçekleştirmeyen.

REFORMLARA EVET EVET

Oysa Türk halkının AB’ye girme isteğini gösteren anketlere olumlu yanıt verenlerin oranı yüzde 70’lere kadar çıkmıştı.

İstediğiniz somut gerçeklerin neler olduğuna bakarsak “tam üyelik” sürecinin başında taahhüt edilen reformlara tabii ki varız.

Bu reformları ortalama her Türk vatandaşı da candan istiyor.

Hak, adalet, demokrasi çemberinde düşünce ve vicdan özgürlüğüne, bu yönde yapılacak haklı gösterilere kim hayır diyebilir?

Mahkemelerde tonlarca biriken ve bir türlü sonuca ulaştırılmayan dava dosyalarının adil kararlara bağlanmasına kim hayır diyebilir? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyulmamasına hangimiz hayır deriz ki.

Evet, en büyük hatamız reformları sürekli ötelemek. Bu yüzden sancılıyız.

Ancak Bay Amor’a da bir sözümüz olacak..

Eğer Türkiye’yi 2010’lara kadar AB’ye tam üye yapsaydınız, bugün eleştirdiğiniz demokrasimiz ve hukukun üstünlüğü çoktan galip gelmiş olurdu. Hatta, ihale yasalarını bile sürekli değiştirmezdik.

Gelin kaçırmış olduğumuz üyelik sürecini bir an önce fasılları açarak başlatalım. Yeter ki, AB’nin patronları karar versin..

8 BAŞLIK 80 ÖNERİ

TÜSİAD üyesi Daha İyi Yargı Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Mehmet Gün, geçenlerde toplu halde bir metini kamuoyuna açtı.

AB’ye üyelik için “Neler Yapılmalı?” sorusuna cevap niteliğinde ve daha çok da hukuk alanını kapsayan bu pakette “8 başlık halinde 80 öneri” yer alıyordu.

İncelediğimde “hayır” diyebileceğim hiçbir şey göremedim. Merak edenler de her iletişim kaynağından bu paketi görebilir.

Uzun uzun anlatmaya gerek yok.

Bekledim, hükümet kanadından hangi cevaplar verilecek diye ancak henüz bunlara itiraz gelmedi.

Bellli ki, başta Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu başta olmak üzere üst düzey yetkililer metni tetkik ediyorlar. Ve önerileri seçerek AB’ye sunulacak reformlar paketinde yer verecekler.

Geçtiğimiz günlerde Fransız Türkolog ve tarihçi François Georgeon’un Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Kürşat Oğuz ile bir söyleşisini izledim. Georgeon çok önemli şeyler söyledi.

Mesela, Avrupa ile Türkiye ilişkilerinde, “Türkiye’nin Batı ile ilişkileri her zaman karmaşık olmuştur. Gelinen noktada da artık Türkiye’nin AB’ye girmesi mümkün görünmüyor. Çünkü AB Türkiye’yi çok yaraladı” diyor. Ve Fransa eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’e atıfta bulunuyor.

Sanki şimdiki Cumhurbaşkanı Macron, bizim tam üyeliğimizi istiyor mu?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Türkçe mektup yazan Macron, “Gelin iyi ilişkiler kuralım” derken, bir yandan da Yunanistan’a 2.5 milyar euro tutarında savaş uçakları satmaktan geri kalmıyor.

Savaş uçağı satıp bize bir nevi “aşk mektubu” göndermek neyin nesi ki? Yunanistan o uçakları, gerekirse Türkiye için kullanmayı düşünmüyor mu?

REFORM LAFLARI TUZAK MI?

Gelelim yine şu reformlar meselesine..

Fransız Türkolog Georgeon, AB’nin Türkiye’den istediği reformlar lafına da inanmadığını belirtiyor.

Osmanlı’dan bu yana Avrupa, hiçbir zaman bizim yaptığımız reformları yeterli bulmadı. Georgeon da bunu aynen vurguluyor ve şöyle konuşuyor:

“Yeterli reformları yapmadınız sözü bir tuzaktır. Tanzimat’tan bu yana böyle oldu ve Türkiye bu yüzden hep bir açmazda kaldı. Türkiye kadar gelişmemiş olan ülkeler AB’ye alındı, Türkiye alınmadı. Bu durum tiyatro bile değil Karagöz ile Hacivat’a döndü. Oysa Türkiye zaten Avrupa’nın bir parçasıdır.”

Sayın Georgeon, lütfen bu sözleri Macron dahil tüm Fransız yetkililere de böyle açıkça söyleyin. Belki bir Fransız, bir başka Fransıza bunu söylerse Karagöz ile Hacivat oyunu oynamayız..