Perihan ÇAKIROĞLU

Perihan ÇAKIROĞLU

Mail: perihancakiroglu@gmail.com

Suudilere en iyi misilleme: Hac ve Umre’ye gitmeyelim

Suudi Arabistan, Türkiye’ye karşı 2 yıldır “tarife dışı engellerle” ticari ilişkilere koyduğu örtülü ambargoyu 1 Ekim’den itibaren resmi hale getirdi.

Suudi Arabistan Ticaret Odaları Başkanı Ajlan al Ajlan, geçenlerde Twitter’den bunu duyurdu.

 Ajlan dedi ki, “Türk hükümetinin, hükümetimize, ülkemize ve vatandaşlarımıza yönelik süregelen saldırgan tutumu nedeniyle Türkiye’ye dair, ithalat, yatırım ya da turizm olsun her şeye boykot uygulamak her Suudlu tüccar ya da tüketicinin sorumluluğudur.”

Vay, vay, vay!

Türkiye, nasıl saldırgan politika belirlemiş ve izlemiş?

Gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı İstanbul’da Suudi Konsolosluğu’nda göz göre göre öldürmüşler, Türk hükümeti de “Benim topraklarımda böyle bir vahşeti yapamazsınız” demiş.

Sonra da iktidar, Kaşıkçı’nın katledilmesiyle ilgili elindeki tüm verileri dünyaya açıklamış. Başka ne yapacaktık, eyvallah mı diyecektik?

İki ülke yönetimleri arasında bizim bilmediğimiz başka hangi ilişkiler var, tam bilmiyoruz ama en görüneni Kaşıkçı olayı ve ardından gelişen restleşmeler. Katar ile dostluğumuz, Yemen’e desteğimiz de Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ı kızdırmış olabilir.

Doğu Akdeniz’deki enerji meselelerinde ön almış olmamızın da etkisi inkar edilemez.  

Suudiler şimdi de Körfez ülkelerini kendi politikalarını izlemeye zorluyor. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fas, Tunus, Cezayir gibi bazı Körfez ülkeleri de Türkiye ile ticaretlerini engelleme kararı alıyor.

Hani derler ya, “Müslümanın Müslümana yaptığını, başka dinden olanlar yapmıyor”.

Gerçekten çok doğru bir söz.

Müslüman ülkelerin en büyük handikapı, diktatörlüklerle yönetilmeleri.. İyi diktatör, kötü diktatör ayrımı da yapılmaz.

Baktığımızda İslami diktatörlükler genelde ABD’nin arkasına sığınıp, küresel ilişkilerini de ona göre yönlendiriyorlar.

Din kardeşliği havada kaldı

Suudiler, uzun yıllar, Boğaziçi’nin en güzel kupon arsalarını istemişler, “olur” demişiz, Kralları ölmüş, bayrağı yarıya indirmişiz.

Din kardeşliği adına, neredeyse her isteklerine “Tamam” demişiz, her yıl Hacca ve umreye giden Türk hacıları, 2.5 -3 milyar doları Suudi toprağında harcamış.

Ticari önemli rakamlara bakıyoruz. Bu ülkeye 3.3 milyar dolar ihracat, 3 milya dolarlık ithalat yapıyoruz. İhracat sıralamasında 15’inci ülke.

Biz onlara başta mobilya, otellerin tüm ihtiyaçlarını satıyoruz. Bunun yanında yaş sebze-meyve, gıda ve tekstil de alıyorlar.

Suudiler, şimdi de vatandaşlarının Türkiye’deki gayrimenkullerini satmalarını istiyor. Yok artık..

Bu anlamdaki para trafiğini de sıkı bir izlemeye almış. Türk emlak piyasası, son yapılanlar karşısında şaşkın kalmış. Herhalde bugüne kadar hiç böyle bir şeyle karşılaşmadılar.

Piyasa verilerine bakıyoruz. TÜİK’e göre ülkemiz topraklarında en çok konut alan Irak’tan sonra ikinc ülke Suudi Arabistan.

Son 5 yılda yabancılara satılan 122 binden fazla konutun yüzde 10.3’ünü ki, bu rakam 10 bin 653 ediyor, Suudi vatandaşları almış.

Yani öyle büyük sayılar değil.  

Hac ve Umre’ye gitmeyelim

Suudilerin yaptıklarına karşılık Türkiye, gereksiz ambargoyu kırabilmek için yeni stratejiler belirlemeli. Zaten Türk iş dünyası örgütleri harekete geçti bile.

TOBB, TÜSİAD ve TİM’in de aralarında bulunduğu 8 iş örgütü, S. Arabistan’ın tavrına karşı tepkilerini ortaya koydu.

Şimdi, Türkiye Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’ye S. Arabistan’ı, ticarete koyduğu ve haksız rekabet yaratan engellerin kaldırılması için girişimlerde bulunmaya hazırlanıyor.

Bu hareket, uzun zaman alabilir. Bunun yanında Körfez ülkelerini S. Arabistan’ın yanında yer almamaları için Eylem Planı yapılmasında çok yarar var. Bildiğim kadarıyla İstanbul Ticaret Odası (İTO), bu anlamda çalışmalara başladı ve bir rapor hazırladı.

Kısa vadede ise yapılacak en önemli aksiyon, Türk vatandaşlarının Hac ve Umre boykotu başlatması olabilir.  

Zaten pandemi sürecinde yaşıyoruz. Varsın, bizler de Hac ve Umre’ye gitmeyelim. Bu dini görevi yapacak vatandaşlarımızı da korona’dan korumuş oluruz.  

Hac ve Umre’ye harcanacak paraları, yoksullarımızla paylaşalım diyorum, çok anlamlı olmaz mı?